25 Mart 2017 Cumartesi

Medeni Usul Hukuku Ders Notları 2


YARGILAMANIN İADESİ
Kesin hükme bağlanmış olan bir davaya yeniden bakılamayacağına ilişkin
kuralın en önemli istisnası yargılamanın iadesidir.
Yargılamanın iadesi bazı ağır yargılama hatalarından ve noksanlarından
dolayı maddi anlamda kesin hükmün bertaraf edilmesini ve daha önce kesin
hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme
yapılmasını sağlayan fevkalade bir kanun yoludur.
Ancak kesinleşmiş olan kararlara karşı bu yola başvurulabilir.
Yargılamanın iadesi yolu, ancak maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden
kararlar için açıktır.


YARGILAMANIN İADESİ SEBEPLERİ

1.yeni bir senet veya belgenin ele geçirilmiş olması:
aşağıdaki şartların hep birlikte bulunması gerekir.
a)bu senet veya belge davaya bakıldığı sırada mevcut olmalıdır. Hüküm
verildikten sonra düzenlenmiş olan bir belgeye dayanarak yargılamanın iadesi
istenemez.
b)yeni ele geçirilmiş olan belgenin, hükmü etkileyecek nitelikte olması
gerekir.
c)bu yeni belgenin hükmün verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması
gerekir.
d)bu yeni senet veya belgenin yargılama sırasında (hükümden önce) bir
mücbir sebepten dolayı veya lehine hüküm verilen tarafın eyleminden dolayı
elde edilememiş olması gerekir. Yargılamanın iadesini isteyen tarafın söz
konusu belgeyi dava sırasında elde edememesinin kendi kusuruna
dayanmamasıdır.

Resmi dairenin gerçeğe uygun olmayacak şekilde kayıt çıkarması, doğru kaydı
mahkemeye getirmeme bakımından davalı için mücbir sebep sayılır. Mahkemece
bu durum gözönünde tutularak yargılamanın iadesi isteği kabul edilmek ve
işin esasına girilip kütük üzerinde bilirkişi incelemesi yapılıp gerçek pay
miktarına göre karar verilmek gerekir.
Yargılamanın iadesini isteme süresi: yeni senet veya belgenin elde edildiği
tarihten itibaren 3 aydır.

2.hükme esas alınan senedin sahte olduğunun sonradan anlaşılması:
2 şekilde olabilir:
a)hükümden sonra verilen bir mahkeme kararı ile hükme esas alınmış olan
senedin sahteliğine karar verilmiş olması
b) hükme esas alınmış olan senedin sahte olduğunun, hüküm lehine olan
tarafça, mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar edilmiş olması,
yargılamanın iadesini isteme süresi: sahtelik hakkındaki hükmün kesinleştiği
tarihten itibaren 3 aydır.

3.hükme esas alınan bir ilamın kesin bir hükümle ortadan kalkmış olması:
bir dava görülürken kesin delil olarak bir ilam ibraz edilmiş ve bu ilam
esas alınarak hüküm verilmiştir. Kesin delil olarak kullanılan bu ialamın
kesin hüküm halini alan başka bir kararla bozularak ortadan kalkmış olması,
yargılamanın iadesi sebebidir.
yargılamanın iadesini isteme süresi: bunu isteyenin, ilamın kesin bir
hükümle ortadan kalktığını öğrendiği tarihten itibaren 3 aydır.

4.ifadesi hükme esas alınan bir tanığın hükümden sonra yalan tanıklıktan
mahkum edilmiş olması
yargılamanın iadesini isteme süresi: tanığı yalan tanıklıktan dolayı cezaya
mahkum eden ceza mahkemesinin kararının kesinleşmesinden itibaren 3 aydır.

5.bilirkişinin kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun bir mahkeme hükmü
ile sabit olması

6.lehine hüküm verilen tarafın, yalan yere yemin ettiğinin kendi ikrarı veya
yazılı delil ile sabit olmuş bulunması:
lehine hüküm verilen tarafın, yalan yere yemin ettiğinin bir ceza mahkemesi
kararı ile sabit olması gerekir. O taraf, hukuk davasında yalan yere yemin
ettiğini, ceza mahkemesinde ikrar etmiş ise ceza mahkemesinin mahkumiyet
kararı bir yargılamanın iadesi sebebidir.
Yalan tanıklık, kasten gerçeğe aykırıbeyanda bulunarak bilirkişilik ve yalan
yere yemin hallerinde hukuk mahkemesinden yargılamanın iadesi istenebilmesi,
bu sebeplerin kesinleşmiş bi ceza mahkumiyet kararı ile belirlenmiş olması
şartına bağlıdır. Fakat delil yokluğundan başka bir sebeple ceza
kovuşturmasına başlanamamış veya karar verilememiş ise ceza mahkemesi
kararı aranmaz.

7. lehine hüküm verilen tarafın hükme etkisi olan bir hile kullanmış olması:
lehine hüküm verilen tarafın karşı tarafın vekili ile gizlice anlaşma yoluna
gitmesi, bilirkişi ve tanıkları hatalı beyanda bulunmaya sevketmiş olması ve
karşı tarafın kendi vekili ile olan muhaberelerini ele geçirerek onları
kendi lehine kullanmış olması.
Hileli tebligat ile elde edilen boşanma kararına karşı kadın, boşanma
kararını öğrendiği tarihten itibaren 3 ay içinde, kocasına karşı
yargılamanın iadesi davası açabilir.
yargılamanın iadesini isteme süresi: hilenin öğrenildiği tarihten itibaren 3
aydır.

8.vekil veya temsilci olmayan kişiler huzuru ile davanın görülüp hükme
bağlanmış bulunması:
davada taraflardan birinin vekili olarak hareket etmiş olan kişinin mesela
avukatın, o tarafı temsil yetkisinin olmaması, yargılamanın iadesi
sebebidir.
Dava ehliyeti bulunmayan bir tarafın, davada kanuni temsilcisi olmayan bir
kişi tarafından temsil edilmiş olması, yargılamanın iadesi sebebidir.
Mesela evlilik dışı doğan bir çocuğa kayyım tayin edilmediği ve mahkeme
velayeti ana ve babadan birine vermediği halde, çocuğun anası çocuk adına
dava açmış ve davaya bakılmış ise, burada ana kanuni temsilci olmadığından
bu husus bir yargılamanın iadesi sebebi teşkil eder. Bu temsil noksanlığının
hükmü etkileyip etkilemediğini araştırmaya gerek yoktur.
yargılamanın iadesini isteme süresi: hükmün, aleyhine hüküm verilen tarafa
veya onun gerçek veya mümessiline tebliği tarihinden itibaren 3 aydır.

9.davaya bakması yasak olan bir hakim tarafından davaya bakılmış ve hüküm
verilmiş olması:
hükmü etkileyip etkilemediğini araştırmaya gerek yoktur.
yargılamanın iadesini isteme süresi: hükmün, aleyhine hüküm verilen tarafa
tebliğ edildiği tarihten itibaren 3 aydır.

10.tarafları, dava sebebi ve konusu aynı olan bir dava hakkında birbirine
aykırı kesinleşmiş iki hüküm bulunması:
bu sebebe dayanarak yargılamanın iadesi yoluna gidebilmek için her iki
hükmün de kesinleşmiş olması gerekir. Eğer ikinci hüküm henüz
kesinleşmemişse yargılamanın iadesi yoluna değil, ikinci hükme karşı temyiz
yoluna başvurulur.
Tarafları, dava sebebi ve müddeabihi aynı olan bir dava hakkında birbirine
aykırı kesinleşmiş iki hüküm bulunması halinde birinci hüküm lehine olan
taraf kesin hükümden yararlanır. Bu nedenle yargılamnın iadesi talebi
üzerine ikinci hükmün iptaline karar verilir.
Fakat bunun için ikinci hükmü veren mahkemenin, ikinci hükmü verirken
birinci hükümden haberdar bulunmamış olması gerekir.
İkinci davanın görülmesi sırasında mahkemenin kesin hükümden haberdar
bulunmuş olması halinde, bunu ancak temyiz sebebi olarak ileri
sürebileceğini öngörmüş ve böylece bu hususun yargılamanın iadesi sebebi
yapılmasına cevaz vermemiştir.
İkinci hükmün verildiği davanın görülmesi sırasında, mahkemenin, birinci
hükümden haberdar bulunmamış olması gerekir.
yargılamanın iadesini isteme süresi: zamanaşımı süresi kadardır. Yani 10
senedir. Bu süre ikinci hükmün kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlar.


YARGILAMANIN İADESİNİ İSTEMEYE HAKKI OLANLAR

Ancak davanın tarafları başvurabilir.
Hukuki yararı olan taraf yargılamanın iadesini isteyebilir.
Hüküm lehine olan tarafın yargılamanın iadesi yoluna başvurmakta hukuki
yararı yoktur. Birbirine aykırı iki hüküm bulunması halinde ikinci hüküm ile
birinci hüküm lehine olan tarafa zarar verildiğinden, yargılamanın iadesini
isteme hakkı, birinci hüküm lehine ve fakat ikinci hüküm aleyhine olan
tarafındır.
Hüküm aleyhine olan tarafın halefleri ve alacaklıları istisnaen yargılamanın
iadesi yoluna gidebilirler. Bunun için şu şartın gerçekleşmesi gerekir:
davanın taraflarının, hüküm aleyhine olan tarafın alacaklılarına veya
haleflerine zarar vermek için, anlaşarak hile ile o taraf aleyhine hüküm
verilmesini sağlamış olması gerekir.
Alacaklılardan mal kaçırmak isteyen bir borçlu, üçüncü bir kişi ile
anlaşarak, bu üçüncü kişiye kendisi aleyhine uydurma davalar açtırıyor ve
aleyhine hüküm verilmesini sağlıyor. Bundan zarar gören borçlunun
alacaklıları borçlu aleyhine olan bu hükme karşı yargılamanın iadesi yoluna
başvurulabilirler.
yargılamanın iadesini isteme süresi: aleyhine hüküm verilen tarafın
alacaklıları ve halefleri hükümden usulen haberdar oldukları günden itibaren
1 ay içinde yargılamanın iadesi yoluna başvurabilirler.
Taraflardan birinin halefleri kesin hüküm kendileri etkilediği ölçüde o
tarafın halefi olarak yargılamanın iadesi yoluna başvurabilirler.

YARGILAMANIN İADESİNİ İSTEME SÜRESİ
Yargılamanın iadesini isteme sürelerinin hepsi zamanaşımı süresi olmayıp hak
düşürücü sürelerdir. Kanun yalnız bir çeşit süre koymuş bunu azami bir süre
ile sınırlamamıştır.
Hüküm icra edildikten sonra da yargılamanın iadesi istenebilir.

YARGILAMANIN İADESİ USULÜ
Yargılamanın iadesi talebi bir dava olarak açılır ve incelenir. Dava hükmü
vermiş olan mahkemeye açılır ve o mahkeme tarafından incelenip karar
bağlanır. Başka bir mahkemede açılamaz. Dava dilekçe ile açılır. Bu dava
dilekçesinde özellikle yargılamanın iadesini haklı gösteren sebebin
yazılması gerekir.
Yargılamanın iadesi davacısı, karşı tarafın zarar ve ziyanını ödeyeceğine
dair mahkemece takdir olunacak teminatı göstermeye mecburdur. Teminatın
miktarını takdir etmek davaya bakan hakime aittir.
Yargılamanın iadesi davası hükmün icrasını kendiliğinden durdurmaz. Ancak
mahkeme davacıdan teminat alarak hükmün icrasının durdurulmasına karar
verebilir.
Yargılamanın iadesi davası, mutlaka duruşması yapılarak incelenir.
Mahkeme, ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin doğru olmadığı kanısına
varırsa, yargılamanın iadesi davasını reddeder. Bu ret kararı ile birlikte
yargılamanın iadesini istemiş olan taraf para cezasına mahkum edilir.
Buna karşılık mahkeme ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin doğru
olduğu kanısına varırsa, yargılamanın iadesi talebini kabul ederek, asıl
dava hakkında yeni bir karar verir.
Taraflar kural olarak asıl dava sırasında yapmış oldukları iddia ve
savunmaları ile bağlıdır.
Yeni bir senedin ele geçirilmiş olmasına dayanarak yargılamanın iadesi
istenmişse mahkeme bu senedin hükme etkisi olup olmadığını inceler. Tanığın
yalan söylediğine dayanarak yargılamanın iadesi istenmişse bu tanığın
ifadesi nazara alınmadan hüküm verilir. Tebligat hilesi ile bir tarafın
yokluğunda hüküm verilmiş ise o tarafın da delilleri sorulup bütün deliller
birlikte incelenerek hüküm verilir.
Mahkeme bu şekilde yapacağı tahkikat ve yargılama sonucunda iki şekilde
karar verebilir:
1.mahkeme yargılamanın iadesi sebebinin doğru olmasına reğmen eski
hükmünü doğru bulur, yani yargılamanın iadesi sebebini hükme etkili bulmaz.
Mahkeme eski kararını tasdik eder.
2.mahkeme eski hükmün kısmen veya tamamen değiştirilmesi gerektiği
kanısına varırsa eski hükmünü kısmen veya tamamen değiştirir.

Davaya bakması yasak olan hakimin davaya bakıp hüküm vermiş olması halinde,
mahkemenin hükmün iptali ile yetinmesi ve böylece davanın hiç açılmamış
sayılması menfaatler dengesine uygun düşmez. Usulüne uygun olarak açılmış
bir dava vardır. Tarafların bir kusuru yoktur. Yargılamanın iadesi talebini
kabul eden mahkemenin davayı yeni baştan inceleyerek hükme bağlaması
gerekir. Bu karar temyiz edilebilir.
Yargılamanın iadesi davası sonucunda, eski hükmün kısmen veya tamamen
değiştirilmesine karar verilmiş ise bu karar eski hükmün yerine geçer yani
geçmişe etkilidir. Eski hüküm daha önce icra edilmiş ise icra eski haline
iade olur.


YARGILAMANIN İADESİ İSTENEMEYECEK OLAN KARARLAR
1.çekişmesiz yargıda verilen kararlar: maddi anlamda kesin hüküm teşkil
etmedikleri için bu kararlara karşı yargılamanın iadesi yoluna başvurmaya
gerek yoktur.
2.icra tetkik mercii kararları







HÜKÜMLERİN TAVZİHİ
Bir hükmün müphem olması veya birbirine aykırı fıkraları içermesi halinde
hükümdeki gerçek anlamın meydana çıkarılması amacıyla başvurulan yola,
hükmün tavzihi denir. Bir kanun yolu değildir. Tavzih yolu ile hüküm
değiştirilemez. Yalnız tavzih edilir yani açıklanır.
Hakimin, hükmünü verdikten sonra o davadan elini çektiği hüküm temyiz edilip
bozulmadıkça o davaya yeniden bakamaz. Hakim hükmü yavzih etmekle hükmün
gerçek anlamını ortaya koymakta ve böylece hükmün başka türlü anlaşılmasını
ve değişmesini önlemektedir.

Tavzihi gerektiren haller: açık olmayan birbirine aykırı, çelişik fıkralar
içeren hükümlerin tavzihi istenebilir.
Tavzih kural olarak yalnız hüküm fıkrası hakkında olur. Hükmün gerekçesinin
açıklanması için tavzih yoluna başvurulamaz. Ancak, hükmün fıkrası ile
gerekçe arasında bir çelişki varsa bu çelişkinin giderilmesi için tavzih
yoluna başvurulabilir.
Hükmün gerekçesinde yargılama masraflarına davacının katlanması gerektiği
açıkça belirtildiği halde, hükmün fıkrasında yargılama giderlerinin davalı
tarafından ödenmesine karar verilmiştir. Bu halde, yargılama giderlerini
hangi tarafın ödeyeceğini anlamak zordur. Bu çelişkinin tavzih yolu ile
giderilmesi gerekir.
Yalnız hüküm mahkemesi kararları için değil yargıtay kararları hakkında da
tavzih yoluna başvurulabilir.
Tavzih yoluna başvurabilmek için hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek
yoktur. Tavzih talebinde bulunmakla temyiz süresi durmaz. Bu nedenle bir
taraf yalnız tavzih talebinde bulunur, temyiz süresini kaçırırsa, hüküm
kesinleşmiş sayılır.

Tavzih usulü: hükmün tavzihini istemek bir süreye tabi değildir. Hükmün
icrasına (yerine getirilmesine) kadar tavzihi istenebilir. İlamın icraya
konmasından sonra da ilam tamamen icra edilinceye kadar hükmün tavzihi
istenebilir. Esasen hükmün tavzihine ekseriya hüküm icra edilirken ihtiyaç
duyulur.
Hüküm ancak onu vermiş olan mahkeme tarafından tavzih edilir.
Bir ilam icraya konulduktan sonra hükmün tavzihi istenirse mahkemenin,
hükmün tamamen icra edilip edilmediğini icra dairesinden sorması gerekir.
Tavzih talebi hükmü vermiş olan mahkemeye yapılır. Ve bu mahkeme tarafından
incelenir. Tavzih talebi iki nüsha dilekçe ile yapılır. Mahkeme tavzih
talebini kural olarak dosya üzerinde inceler. Fakat tarafları dinlemek için
duruşmaya davet edebilir.
Mahkeme hükmü, yalnız tavzih edebilir yoksa tavzih bahanesi ile hükmünü
değiştiremez.
Tavzih talebinin kabul veya reddine ilişkin kararlar temyiz edilebilir.
Burada yalnız tavzih kararı hakkında temyiz incelemesi yapılır. Esas karar
hakkında temyiz incelemesi yapılamaz.
Tavzih talebi kendiliğinden hükmün icrasını durdurmaz. Ancak tavzih
talebinde bulunan taraf teminat gösterirse mahkeme, icranın durdurulmasına
karar verebilir.

Maddi hataların düzeltilmesi: hükümde iki tarafın isim, sıfat ve talep
sonuçlarına ilişkin maddi hatalar ve hesap hataları yapılmış ise bu
hataların düzeltilmesi için tavzih yoluna başvurmaya gerek yoktur. Bu
hatalar, taraflar dinlendikten sonra mahkeme tarafından düzeltilir ve
düzeltilen husus hükmün altına yazılır. Buradaki durum tavzihden daha
basittir.
Hakim maddi hataları kendiliğinden de gözetip düzeltebilir.
Maddi hataların düzeltilmesi de hükmün icrasına kadar istenebilir. Burada da
mahkeme maddi hataların düzeltilmesi bahanesi ile hükmünü değiştiremez.
Maddi hataların düzeltilmesi de bir kanun yolu değildir. Çünkü maddi
hataların düzeltilmesi ile hüküm değiştirilemez.







TAHKİM
Hakkına tecavüz edilen kişinin (davacının), hakkının tanınması için, ancak
devletin mahkemelerine başvurabilir. Bunun tek istisnası tahkim
müessesesidir.

Bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşmüş olan iki tarafın anlaşarak, bu
uyuşmazlığın çözümlenmesini özel kişilere bırakmalarına ve uyuşmazlığın bu
özel kişiler tarafından incelenip karara bağlanmasına tahkim denir.
Uyuşmazlığın çözümlenmesi kendilerine bırakılan bu özel kişilere de hakem
denir. Hakemler o uyuşmazlık bakımından sanki mahkeme olmuştur. Hakemlere,
hakem mahkemesi de denir.
İhtiyari tahkim: Burada taraflar bir davanın çözümlenmesi için hakeme
başvurmaya mecbur değildirler. Dava normal olarak mahkemelerde görülür.
Ancak taraflar anlaşarak bir davayı tayin edecekleri hakemlere
götürebilirler.
Mecburi tahkim: bazı hallerde bir uyuşmazlığın çözümlenmesi için hakeme
başvurmak mecburidir. Taraflar devlet mahkemelerinde dava açamazlar.

Tahkim sadece, çekişmeli yargıya giren hukuk uyuşmazlıkları hakkında
mümkündür. Cezai veya idari yargıda tahkim caiz değildir.
İhtiyari tahkim sözleşmeye dayanır. Buda başlıca iki ayrı sözleşmeden
ibarettir.
1.tahkim sözleşmesi: bununla taraflar aralarındaki bir uyuşmazlığın
çözümlenmesi için tahkim yoluna yani hekeme başvurmayı kararlaştırırlar. Bu
sözleşmenin tarafları bizzat uyuşmazlığın taraflarıdır.
2.hakem sözleşmesi: bu sözleşme, taraflar ile hakemler arasında yapılır.
Bununla taraflar aralarındaki uyuşmazlığın hakemlerce çözümlenmesini teklif,
hakemler de hakem olarak o uyuşmazlığa bakmayı kabul ederler.

Hakem-bilirkişiler, hakemlerden tamamen farklı kişilerdir. Hakem tıpkı hakim
gibi vakıaları kanun veya tarafların kararlaştırdıkları norm çerçevesinde
icra ederek bir hüküm vermekle mükellef olan kimsedir. Halbuki
hakem-bilirkişi bir hukuki meselenin halli kendisine bağlı bulunduğu vakıayı
tayin ve tespit etmekle vazifelendirilen kimsedir. Hakem-bilirkişiler haklar
ve hukuki münasebetler üzerinde karar veremezler. Bunlar ancak bir zararın
vukuunun miktarı, bir şeyin kıymetini, bir kusurun mevcudiyetini
ihtisaslarına binaen tayin ve tespit ederler.
Hakem-bilirkişilerin görevi, sadece kendilerine havale edilen hususu tespite
münhasırdır. Hakem-bilirkişiler mesela sigortalı malın hasarını tespit
ettikten sonra bu hasarı kimin ödeyeceğine karar veremezler.
Hakem-bilirkişilerin yaptıkları iş sadece bir tespitten ibaret olduğundan
kararlar doğrudan doğruya icra edilemez. Hakem-bilirkişilerin kararları
temyiz edilemez.


TAHKİM SÖZLEŞMESİ: Tahkim sözleşmesi ile taraflar, aralarındaki bir
uyuşmazlığın çözümlenmesi için tahkim yoluna, yani hakeme başvurmayı
kararlaştırırlar.

Tahkim sözleşmesinin çeşitleri: 2 şekilde yapılması mümkündür.
1.müstakil bir sözleşme olarak: taraflar doğmuş olan bir uyuşmazlığın
tahkim yolu ile çözümlenmesi için ayrı bir sözleşme yapabilirler. Bu
sözleşmenin konusu münhasıran tahkimdir. (dar anlamda tahkim sözleşmesi)
2.tahkim şartı: taraflar yaptıkları bir sözleşmeye bu sözleşmeden doğacak
uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözümleneceğini şart olarak koyabilirler.
Burada tahkim, o sözleşmenin yalnız başına konusu olmayıp, o sözleşmenin
yalnız bir şartını teşkil etmektedir.
Tarafların bir tahkim sözleşmesi yapmak istediklerinin başka bir deyimle
aralarındaki uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenmesini istediklerinin,
tahkim sözleşmesinde açıkça belirtilmesi gerekir.

Tahkim sözleşmesinin şartları:
Yazılı şekil: tahkim sözleşmesinin yazılı şekilde olması lazımdır. Yazılı
yapılmayan tahkim sözleşmesi geçersizdir.
Konusu: tahkim sözleşmesi tarafların iradesine tabi olan uyuşmazlıklar için
mümkündür. İki tarafın iradesine tabi olmayan, tarafların dava konusu
üzerinde kabul veya sulh yolu ile serbestçe tasarruf edemeyecekleri hallerde
tahkim mümkün değildir. Mesela boşanma ve ayrılık davaları, iflas davalar ve
çekişmesiz yargı işleri için tahkim sözleşmesi yapılamaz. Buna karşılık
taraflar aralarındaki uyuşmazlık üzerinde serbestçe anlaşabiliyorlar ve bu
anlaşma bir mahkeme kararı olmaksızın geçerli ise tahkim sözleşmesi caizdir.
Mesela alacak, menkul ve gayrimenkul mal davaları hakkında tahkim sözleşmesi
yapılabilir.
Uyuşmazlık belirli olmalıdır: ancak belirli bir uyuşmazlık hakkında tahkim
sözleşmesi yapılabilir. Taraflar tahkim sözleşmesi yaparken hangi uyuşmazlık
hakkında bu sözleşmeyi yaptıklarını bilmelidirler. “bundan sonra aramızda
çıkacak bütün uyuşmazlıklarda tahkim yoluna başvurulacaktır” şeklindeki
genel bir tahkim sözleşmesi geçerli değildir.

Tahkim sözleşmesinin etkisi:
Taraflar tahkim sözleşmesinin konusu olan uyuşmazlık hakkında dava açmak
isterlerse tahkim yoluna gitmek zorundadırlar. Yani davayı genel
mahkemelerde değil, hakemlerde açabilirler.
Ancak davacı tahkim sözleşmesine rağmen davasını mahkemede açmış ise mahkeme
tahkim sözleşmesini kendiliğinden gözeterek görevsizlik kararı veremez.
Mahkemenin tahkim sözleşmesini gözetebilmesi için davalının “davanın tahkim
yolu ile çözümlenmesi gerekir” şeklinde bir tahkim itirazında bulunmuş
olması gerekir. Davalının, esasa cevap verdikten veya esasa cevap süresini
geçirdikten sonra yaptığı tahkim itirazı dinlenmez, mahkeme davaya bakmaya
devam eder.
Davalı, esasa cevap süresi içinde tahkim itirazında bulunursa mahkeme, dava
dilekçesini “ uyuşmazlığın çözümlenmesinin hakeme ait olduğu” gerekçesiyle
reddeder. Bu ret kararı temyiz edilebilir. Davalı bu ret kararının
kesinleşmesinden itibaren 10 gün içinde tahkim yoluna başvurursa, bu halde
hakemlerde açılan dava mahkemede açılmış olan davanın devamıdır. Davacı 10
gün içinde tahkim yoluna başvurmazsa davacının mahkemede açmış olduğu dava
açılmamış sayılır. Ve dava açılması ile meydana gelen zamanaşımı kesilmesi
hükümsüz hale gelir.
Bir uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenip çözümlenmeyeceğine ilişkin
uyuşmazlık mahkeme tarafından çözümlenir.
Hakemlerde açılan bir davaya karşı, davalı “ bu davanın mahkemede açılması
gerektiği” hakkında hiç bir itirazda bulunmazsa, hakemler bakmakta oldukları
davanın tahkim sözleşmesi kapsamına girmediğini kendiliğinden gözeterek dava
açmaları için süre veremezler; davayı esastan inceleyip karara bağlamak
zorundadırlar. Bu hal de yargıtay da, davaya hakemlerde bakılamayacağı
gerekçesiyle hakem kararını bozamaz. Çünkü davalı bu hususta bir itirazda
bulunmamakla, taraflar arasında o davanın da tahkim sözleşmesinin kapsamına
girdiği hususunda zımni bir anlaşma meydana gelmiştir.


HAKEM SÖZLEŞMESİ VE HAKEMLER

Hakem sözleşmesi taraflar ile hakem arasında yapılan bir akittir. Bir
vekalet veya hizmet sözleşmesidir. Hakem sözleşmesi yazılı şekle tabi
değildir.
Hakemler mahkeme tarafından seçilse bile taraflar ile hakem arasında bir
hakem sözleşmesi yapılmış sayılır.
Hiç kimse hakemliği kabul zorunda değildir. Sözleşme hakemin kabulü ile
meydana gelir. Hakem, hakemliği kabul edince artık sözleşme gereğince
hakemlik yapmak zorundadır. Hakemler, memurlar gibi cezai sorumluluğa
tabidir.

Hakemler:

Hakem sözleşmesi ile iki taraf arasındaki bir uyuşmazlığı çözümlemek
görevini üzerine alan kimseye hakem denir. Hakem, kendisine açılan davanın
hakimidir. Hakimden farkı, hakemin bu hususta hiç bir resmi sıfatının
bulunmaması ve tamamen tarafların iradesi ile tayin edilmiş olmasıdır.
Fiil ehliyetine sahip her gerçek ve tüzel kişi hakem tayin edebilir. Hakem
üçüncü kişi olmalıdır. Taraflar veya vekilleri hakem olamazlar. Hakimler ve
savcılar hakem olamaz. Avukatlar ve noterler hakemlik yapabilir.

Hakemlerin seçimi:
--hakem tahkim sözleşmesinde ismen gösterilmiştir. Bu kimse hakemliği kabul
etmez istifa eder veya ölürse tahkim sözleşmesi hükümsüz kalır. Davanın
mahkemede açılması gerekir. Tahkim sözleşmesinde birden fazla hakem ismen
gösterilmiş olup da, bunlardan biri hakemliği kabul etmez istifa eder veya
ölürse tahkim sözleşmesi gene hükümsüz kalır.
--hakem sözleşmesinde hakemlerin taraflarca seçileceği kararlaştıralabilir.
Taraflar arasında eşitliğe uyulması gerekir. Ekseriya tarafların birer hakem
seçecekleri kararlaştırılır. Bu halde dava açmak isteyen taraf kendi
hakemini tayin ederek, karşı tarafa hakemini tayin emesi için 7 günlük bir
süre verir. Karşı taraf bu yedi gün içinde hakemini tayin edip bildirmezse,
onun hakemi mahkeme tarafından seçilir. Karşı taraf 7 gün içinde hakemini
tayin etmezse artık bu hakkı düşer.
--tahkim sözleşmesinde hakemin kimin tarafından seçileceğine ilişkin bir
açıklık yoksa, hakemler, davaya bakmaya yetkili ve görevli olan mahkeme
tarafından seçilir. Tahkim sözleşmesinde hakemlerin adedi hakkında bir
açıklık yoksa, mahkeme 3 hakem seçer.
--tahkim sözleşmesi ile hakemlerin seçimi bir üçüncü kişiye bırakılmış ise,
hakemler bu üçüncü kişi tarafından seçilir. Bu üçüncü kişinin hakem
seçiminden kaçınması veya ölmesi halinde tahkim sözleşmesi hükümsüz kalır.

Hakemler nasıl seçilirse seçilsin ancak iki tarafın muvafakatıyla
azlolunabilir. Hakemlerden biri ret veya istifa nedeniyle ayrılırsa yerine
bir başkası seçilir.

Hakemlerin reddi:
Hakemlerin tarafsız olmaları gerekir. Taraflar hakemin seçildiğini
öğrendikleri tarihten itibaren 5 gün içinde ret talebinde bulunabilirler.
Ret sebebi davaya bakıldığı sırada öğrenilmiş ise usule ilişkin yeni bir
işlem yapılmadan önce derhal ret talebinde bulunmak gerekir. Ret talebi
davaya bakmaya yetkili ve görevli olan mahkeme tarafından incelenir. Ret
talebi hakkında bir karar verilip bu karar kesinleşinceye kadar hakemler
davaya bakamazlar, davanın ertelenmesi gerekir.

Hakem ücreti:
Hakemler gördükleri hizmete karşılık bir ücret alırlar. Taraflar hakem
ücretini kararlaştırmış olabilirler. Taraflarca kararlaştırılmamış ise hakem
ücreti, hakemlerdeki dava karara bağlandıktan sonra hakemlerin yetkili ve
görevli genel mahkemede açacakları bir eda davası üzerine mahkeme tarafından
tayin edilir.


TAHKİM USULÜ

Dava açılması: dava hakemler tamamen belli olup hakem kurulu oluştuktan
sonra açılır. Hakemelr mahkeme tarafından seçilecekse dava hakemlerin tayini
için mahkemeye başvurulduğu tarihte açılmış sayılır. Hakemlerin tayini
taraflara ait ise, davacının hakemini seçip, davalıya hakemini seçmesini
tebliğ ettiği tarihte dava açılmış sayılır. Hakemlerin tayini bir üçüncü
kişiye ait ise, hakemlerin tayini için üçüncü kişiye başvurulduğu tarihte
dava açılmış sayılmalıdır.
Hakemler tahkim sözleşmesinde ismen tayin edilmişlerse, dava hakemlerin işe
başlamalarının kendilerine tebliğ edildiği tarihte açılmış sayılmalıdır.
Hakemlerde dava açılması ile de zamanaşımı kesilir. Hakemlerde dava
açıldıktan sonra davacı, davalının açıkça rızası olmadıkça davasını geri
alamaz. Buna karşılık taraflar hakemlerin uygulayacakları yargılama usulünü
tespit etmemişler ve hakemlerde usul hükümleri ile bağlı olmadıklarına karar
vermişlerse davalı muvafakat etmese bile, davacı davasını değiştirebilir.

Yargılama usulü: hakemlerin uygulayacakları yargılama usulünü, taraflar
tahkim sözleşmesinde tespit etmiş olabilirler. Hakemler tahkim sözleşmesinde
tespit edilen yargılama usulünü uygularlar. Hakemlerin bu usule aykırı
hareket etmiş olmaları bir temyiz sebebi sayılmamıştır.
Tahkim sözleşmesinde yargılama usulü hakkında bir açıklık yoksa, hakemler,
uygulayacakları yargılama usulünü kendileri belirler.
Her iki halde de hakemler bir yargılama usulünün ana kurallaına uymak
zorundadırlar. Hakemler her iki tarafa da eşit işlem yapmakla yükümlüdürler.
Hakemler kural olarak dosya üzerinde inceleme yaparlar. Duruşma yapmalarına
da bir engel yoktur.
40 milyon liradan yukarı hukuki işlemlerin, hakemlerde de senetle ispat
olunması gerekir. Hakemler ihtiyadi tedbir ve ihtiyadi haciz kararı
veremezler bu kararları vermek yetkisi nahkemeye aittir.
Üçüncü kişiler hakemlerde açılmış bir davaya müdahale edebilirler.

Tahkim süresi: hakemler 6 ay içinde hüküm vermek zorundadırlar. Bu süre
içinde hüküm verilmemişse, hakemelrin yapmış oldukları işlemler batıl olup
davaya yetkili ve görevli mahkeme tarafından bakılır. Tahkim süresi
geçtikten sonra karar verilmiş olması bir temyiz sebebidir.
Tahkim süresinin başlangıcı:
1.birden fazla hakem varsa, hakemlerin ilk toplantılarını yapmış
oldukları tarih
2.hakemin bir kişi olması halinde, hakemin bazı usul işlemleri için ilk
tensip kararını verdiği tarihtir.
Taraflar tahkim süresini uzatabililer. Tahkim süresi, tahkim sözleşmesinde
gösterilmiş olsa bile taraflar bunu uzatabilirler.
Hakemlerden birinin ret veya istifa nedeniyle ayrılması, hakimin tahkim
süresini uzatabilmesini haklı gösteren bir sebep sayılmıştır. Hakimin tahkim
süresinin uzatılmasına karar vermesi tarafların bu hususta anlaşamamaları ve
taraflardan birinin sürenin uzatılmasını hakimden istemiş olması halinde
mümkündür. Hakimin tahkim süresinin uzatılmasına ilişkin kararları temyiz
edilemez.
Bazı hallerde tahkim süresi durur, yani işlemez.

Hakem kararı: hakemler adalet ve nısfet esaslarına göre karar vermekle
yükümlüdürler.
Hakemler iki tarafın iddialarından her biri hakkında karar vermekle
yükümlüdürler aksi hal bir bozma sebebidir.. bundan başka hakemler
kendilerinden talep edilmemiş olan bir şey hakkında ve tahkim sözleşmesi ile
kendilerine verilen yetki dışında karar veremezler.
Hakem kararlarında şunların bulunması lazımdır:
1.uyuşmazlığın neden ibaret olduğu
2.gerekçe
3.davanın esası ve yargılama giderleri
hakemler kararlarını oy çokluğu ile verbilirler. Karara muhalif olan hakemin
kararı imza etmemesi onun geçerliliğini etkilemez. Yani kararı geçersiz
kılmaz.
Hakem kararı kendisine verilen mahkeme, hakem kararının kendisine
verildiğini ve kararın neden ibaret olduğunu iki tarafa da yazılı olarak
tebliğ eder. Hakem kararına karşı temyiz süresi bu tebliğ tarihinden
itibaren işlemeye başlar. Karar hakkında zamanaşımı kararın verildiği
tarihten itibaren işlemeye başlar ve karar atrihi ile tebliğ tarihi arasında
on sene geçtiği takdirde hakem kararı zamanaşımına uğrar.
Hakem kararları ancak kesinleştikten sonraicra edilebilir. Kesinleşen hakem
kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder. Hakem kararı aynı taraflar
arasında aynı konuda açılan yeni bir davada kesin delil teşkil eder.


HAKEM KARARLARINA KARŞI KANUN YOLLARI:

Temyiz: hakem kararlarına karşı temyiz yolu açıktır. Temyiz mercii
yargıtaydır. Hakem kararları hakkında temyiz (bozma) sebepleri, mahkeme
kararlarındakinden çok daha dardır.
Ancak aşağıdaki hallerde bozulabilir:
1.tahkim süresi bittikten sonra karar verilmiş olması: tahkim süresi
uzatılmışsa uzatılan süre içinde hakem kararı bozulamaz. Tahkim süresi
uzatılmamışsa, süre geçtikten sonra verilen hakem kararı hükümsüzdür. Bozam
üzerine, davaya yetkili ve görevli mahkeme tarafından bakılır.
2.talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması: örneğin davacı
tarafından faiz istenmediği halde hakemlerin faize de karar vermiş olmaları
bozma sebebidir.
Hakemlerin talepten fazlaya hüküm vermiş olmaları, 850.000.000 lira
istendiği halde, hakemlerin 950.000.000 liraya hükmetmiş olmaları
3.hakemlerin yetkileri dahilinde olmayan bir konuda karar vermiş
olmaları: taraflar arasında geçerli bir tahkim sözleşmesi yoksa hakemler
yetkileri dahilinde olmayan bir konuda karar vermiş olurlar ve kararları
bozulur.
4.hakemlerin iki tarafın iddialarından her biri hakkında karar vermemiş
olmaları: mesela dava dilekçesinde faiz istendiği halde, hakemlerin faiz
hakkında karar vermemiş olmaları bozma sebebidir.

Kanun, hakem kararlarının ancak bu sayılan 4 sebepten brine dayanarak
bozulabileceğini bunun dışındaki hallerin temyiz sebebi teşkil etmeyeceğini
kabul etmektedir. Ancak son zamanlarda hakem kararlarındaki bazı önemli usul
hataları temyiz sebebi olarak kabul edilmektedir.
Taraflar tahkim sözleşmesi veya şartında hakemlerin, uyuşmazlığı maddi hukuk
kurallarına göre çözümlemelerini öngördükleri takdirde, hakemlerin bu
kurallar çerçevesinde karar vermeleri zorunlu olup, buna aykırı karar
vermeleri bir temyiz sebebi oluşturur.
Hakem kararlarına karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilemeyeceğinden
yargılamanın iadesi sebeplerinin hakem kararları için, öncelikle bir temyiz
sebebi teşkil etmesi gerekir.
Hakemlerin tarafların tahkim sözleşmesinde taspit ettikleri hatta bizzat
kendi tespit ettikleri yargılama usulüne aykırı hareket etmiş olmaları veya
tahkim sözleşmesinde hakemlerin kanun dairesinde karar verecekleri
belirtilmiş olduğu halde, hakem kararının kanuna uygun bulunmaması temyiz
sebebi sayılmamaktadır. Hakemleri kararlarında bu derece serbest bırakmak
doğru değildir.
Hakem kararı, tahkim süresi bittikten sonra karar verilmiş olmasından dolayı
bozulursa davaya artık hakemler değil yetkili ve görevli mahkeme tarafından
bakılır. Buna karşılık hakem kararı diğer temyiz sebeplerinden dolayı
bozulursa hakemler yeniden seçilir ve yeni bir tahkim süresi tayin olunur.
Gerek eski hakemler gerek yeniden seçilen hakemler yargıtayın bozma kararına
karşı direnme kararı veremezler bozma kararına uymak zorundadır.
Hakem kararlarına karşı temyiz süresi hakkında kanunda bir çıklık yoktur.
Yergıtay temyiz süresini 15 gün olarak kabul etmektedir.
Tarafların hakem kararının verilmesinden önceki bir dönemde temyiz hakkından
feragat ettiklerine ilişkin yaptıkları sözleşme hükümsüzdür. Buna karşılık
taraflardan bir, hakem kararı verildikten sonra temyiz hakkından feragat
edebilir ve böylece hakem kararının kesinleşmesini sağlayabilir.

Karar düzeltme: hakem kararları hakkındaki yargıtay kararlarına karşı karar
düzeltme yoluna gidilemez.

Yargılamanın iadesi: kesinleşmiş hakem kararlarına karşı yargılamanın iadesi
yoluna gidilebilir. Yargılamanın iadesi davası kararı vermiş olan hakemler
tarafından incelenir. Tarafların hakem kararının verilmesinden önceki bir
dönemde yargılamanın iadesini isteme hakkından feragat ettiklerine dair
yaptıkları sözleşme hükümsüzdür.

Hakem kararının tavzihi: tavzih ve tashihi istenebilir. Tavzih yetkisi,
tahkim süresi içinde karar vermiş olan hakemlere aittir. Tahkim süresi
geçtikten sonra, hakemlerin kararlarını tavzih etmek yetkileri yoktur. Bu
halde, hakem kararının tevdi edildiği mahkeme, hakemleri de dinlemek
suretiyle hakem kararını icrasına kadar tavzih edebilir.

HAKEM KARARLARININ İCRASI: hakem kararları kesinleşmedikçe icra olunamaz.
Hakem kararı yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş ise, hakem
kararının altına veya arkasına kararın kesinleştiğine dair bir şerh verir.
Hakem kararı süresinde temyiz edilmediği için kesinleşmiş ise bu halde hakem
kararı kesinleşme şerhi ile birlikte mahkeme başkanı tarafından tasdik
olunur bunun üzerine hakem kararı icraya konabilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder