30 Mayıs 2017 Salı

CEZA HUKUKUNUN KAYNAKLARI



Ceza Hukukunun Kaynaklarının özellikleri:
1.Yazılılık
2. Kanunilik
3.Belirlilik

6.1. Asli Kaynaklar

a)  Anayasa: Suç ve ceza bireylerin hak ve özgürlüklerini kısıtladığından anayasa ile ceza hukuku arasında yakın ilişki vardır.

b)  Uluslararası Sözleşmeler: 

Madde 90.- Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.
Ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan anlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu anlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.
Milletlerarası bir anlaşmaya dayanan uygulama anlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî anlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren anlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.
Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü anlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine



c. Kanunlar: Doktrinde kanunlar ikiye ayrılır:

ca. Biçimsel Anlamda Kanunlar:

  Yasama organı tarafından çıkartılmış kanunlar.

cb.Maddi Anlamda Kanunlar: Yürütme organı tarafından çıkartılan normlar.
tüzük, yönetmelik, kararnameler.
Biçimsel anlamda kanunlar üçe ayrılır:

I.  Genel Kanunlar:  TCK

II.               Özel Ceza Kanunları: Askeri Ceza Kanunu, Umumi Hıfzisıhha Kanunu, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu gibi
III.              Tamamlayıcı Ceza Kanunları: 5252 sayılı TCK Yürürlük ve Uygulama
Şekli.
                                                

TCK ve Diğer Ceza Kanunları Arasındaki İlişki: Ceza hukuku kuralları esas olarak TCK’da toplanmıştır.  Bunun dışında bir suç hem TCK hem de özel ceza kanunları ve ceza içeren diğer kanunlarda (ör: İcra İflas Kanunu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Vergi Usul kanunu, Basın Kanunu gibi) düzenlenmiş ise bu durumda Özel Ceza Kanunu ve diğer ceza içeren kanunlardaki düzenlenmelerin TCK’ya uyumlu hale getirilmesi gerekir.



6.2. Yardımcı Kaynaklar:
a) Örf ve Adet Kuralları: Bir kuralın örf adet kuralı haline gelmesi için iki koşul gereklidir: a. Sürekli tekrarlanması, yani uygulamanın varlığı, b. Toplumda uyulması zorunluluğu olduğunun yerleşmesi.
Örf ve adetlerin ticaret ve medeni hukukta kaynak oluşturacağı yasalarla kabul edilmiştir.  Buna göre hâkim yasada olmayan konularda örf ve âdete göre hükmedebilir.  Fakat TCK’ 2 maddesi örf adet kurallarının doğrudan uygulamasını engeller.

Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi

MADDE 2. - (1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. 
(2)  İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. 
(3)  Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.

Ancak bir örf ve adet kuralının yasada düzenlenmesi ile suç yaratılması mümkün olabilir.  Örneğin kan davası nedeniyle adam öldürme TCK m.82’de ağırlaştırıcı bir sebep olarak zikredilmiştir.


Örf ve adet kurallarının ceza hukukunda yeri iki türlüdür:
I.   Örf ve adet kuralı bir kuralın uygulanmasında yorum aracı olarak kullanılabilir.  Örneğin TCK m.225’de yer alan hayâsızca davranışın ne olduğu örfe göre belirlenebilir.



II.  Örf adet kuralları yasal bir hükmü yürürlükten kaldıramaz ancak fiilen uygulanmamasına neden olabilir.  Metrukiyet kurumu bunun sonucudur.
Devletin mutlaka bir suçu kovuşturması ve ceza verme yükümlülüğünün olmadığı, devletin ceza vermede öç alma duygusuna dayandığına dair görüşlerin eski olduğu belirtilerek, çağdaş ceza hukukunda; cezaların ahlaki ve insan haysiyeti ile bağdaşabilir olması, suçlu bakımından etkili olması, zorunlu durumlar dışında suç işlemeyenler üzerinde etkisinin bulunmaması, neticeleri itibarı ile tamiri ve geri alınması mümkün olması gibi kuralların arandığı, bunun teminin ise ancak maslahata uygunluk ilkesi doğrultusunda bu yönde yapılacak bir değerlendirme ile mümkün olabileceği belirtilmiştir. Yine her suçun cezalandırılmadığının delili olarak da af, zamanaşımı, kanunun değiştirilmesi ve eylemin suç olmaktan çıkarılması halleri gösterilmiştir. 
Maslahata uygunluk ilkesinin hayatın gereği olduğu belirtilip, bu ilkenin uygulanmadığı yerlerde “metrukiyet” kavramının geliştiği belirtilmiştir. Metrukiyet kavramında eylemin suç olmasına rağmen artık toplumca önemsenmediği belirtilip, yasanın fiilen yürürlükten kalktığı belirtilmiştir. Oysa bunun yasal olmadığı açıktır. Ancak bazı eylemlerin kovuşturulmaması maslahata uygunluk ilkesi geçerli olmayan ülkelerde bu şekilde açıklanmaya çalışılmaktadır.  Örneğin:  Yazılı ve bası kâğıtların kese kâğıdı olarak kullanılmasına dair 28.6.1938 gün ve 3517 sayılı kanun halen yürürlükte olmasına ve bu kanuna aykırı olarak yazılı ve basılı kağıtlardan kese kağıdı yaparak kullananlar hakkında para cezası öngörülmüş olmasına rağmen bu yasa uygulanmamaktadır. Yine Belediye Kanununda bazı işyerlerinde tükürük hokkasının bulunması gerekliliğine işaret eden hükümler uygulanmamaktadır. Pazarlıksız satış mecburiyetine dair 24.6.1938 gün ve 3489 sayılı kanun ise 23.2.1995 gün ve 4077 sayılı kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır.

b)  Ahlak ve Din Kuralları:
Birçok hukuk kuralı aslında bir ahlak kuralıdır. Fakat her ahlak kuralı bir suç haline getirilemez. Öte yandan bazı fiiller ahlaken suç olsa da hukuken suç oluşturmazlar. Örneğin siyasi suçlar, ekonomik ve mali suçlar. Eşcinsellik, fahişelik gibi fiiller.
Din kuralları da ancak bir yorum aracı haline gelmiş ceza hukukunda doğrudan uygulanabilir kaynak olmaktan çıkmıştır.

c)  Mahkeme İçtihatları:
Burada kastedilen Yargıtay tarafından verilen içtihatlardır.  Yargıtay Türk Hukukunda temyiz merciidir. Yargıtay kararları daire,  ceza genel kurulu ya da içtihadı birleştirme kararları şeklinde olabilir.

d) Doktrin 

Hukuk bilginlerinin ya da hukuki konularda araştırma yapan hukukçuların hukuki sorunlar karşısında görüş ve düşüncelerini belirtir. 
         


7. KAYNAKLARIN YORUMU

Yorum kavramının Kıyastan farkı: Yorumda yasada bir düzenleme vardır ve yasal düzenleme yorumun dayanağını oluşturur.  Kıyas’ta ise yasada bir hüküm bulunmaz mevcut boşluk doldurulmaya çalışılır.

7.1. Yorum Yöntemleri

I.     Gramatik ya da Sözel Yorum Yöntemi
II.    Sistematik Yorum Yöntemi
III.  Tarihsel Yorum Yöntemi
IV.  Amaçsal (Teleolojik) Yorum Yöntemi.
a.  Objektif Amaçsal Yorum Yöntemi
b.  Subjektif Amaçsal Yorum Yöntemi
c.  Birleştirici görüş

I. Gramatik ya da Sözel Yorum Yöntemi

Hukuk kurallarının amacına bakılmaksızın sadece kullandığı kelimeleri yani sözünü göz önünde bulundurarak yapılan yorum yöntemi. Örneğin silah günlük yaşamda ateşli silah olarak anlaşılırken ceza hukukunda bunun dışında saldırı ve savunma amacıyla kullanılan aletleri de kapsar.

II.        Sistematik Yorum Yöntemi: Gramatik yorumun tamamlayıcısı olan bu yorum yöntemine göre maddenin anlamı kanundaki yerine göre belirlenir. Yasa koyucu suç tiplerini korudukları hukuki yararın birbirine yakınlığına göre sınıflandırmıştır.
Örneğin, konut dokunulmazlığının ihlali suçu (TCK m116) hürriyete karşı işlenen suçlar arasında düzenlenmiştir. Konut kavramının anlamı buna göre belirlenir. Buna göre malvarlığına karşı suçlar arasında yer almadığı için metruk boş eve girmek suç değildir.

III.       Tarihsel Yorum Yöntemi: Maddenin anlamının tarihsel gelişimi dikkate alınarak belirlenmesi eylemidir.  
IV.      Amaçsal (Teleolojik) Yorum Yöntemi: Amaçsal yorum, normun konuluş amacının araştırılmasına hizmet eder. Bu anlamda amaçsal yorum bir hükmün amacı ve temel düşüncesine göre yorumlanması anlamına gelir.

a.        Objektif Amaçsal Yorum Yöntemi: yorumda hâkimin, yasa koyucunun değil yasanın objektif iradesini esas alıyor olmasıdır.  Buna kanunun esas fikri denir.  Bunun gerekçesi hiçbir yasanın uygulamasının yasa koyucunun göz önünde bulundurduğu hareket noktasıyla sınırlandırılamayacağı düşüncesidir. Çünkü yasa ölü cümleler yığını değil bilakis canlı gelişen bir ruhtur.
b.        Sübjektif Amaçsal Yorum Yöntemi: Hükmün amacının kanunun değil yasa koyucunun iradesine göre belirlenmesi gerektiği düşüncesine dayanır. Bu yöntemde kanunun sevk sebebi esas alınır.
c.        Birleştirici görüş: İrade göz ardı edilmemekle birlikte yorum günün koşullarlına göre yapılmalıdır.   Örneğin hakaret suçunda TCK m.480/son’da ki “neşir vasıtası” kavramı içine bugün internette girmektedir.

7.2. Yorum Araçları

a.    Mantık.
b.    Tarihçe.
c.    Hukukun genel ilkeleri.
d.    Karşılaştırmalı hukuk.
e.    Örf ve adet kuralları.

7.3. Yorum Çeşitleri

a)        Daraltıcı Yorumlar: Kanun metninde kullanılan sözler ifade edilmek istenen anlamı aşıyorsa bu sözlerin gerçek anlamına indirgenmesi yani daraltılması gerekir.  Örneğin TCK m.142/2.g’de yer alan büyük ve küçükbaş hayvanlar terimi her hayvanı değil sadece kendisinden yararlanılan hayvanları kapsamalıdır.
   
 

b)        Genişletici Yorum:  Kanun metninde kullanılan sözler yasa koyucunun kastettiği anlamlardan daha dar ise yapılan yoruma genişletici yorum denilir.  Örneğin. 765 sayılı TCK m 461’deki  merdiven kurmak tabiri konut içine girmek için kullanılabilecek tüm araçları kapsar.
TCK m.116’da yer alan konut kavramı karavan, çadır, kayık , kompartıman gibi menkul olabilecek yerleri de kapsar.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder