Genel Olarak Sözleşmeler
Yasada
öğeleri ve koşulları düzenlenmiş bulunan sözleşmelere tipik sözleşmeler denir. Buna karşılık normalde yasada
düzenlenmemiş olan, ancak yasadaki çeşitli sözleşmelere ilişkin öğe ve
koşulları bir arada birleştirerek yaratılan veyahut yasada düzenlenen
sözleşmelerin öğelerine tümüyle yabancı kendine özgü öğelerden oluşan
sözleşmelere adsız (atipik) sözleşmeler
denir. Bu sözleşmelerin adsız olarak anılması, bir isimlerinin bulunmamasından
değil, kanunda özel ve ayrıntılı olarak düzenlenmemesinden kaynaklanır.
Nitekim; irtifak ya da şerh sözleşmeleri de birer isimsiz sözleşmedir.
Sözleşme
özgürlüğü çerçevesince taraflar isterse yasada düzenlenen tipik sözleşmelerden
birini yapabilir, dilerlerse de yasada özel olarak düzenlenmeyen atipik
sözleşmelerden birini yapabilirler.
Sözleşmeler
|
Sui Generis
|
Karma
|
Çeşitli
Sözleşme Tipine Ait Unsurların Karışması Suretiyle
|
ATİPİK SÖZLEŞMELERİN ÇEŞİTLERİ
1) Sui Generis (Kendine Özgü Yapısı Olan)
Sözleşmeler
Bu sözleşmeler, yasada düzenlenmiş
bulunan sözleşmelere ilişkin öğeleri tümüyle ya da bir bölümüyle içermezler ve
kendilerine özgü öğelerden oluşurlar. Bu tarz bir sözleşmeden doğan sorunların
çözümlenmesi için dürüstlük kuralı ve iş ilişkilerinde geçerli teamüllere göre
yorum yapılır. Aynı zamanda kanundaki tipik sözleşmelere ilişkin hükümler de
benzerliklerine göre kıyasen atipiklere uygulanır.
Örnek olarak; Hakemlik Sözleşmesi,
Sulh Sözleşmesi, Garanti Sözleşmesi, Satış İçin Tevdi Sözleşmesi verilebilir.
Hakemlik Sözleşmesi: Bir sözleşmeyle
ilgili olarak taraflar arasında bir anlaşmazlık çıktığında, taraflar mahkemeye
başvurmaksızın, anlaşmazlığın hakem tarafından çözümlenmesini kabul ederler ve
buna ilişkin sözleşme yaparlar. Buna hakemlik sözleşmesi denir. Sözleşmenin
geçerliliği yazılı olmasına bağlıdır.
Sulh Sözleşmesi: Aralarında çıkan bir
anlaşmazlığı ortadan kaldırmak amacıyla, tarafların karşılıklı ödünler vererek,
orta yolda birleşmek üzere yaptıkları sözleşmedir. Mahkeme önünde yapılıyorsa
buna kazai sulh denir. Taraflar kendi arasında yapıyorsa ise adi sulh söz
konusu olur.
Garanti Sözleşmesi: İçeriğine gerek
yok.
Satış İçin Tevdi (Satış İçin Bırakma)
Sözleşmesi: Bu sözleşmeye göre, malı teslim eden kişi belli bir fiyat
belirler ve malı koltukçuya(malın teslim edildiği kişiye verir). Malı teslim
alan kişi; dilerse malı bir başkasına satar, dilerse kendisi alıkoyarak
parasını mal sahibine teslim eder. Koltukçu malı kararlaştırılandan fazla
fiyata satarsa bu fazlalık kendine kalır, onun karı olur. Aza satarsa, bu
zarara kendisi katlanmak zorunda olup, mal sahibine kararlaştırılan bedeli
vermekle yükümlüdür.
2) Karma Sözleşmeler
Karma sözleşmeler, yasalarda
düzenlenmiş bulunan çeşitli sözleşme tiplerine ilişkin değişik öğeleri, yasada
öngörülmeyen biçimde bir araya toplayarak oluşturan sözleşmelerdir.
Örneğin, bir apartmanın kapıcısı,
apartmanda kendisine ayrılan kapıcı dairesinde oturmak hakkına sahip olarak ve
apartmanın kapıcılık hizmetlerini yürütmek üzere bir kapıcılık sözleşmesi
yaparsa; bu karma nitelikli bir sözleşmedir. Burada; kapıcının kapıcı
dairesinde oturması kira sözleşmesinin öğesini, apartmanın temizlik, bakım ve
özel hizmetlerinin yürütülmesi de hizmet sözleşmesinin öğesini oluşturmaktadır.
Böylelikle kira ve hizmet sözleşmesinin öğeleri birleştirilerek bağımsız bir
sözleşme olan kapıcılık sözleşmesi yapılmaktadır.
a) Çift Mahiyetli Sözleşmeler
Sözleşmenin
taraflarından her birinin edimi, başka bir sözleşme çeşidine özgüdür ve bu
edimler karşılıklı değişilir.
Kapıcı sözleşmesi ve arsa payı
karşılığı kat yapımı sözleşmesi bu çeşide birer örnektir. Bu sözleşmeyle bir
yandan taşınmaz maldaki belli bir payın mülkiyetinin öbür tarafa geçirilmesi
(satış vaadi), diğer tarafça da bir eserin yapılması üstlenilmiştir.
Yargıtay’a göre böyle bir sözleşmede,
her bir edime, alındığı sözleşmeye ilişkin kuralların doğrudan doğruya
uygulanması gerekir. Dolayısıyla, yapı yapma edimi için eser sözleşmesine, arsa
payı mülkiyetinin devir borcu için de satış vaadine ilişkin kurallar
uygulanmalıdır.
b) Kombine Sözleşmeler
Bazen sözleşmenin taraflarından biri,
çeşitli sözleşmelere ait birden çok edimi üstlenmekte, öteki taraf ise tek bir
edimi üstlenmektedir. Buna kombine
sözleşme denir.
Örneğin, pansiyon sözleşmesinde
pansiyoncu, yatacak oda verme, yemek verme, odayı temizleme edimlerini
üstlendiği halde, pansiyonda kalan kişi bunların karşılığında para ödemektedir.
Karma sözleşmeler ile ilgi olarak
taraflar arasında bir anlaşmazlık çıkarsa, hukukumuzda benimsenen Örnekseme
(Kıyas) Kuramı uygulanır. Bu kurama göre, yasada düzenlenen özel sözleşmelere
ilişkin kurallar, karma sözleşmelere doğrudan doğruya değil, örnekseme yoluyla
ve onların mahiyetlerinin bağdaştığı oranda uygulanmalı ve gerekirse hakim
hukuk yaratmalıdır.
3) Bileşik Sözleşmeler
Yasada
düzenlenmiş olan değişik sözleşme tiplerinin öğelerini değil, bütünlerini bir
araya getirerek, bunları içeren yeni bir sözleşme oluşturulması durumunda, bileşik sözleşmeden söz edilir. Bu çeşit sözleşmelere örnek olarak:
Bir birahanenin kiraya verilmesi ve kiracının kiraya verenden bira satın almayı
üstlenmesi olabilir. Bir kişiye bağışlanan ya da satılan mal karşılığında bağış
ya da satın alanın, bağışlayana ya da satıcıya ölene kadar bakmayı üstlenmesi.
Bileşik
sözleşmeler ile ilgili olarak bir sorun doğduğu zaman, bu sözleşmeyi oluşturan
her sözleşmeye, o tipe ilişkin yasa kuralları uygulanır.
SATIŞ SÖZLEŞMESİ
TBK 207 - Satış
sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna
karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme ile aksi
kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı
borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.
Durum ve koşullara göre
belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel hükmündedir.
|
Satış sözleşmesinin yapılmasıyla,
satış konusu malın mülkiyeti alıcıya geçmez, sözleşme ile satıcı malın
mülkiyetini alıcıya geçirme yükümü altına girer. Satım konusu malın mülkiyeti,
ilke olarak alıcıya malın teslim edilmesiyle geçer.
A) Satış Sözleşmesinin Hukuki Niteliği Niteliği
·
Satış sözleşmesi borç doğuran bir sözleşmedir.
Satıcının borcu; taşınırlarda teslim, taşınmazlarda tescil, alacak haklarında
ise devir (temlik) ile gerçekleştirilir.
·
Satış sözleşmesi tam iki tarafa borç yükler.
·
Satış sözleşmesi rızai bir sözleşmedir.
Tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının bulunması, yani
belirli bir mal ile belirli miktarda paranın değiştirilmesi konusunda anlaşmaya
varılması yeterlidir. Sözleşme konusu malın teslim edilmesi şart değildir.
B) Satış Sözleşmesinin Temel Unsurları
(Öğeleri)
Satış sözleşmesinin temel unsurları; satılan
mal, satış parası ve bunların karşılıklı olarak değiştirileceğine ilişkin bir
anlaşmanın varlığıdır. Bunlardan birisi bile eksikse satış sözleşmesi olmaz.
1) Satılan Mal
Mal kavramıyla, taşınır ve taşınmaz
niteliğindeki, nesnel varlığa sahip ve mülkiyetin konusu olmaya elverişli olan
tüm eşya kastedilir.
Satış sözleşmesinin konusu olan malın,
sözleşmenin yapıldığı sırada mutlaka var olması ya da satıcının mal varlığında
bulunması gerekmez. Satıcı bu malı ileride elde ederek alıcıya vermeyi
üstlenmiş olabilir. Satıcı, malı
herhangi bir biçimde elde ederek teslim etme olanağına sahipse, fakat yine de ele
ederek teslimi gerçekleştirmemişse temerrüde düşer ve bunun sonuçları doğar.
2) Satış Parası (Bedel, Semen)
Bedelin bir
miktar paradan oluşması gerekir. Eğer
taraflardan biri bir mal teslimini, öteki taraf da buna karşılık bir miktar
parayla birlikte bir şey teslimini üstlenmişse artık burada bir karma sözleşme
söz konusudur.
Taraflar satış
parasının miktarını, gabin olmadığı, hata-hile-tehdit olmadığı sürece serbestçe
belirleyebilir.
Taşınır satış
sözleşmesinde taraflar satış bedeli kararlaştırmasalar ve sadece “bedeli, malın
tesliminde ödenecektir” gibi genel bir ifade kullansalar bile, satış parası
siparişin ifa edildiği gün ve yerdeki ortalama piyasa fiyatı üzerinden
kararlaştırılmış sayılır.
Taşınır
satımından farklı olarak taşınmaz satımında, fiyatın belirlenebilir olması
yeterli değildir. Taşınmaz satımı resmi biçime bağlıdır ve resmi satış
senedinde sözleşmenin bir unsuru olarak fiyatın tamamının ya da yüzölçümü ve
metrekare fiyatı gibi satış parasını belirlemeye yarayan ölçülerin belirtilmiş
olması gerekir. Aksi halde sözleşme, bedelin yer almaması sebebiyle geçersizdir.
3) Anlaşma
Satış sözleşmesinin kurulmuş
sayılabilmesi için mutlaka malın teslimi ya da paranın ödenmesi gerekli
değildir. Sözleşme bunlar yapılmaksızın da kurulur ancak sözleşmenin
kurulmasıyla tarafların karşılıklı olarak birbirlerinden malı ve parayı
isteyebilme hakları doğar.
Taraflardan biri, sözleşmeden veya
kanundan doğan sonra ödeme hakkına sahip değilse, kendi borcunu yerine
getirmediği sürece karşı tarafın borcunu ödemesini isteyemez. İstemesi için
kendi borcunu ödemiş ya da ödemeye hazır olduğunu bildirmiş olmalıdır. Aksi
halde ödemezlik defi ile karşılaşır.
Yargıtay’ın
yerleşik kararlarına göre, aksi kararlaştırılmamışsa, satımın peşin olarak yani
malın teslimi anında yapılmış olduğu esastır. Satıcı, malı teslim etmesine rağmen bedeli almadığını yani satımın
veresiye veya taksitle yapıldığını iddia ediyorsa, bunu ispatlamalıdır. Satıcı
satışın veresiye veya taksitle yapıldığını ispatlarsa, alıcı bedeli ödediğini
ispatlamalıdır.
C) Satış Sözleşmesinde Maldaki Yarar ve
Hasarın Geçmesi
- Genel kural olarak; sözleşmenin
kurulmasıyla değil, sözleşme konusu malın zilyetliğinin alıcıya
devredilmesiyle birlikte yarar ve hasar alıcıya geçecektir. Taşınmaz
satışlarında ise yarar ve hasar geçiş anı tapuda tescilin yapıldığı andır.
a)
Taşınır Mallarda
aa) Yasal İfa Yerinde Zilyetliği
Devredilecek Mallarda Yarar ve Hasarın Geçmesi
TBK 208 - Kanundan, durumun gereğinden veya sözleşmede öngörülen
özel koşullardan doğan ayrık hâller dışında, satılanın yarar ve hasarı;
taşınır satışlarında zilyetliğin devri, taşınmaz satışlarında ise tescil
anına kadar satıcıya aittir.
Taşınır satışlarında,
alıcının satılanın zilyetliğini devralmada temerrüde düşmesi durumunda
zilyetliğin devri gerçekleşmişçesine satılanın yarar ve hasarı alıcıya geçer.
Satıcı alıcının isteği
üzerine satılanı ifa yerinden başka bir yere gönderirse, yarar ve hasar,
satılanın taşıyıcıya teslim edildiği anda alıcıya geçer.
|
TBK 208/1’de görüldüğü gibi yasal ifa
yerinde, malın bulunduğu yerde ifa gerçekleşiyorsa, zilyetliğin devrinden önce
satıcı yarar ve hasara katlanır. Zilyetliğin geçişi sonrası ise yarar ve hasar
alıcıya aittir.
ab) Yasal İfa Yerinden Başka Bir Yere
Gönderilecek Mallarda Yarar ve Hasarın Geçmesi
TBK 208/3’te görüldüğü gibi “Satıcı alıcının isteği üzerine satılanı ifa yerinden başka
bir yere gönderirse, yarar ve hasar, satılanın taşıyıcıya teslim edildiği anda
alıcıya geçer.”
TBK m. 208/3
gereği, hasarın alıcıya geçebilmesi için, satıcının malı göndermek amacıyla
elden çıkarması, örneğin nakliyatçıya, ambara, kargoya, postaya vb. teslim
etmesi gerekir. Taşıma işini yapan kişi satıcının adamı olmamalıdır. Satıcının
kendi adamına malı taşıttırması halinde “teslim” söz konusu olmayacaktır.
Yargıtay da satılanın ancak bağımsız bir nakliyeciye teslim edilmesi halinde
hasarın alıcıya geçeceğini kabul etmektedir.
Alıcının zilyetliği devralmada
temerrüde düşmesi durumunda yarar ve hasarın yine de intihal edeceği açıkça
hükme bağlanmıştır.
D) Satış Sözleşmesinin Çeşitleri
a) Satış Sözleşmesinin Konusunu Oluşturan
Mal Yönünden Çeşitleri
aa) Taşınır Satışı
Taşınır mallar + tapuya kayıtlı
olmayan taşınmazlar (gecekondu gibi); taşıır satışı kurallarıyla satılır. Taşınır satışı kural olarak biçime
bağlı değildir. Ancak bazı özel yasa hükümleriyle taşınır satış sözleşmesinin
biçime bağlandığı görülmektedir. Buna; markaların, fikir ve sanat eserleri
üzerindeki hakların satışının yazılı şekilde yapılması gerektiği örneğini
verebiliriz.
Taşınır
satımına ilişkin hükümler, tüm taşınır satımı çeşitlerine uygulandığı gibi;
özel hüküm olmayan yerlerde kıyas yoluyla taşınmaz satımına da uygulanır.
ab) Taşınmaz Satışı
aba) Taşınmaz Satışına Uygulanacak Hükümler
Yasakoyucu, taşınır satışına göre
farklılık taşıyan bazı konulara ilişkin düzenlemeler yapmıştır, diğer konularda
ise taşınır satışına ilişkin hükümler kıyas yoluyla ve taşınmaz satışının
niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanacaktır.
abb) Taşınmaz Satışının Konusu
Taşınmaz
satışının konusu, niteliği gereği yerinde sabit arazi, arsa, ev, dükkan gibi
eşya ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler ve tapu kütüğünde
ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar (üst hakkı, kaynak hakkı
vb.) oluşturur.
abc) Taşınmaz Satışında Şekil
Taşınmazların satışının resmi biçimde,
tapu sicil memurları tarafından düzenlenecek bir sözleşme ile yapılması
gerekir. Taşınmaz satış vaadi
sözleşmesini ise hem tapu sicil memurları hem de noterler düzenleyebilir.
Kanuni şekle aykırı yapıldığında bu sözleşmeler kesin hükümsüzdür.
Taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin
geçerli olabilmesi için, düzenlenen resmi senedin, sözleşmenin temel öğelerini
de eksiksiz içermesi gerekir. Yani sözleşmede, satış konusu taşınmaz mal, satış
parası ve taşınmazla paranın karşılıklı değiştirilmesi iradesi açıklıkla yer
almalıdır. Satış parası, satış sözleşmesinin ana öğelerinden olduğu için,
sözleşmede satış parasının hiç gösterilmemiş olması sözleşmeyi geçersiz kılar.
Bu nedenle, satış parasının ya da en azından satış parasını belirlemeye yarayacak
yüzölçümü ve metrekare fiyatı gibi ölçütlerin resmi senette belirtilmiş olması
gerekir.
Tapuya kayıtlı taşınmazların gerekli şekile
/ biçime uyulmaksızın (haricen) satışına bağlanan bazı sonuçlar vardır:
Alıcı, geçersiz
satış sözleşmesine karşın satış parasını ödemişse, iade talebi genel
zamanaşımına tabi (10 yıl)
Alıcı, satış bedelinin kendisine
iadesine kadar taşınmazı kullanabilir. Bu kullanma nedeniyle kendisinden semere
veya kullanma tazminatı talep edilemez. Çünkü alıcı, bedel kendisine iade edilmedikçe,
taşınmazı iade etmeyeceğini ödemezlik def’i yoluyla ileri sürebilir.
Alıcı, haricen satın aldığı arsa
üzerine bina inşa ederse iyi niyetli olduğu kabul edilir ve binanın kıymeti
arsanın kıymetinden fazlaysa, arsanın mülkiyetinin kendisine geçirilmesini
talep edebilir.
Harici satış sözleşmesi, noter
tarafından düzenlenmişse, tahvil suretiyle bu işlemi taşınmaz satış vaadi
saymak mümkündür. Tahvil şartları; 1) şekle aykırı olduğu için kesin hükümsüz
olan bir hukuki işlem olacak 2) Yapılan işlem, benzer sonuçları doğuran başka
bir işlemin geçerlilik koşullarını taşıyacak 3) taraflar, işlemin hükümsüz
olacağını bilseydi doğrusunu yapardı diyeceğiz. Sonuç: Kesin hükümsüz olan
hukuki işlem; şekil şartları var olan benzeri işleme dönüştürülür.
abd) Taşınmaz Satışında Muvazaa
Tarafların, 3. Kişileri aldatmak
amacıyla gerçek iradelerini yansıtmayan görünürde bir hukuki işlem yapması;
ancak yapılan bu hukuki işlemin aralarında sonuç doğurmayacağını kararlaştırmalarına
muvazaa denir. Şartları 1) 3. Kişileri aldatmak amacıyla yapılan ve tarafların
iradesini yansıtmayan görünürde işlem.
2) Bu işlemin aralarında
geçerli olmayacağını öngören muvazaa anlaşması
3) Tarafların gerçek
iradesini yansıtan gizli işlem (Bu varsa nispi muvazaa, yoksa mutlak.)
En çok görülen hal, satış parasının
gerçek miktardan düşük ya da fazla gösterilmesi sonucu bedelde muvazaa denilen durumun ortaya çıkmasıdır. Bu durumda nispi
muvazaa yoluna gitmek; işlemi bütünüyle hükümsüz saymayıp gerçek bedelin
ödendiği gizli işlemi geçerli sayarak; eksik ödenen vergi ve harçları rayiç
değeri üzerinden cezalı olarak tamamlatmak gerekir.
İşlem taşınmaz satışı şeklinde
gösterilmiş ancak aslında bağışlama iradesi varsa; satış sözleşmesinin geçersiz
sayılması ve bağışlama sözleşmesinin yapıldığı kabul edilmelidir. Ancak
taşınmazın devrine sebep olan işlemlerin kanuni şekle uygun olması emredicidir.
Taşınmaz satış sözleşmesi ise bağışlama sözleşmesinin şekil şartlarına sahip
değildir. Yargıtay, satış söz. muvazaa yüzünden, arkadaki bağışlama ise şekil
eksikliğinden geçersizdir diyor. Ortada hiçbir işlem kalmıyor.
abe) Tapuya Kayıtlı Olmayan Taşınmazların
Satışı
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına
göre, tapusuz taşınmazların devri, taşınır mülkiyetinin devrinde olduğu gibi
herhangi bir biçime bağlı değildir. Kanıt kolaylığı açısından yazılı biçimde
yapılması iyi olur.
abf) Taşınmaz Satışında Hasarın Geçişi
Taşınmaz satışında yarar ve hasar
tescil anına kadar satıcıya aittir. Fakat taraflarca satılanın tescilden
sonraki bir zamanda alıcı tarafından teslim alınması kararlaştırılmışsa, yarar
ve hasar alıcıya teslimle geçer. Teslim
süresi dolmasına rağmen satıcı taşınmazı teslim etmezse, temerrüt nedeniyle
hasara kendisi katlanır.
abg) Taşınmaz Satışında Satıcının Ayıptan
Sorumluluğu
TBK 244 - Aksine
sözleşme olmadıkça, satılan taşınmaz, satış sözleşmesinde yazılı yüzölçümü
tutarını kapsamıyorsa satıcı, eksiği için alıcıya tazminat ödemekle
yükümlüdür.
Satılan taşınmaz, resmî
bir ölçüme dayanılarak tapu siciline yazılmış olan yüzölçümü tutarını
içermiyorsa satıcı, özellikle üstlenmiş olmadıkça tazminat ile yükümlü
değildir.
Bir yapının ayıplı
olmasından doğan davalar, mülkiyetin geçmesinden başlayarak beş yılın ve
satıcının ağır kusuru varsa yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
|
|
TBK 246 - Taşınır satışına
ilişkin kurallar, kıyas yoluyla taşınmaz satışında da uygulanır.
|
TBK
m. 244/1’de belirtilen kural emredici değildir ve taraflar satıcının
yüzölçümündeki noksandan sorumlu olmayacağını kararlaştırabilirler.
Taşınmaz
satışında zamanaşımı; yapılar yönünden mülkiyetin geçmesinden itibaren 5
yıldır, satıcının ağır kusuru varsa bu süre 20 yıldır.
ac) Taşınmaz Satışı Sonucunu Doğuran
Sözleşmeler
TBK 237 - Taşınmaz
satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi
şarttır.
Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım
sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe
geçerli olmaz.
Önalım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına
bağlıdır.
|
1) Taşınmaz Satış Vaadi
Taşınmaz satış vaadi, sözleşmenin bir
ya da iki tarafına bir taşınmazın satımı sözleşmesinin yapılmasını isteme hakkı
sağlayan bir ön sözleşmedir. TBK m.
237/2 hükmüne göre, taşınmaz satış vaadi resmi şekilde yapılmalıdır. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi
noterde yapılmalıdır. Baskın görüşe göre, tapu sicil memurları da taşınmaz
satış vaadi düzenleme yetkisine sahiptir.
Alıcının sözleşme hükümlerine uygun
olarak tapuda satış yapılmasını istemesine karşın satıcı buna yanaşmıyorsa,
alıcı, tescile zorlama davası açarak taşınmazın kendisine devrini isteyebilir.
Bu davada verilen hüküm satıcının tescil talebi yerine geçer. Dava sonucunda
mülkiyetin alıcıya geçmesine karar verilir.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden
kişisel bir hak doğar, ancak bu sözleşmenin tapu siciline şerh verilmesi
istenebilir. Bu yolla, taşınmaz satış vaadinden doğan şahsi hak güçlendirilerek
taşınmazın sonraki maliklerine karşı da ileri sürülebilir. Buna şerhin
munzam(güçlendirici) etkisi denir..
Taşınmaz satış vaadinin şerh
verilmesinden itibaren 5 yıl içinde esas satış sözleşmesi yapılmazsa, şerh tapu
sicil memuru tarafından kendiliğinden re’sen silinir.
2) Alım Sözleşmesi
Alım hakkı, hak sahibine tek taraflı
irade açıklaması ile bir malı satın alabilme yetkisi veren kurucu yenilik
doğuran bir haktır. Alım hakkının
konusu, taşınır ya da taşınmazlar olabilir. Ancak, taşınmazlara ilişkin alım
sözleşmesi resmi biçime bağlıdır. Yargıtay’a göre bu sözleşme noterde veya
tapuda yapılabilir. Taşınırlar ise herhangi bir şekil şartına bağlı değildir. Alım hakkı, vasiyetname ile de
tanınabilir.
Alım hakkı sahibi, tek taraflı irade
beyanıyla alım hakkını kullandığında, muhatap ile arasında satış sözleşmesi
kurulmuş olur. Malik, mülkiyeti
devir borcunu ifa etmezse, alım hakkı sahibi açacağı dava ile mülkiyetin
kendisine verilmesini ister. Hakimin vereceği olumlu kararın kesinleşmesi
üzerine mülkiyet, alım hakkını kullanan kişiye geçer. Tapuda yapılacak tescil,
bildiricidir.
Alım hakkının sonraki malikler için
geçerli olması, tapu siciline şerh edilmesine bağlıdır. Yani şerh verilmezse;
malik bu taşınmazı 3. Kişiye devrettiğinde o kişiye karşı alım hakkı
kullanılamaz. Ancak şerh verilmişse, alım hakkı gelecekteki maliklere de ileri
sürülebilir.
Alım hakkı tapu siciline şerh
edilmişse, şerhte gösterilen süre içerisinde malik değişikliği halinde bu hak,
taşınmazın sonraki herhangi bir malikine karşı ileri sürülebilir. Buna şerhin
kişisel hakkı güçlendirici etkisi (munzam ayni etkisi) denir. Şerh, daha kısa
bir sürede anlaşma yoksa 10 sene sonra etkisini yitirir.
3) Geri Alım Sözleşmesi
Geri alım hakkı, taşınmazını başkasına
devretmiş olan kişiye, tek taraflı irade açıklaması ile o taşınmazı geri
alabilme yetkisi sağlayan, kurucu yenilik doğuran bir haktır.
Geri alma bedeli açıkça
kararlaştırılmamışsa, taşınmaz satılırken verilmiş olan bedel ödenerek geri
alma hakkı kullanılır.
Sözleşmenin şekil şartı, şerh meselesi
ve şerhin süresi gibi konular alım sözleşmesiyle aynıdır.
4) Önalım Sözleşmesi
Önalım hakkı; taşınmaz malikinin,
taşınmazını üçüncü bir kişiye satması ya da eşdeğer bir işlem yapması halinde,
önalıcıya açacağı dava ile taşınmazın alıcısı olabilme yetkisini veren, yenilik
doğuran bir haktır. Prosedür şu; önalım hakkın varsa malik taşınmazı satacağı
zaman dava açıyorsun ve malik oluyorsun.
Önalım hakkı sahibi, üçüncü kişinin
vereceği bedeli ödeyecekse adi önalım
hakkından, önceden kararlaştırılan bedeli ödeyecekse nitelikli önalım hakkından bahsedilir. Sözleşmenin resmi şekilde
yapılması şart değildir, yazılı şekil yeterlidir. (Genelde zaten kira
sözleşmelerinde veriliyor bu hak.)
Önalım hakkının kullanılmasını önlemek
için satıcıların genellikle 3. Kişi ile yaptığı satış bedelini yüksek
gösterdikleri görülür. Bu durumda önalım hakkı sahibi kişi, bedelde muvazaalı
olan bir satış sözleşmesi yapılmış olduğunu ileri sürebilir ve kendine gerçek
bedel üzerinden önalım hakkı tanınmasını talep edebilir.
Önalım hakkında şu önemlidir.
Sözleşmeden şahsi hak doğduğu için bu hak yalnızca önalım hakkının karşı
tarafına ileri sürülebilir. Yani adam satıp devrettiği takdirde bu hak
kullanılamaz, sadece önalım hakkı verip buna aykırı davranan taraftan tazminat
istenebilir. Önalım hakkının, mülkiyeti devralan diğer kişilere karşı ileri
sürülmesi ise önalım hakkının şerh verilmesi yoluyla olur. Şerh verildiği
takdirde taşınmazın yeni maliki de davalı olarak gösterilebilir.
Önalım hakkı nasıl kullanılır? Önalım
hakkı, hak sahibi tarafından alıcıya karşı dava açılarak kullanılır. Üçüncü
kişiye yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından önalım hakkı sahibine noter
aracılığıyla bildirilir ve hakkın bu bildirimden itibaren 3 ay ve herhalde 2
yıl içinde kullanılması gerekir. Aksi takdirde bu sürelerin geçmesiyle hak
düşer. Eğer tapuda şerh varsa, önalım hakkı her satıştan sonra kullanılabilir.
Örneğin A, evi B’ye satınca bu hakkı kullanmayan Ö; eğer tapuda şerh varsa
B’nin C’ye satması halinde de önalım hakkına sahip olacaktır. Önalım hakkı
tapuya şerh verilirse bu şerhin süresi en fazla 10 yıl olabilir.
E) Satış Sözleşmesinde Alıcı ve Satıcının
Karşılıklı Hak ve Borçları
I) Satıcının Borçları
Satıcının borçlarını şu şekilde sıralamak
mümkündür:
1)
Satılan malı teslim ve mülkiyeti alıcıya
geçirme borcu
2)
Ayıbı üstlenme (Ayıba karşı tekeffül) borcu
3)
(Zapta karşı tekeffül) Başkalarının malda
hak ileri sürmeyeceklerini üstlenme borcu
4)
Satıcının öteki borçları
1) Satılan Malı Teslim ve Mülkiyeti Alıcıya
Geçirme Borcu
Taşınırlarda şeyin teslimi ile
mülkiyetin geçirilmesi kural olarak aynı zamanda olur ve; teslim borcu yerine
getirilmekle mülkiyetin geçirilmesi borcu da yerine getirilmiş olur. Ancak,
satıcının tasarruf yetkisine sahip olmamasına rağmen malı teslim etmiş olması
halinde, teslim borcu yerine getirilmiş olmasına rağmen mülkiyeti geçirme borcu
yerine getirilmiş olmaz. Örneğin, başkalarından çaldığı veya gasp ederek aldığı
bir taşınırı teslim eden satıcı teslim borcunu yerine getirmiş ancak mülkiyeti
geçirme borcunu yerine getirmemiştir.
Teslim borcu, satılan malın aynen veya
hukuken alıcının egemenlik alanına geçirilmesiyle ifa edilmiş olur. Bu da
genellikle zilyetliğin devri ile olur. Alıcı kabul ederse malın başka birine
teslimi halinde de teslim-mülkiyeti geçirme borcu yerine gelmiş olur.
Satılan malın ayıplı olduğu teslim
sırasında anlaşılmışsa, alıcı ayıplı malı kabul etmeyebilir. Satıcı, ayıbı
gidererek malı teslim etmezse, teslim borcunda temerrüde düşer.
Taşınmazlarda ise durum farklıdır.
Taşınmazlarda malın teslimi yeterli olmayıp, ayrıca tapu siciline alıcı adına
tescil yapılması da gerekir. Sözleşmenin yapılmasından sonra satıcı, alıcı
adına tescilin yapılabilmesi için gerekli bildirimde bulunmaktan kaçınırsa,
alıcı mahkemeye başvurarak mülkiyetin kendisine ait olmasına karar verilmesini
ve taşınmazın adına tescil edilmesini sağlayabilir.
Teslimden ve tescilden doğacak
giderlerin kime ait olacağı konusunda taraflar anlaşmamışsa ve bu konuda bir
gelenek de yoksa; tartma, ölçme gibi giderler satıcıya, ambalaj senet ve tescil
giderleri de alıcıya aittir. Gönderme masrafları, aksine anlaşma olmadığı
sürece alıcıya aittir.
2) Ayıbı
Üstlenme (Ayıba Karşı Tekeffül) Borcu
Satıcı, daha önce alıcıya mala ilişkin
olarak belirttiği ve söz verdiği ya da bildirdiği niteliklerin malda
bulunmamasından veya böyle bir söz vermemiş olsa bile niteliği gereği malda
kullanım amacı bakımından normal olarak bulunması gereken ve bulunmadığı zaman
maldan yararlanma olanağını ortadan kaldıran ya da azaltan ayıptan sorumludur.
Satıcı, kanuna göre bunu bilmese bile sorumludur.
Satıcının ayıp nedeniyle sorumlu
olabilmesi için maddi ve şekli şartların gerçekleşmesi gerekir:
Maddi Şartlar
i.
Satılan malda, söz verildiği – belirtildiği halde
bu niteliklerde eksiklik veyahut söylemese dahi o malda normal olarak bulunması
gereken, bulunmazsa elverişliliği kaldıran veya önemli şekilde azaltan eksiklik
olmalıdır.
ii.
Ayıp, yarar ve hasarın geçişinden önce var
olmalıdır.
iii.
Sorumluluk, sorumsuzluk anlaşmasıyla kaldırılmamış
olmalıdır.
iv.
Ayıp, gizli olmalıdır.
Şimdi
bunları teker teker inceleyelim…
i. Satılan malda, söz verildiği –
belirtildiği halde bu niteliklerde eksiklik veyahut söylemese dahi o malda
normal olarak bulunması gereken, bulunmazsa elverişliliği kaldıran veya önemli
şekilde azaltan eksiklik olmalıdır (bunu ikiye ayıracağız sınavda da hangisi
varsa onun söylenmesi gereklidir)
Satılan malda, söz verildiği – belirtildiği
halde bu niteliklerde eksiklik olmalıdır: Örneğin, araba alırken hiç
darbesi yok, hasarı olmadı denildikten sonra arabanın aslında hasarlı olması
buna örnektir. Veyahut bir cep telefonunun 0 olduğu söylenmişse mal 2. El
çıkarsa yine buna girer. Örneğin az miktarda elektrik tükettiği söylenen aracın
çok tüketmesi de buna örnektir.
Malda normal olarak bulunması gereken,
bulunmazsa elverişliliği kaldıran veya önemli şekilde azaltan eksiklik
olmalıdır: Örneğin 2. el bir telefon aldın, ve birkaç tane tuşu çalışmıyor.
Kulaklık girişi çalışmıyor. Veyahut araba aldın motoru çalışmıyor. Klima aldın
ancak adam gibi soğutmuyorsa da budur.
Satılan
malın eksik olması; örnek 100 kg yerine 90 kg gelmesi ayıp değil eksik ifadır.
O hükümlere başvurulur. Yine satılan mal yerine başka bir mal verilmesi de
yanlış ifa halidir. Teslim hiç yapılmamış sayılır. Çünkü sözleşme konusu mal
verilmemiş. Bu hallerde ayıp var deyip atlamamak lazım. Ayıp yok.
Yargıtay’a
göre, trafik kaydında benzinli görünmesine karşın aracın mazotlu çıkması yanlış
ifadır. Yani adamı teslim borcunu yerine getirmedi diye sorumlu tutar temerrüde
düşürürüz. Yine Yargıtay’a göre, koyun sütü yerine aynı miktarda düşük dereceli
inek sütü teslim edilmesi ayıplı ifadır. Bunları bil.
ii.
Ayıp, Yarar ve Hasarın Geçişinden Önce Var Olmalıdır
Yarar ve hasar alıcıya geçtikten sonra
yani satılan teslim edildikten sonra, doğan ayıplardan kural olarak satıcı
sorumlu olmaz. Fakat bu ayıplar sözleşmenin kurulmasından önceki bir nedenden
kaynaklanıyorsa, satıcı yine sorumlu tutulabilir.
iii.
Sorumluluk, Sorumsuzluk Anlaşmasıyla Kaldırılmamış Olmalıdır
Ayıbı üstlenme borcu, kural
olarak sorumsuzluk anlaşmasıyla kaldırılabilir. Bu durumda satıcı, artık
ayıptan sorumlu tutulamaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır
kusurlu ise veya kastı varsa, sorumluluğu sınırlandıran veya kaldıran anlaşma
hükümsüzdür. Kast durumu satıcının ayıbı bildiği haldir, ağır kusur ise
bilmesinin gerektiği durumlardır.
iv.
Ayıp, Gizli Olmalıdır.
Alıcı var olan ayıpları önceden
biliyorsa, artık satıcı bundan sorumlu olmaz. Alıcının satılan malı olağan bir
gözden geçirmekle görebileceği ayıplar dolayısıyla satıcı, eğer bu ayıbın var
olmadığı konusunda güvence vermişse sorumlu olur, aksi halde sorumlu olmaz.
Hayvan satımında, satıcı yazılı olarak
güvence vermediği ya da ağır kusurlu olmadığı sürece hayvandaki ayıptan sorumlu
tutulamaz. Fakat satıcı alıcıyı aldatmışsa yazılı biçime uyulmamış olsa da
ayıptan sorumludur.
Şekli Şartlar (Gözden Geçirme ve Bildirim
Sürelerine Uyulması)
Şekli şartlar, alıcının gözden geçirme
ve bildirim sürelerine uymasıyla gerçekleşir. TBK’da alıcının, belirlediği ayıbı satıcıya uygun bir süre içinde bildirmesi gerektiği düzenlenmiştir. Uygun
süre, satılan malın ve ayıbın niteliğine göre değişir. Fakat her halde,
belirlendikten sonra ayıbın gecikmeksizin bildirilmesi gerekir. Alıcı uygun bir süre içinde gözden
geçirme ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, TBK’ya göre ayıplı da olsa malı
kabul etmiş sayılır.
Ancak ayıp, olağan bir gözden
geçirmeyle ortaya çıkarılacak nitelikte değilse, yani gizli ise veya hile ile
gizlenmişse, uygun süre içinde bildirilmemiş olsa da ileride bu ayıp ortaya
çıkar çıkmaz hemen satıcıya bildirilerek onu sorumlu tutmak mümkündür.
Hayvanlar
konusunda: Ayıp hakkında yazılı güvence verilmemiş olup da ayıp da hayvanın
gebe olması dışında bir konudaysa, hayvanın alıcıya devrinin yapıldığı tarihten
ya da alıcının hayvanı devralmada temerrüde düştüğü tarihten itibaren 9 gün
içinde ayıbın satıcıya bildirilmesi ve bu süre içinde hayvanın bilirkişi
tarafından görülmesinin istenmesi gerekir.
Ayıp hali hayvanın gebeliğinden kaynaklanıyorsa, alıcı 9 günlük süre ile
bağlı değildir.
Ticari satışlarda ise; ayıp malın
tesliminden sonra kolayca anlaşılabilir nitelikte ise alıcı ayıbı teslimden
sonra 2 gün içinde; tesliminden sonra kolayca anlaşılabilir nitelikte değilse
teslimden sonra 8 gün içinde ayıbı bildirmek zorundadır. Bu süreler hak
düşürücü sürelerdir.
Mesafeli Satışlarda Alıcının Yükümlülükleri
Satış konusu ayıplı mal başka bir
yerden gönderilmişse, alıcının ayıp dolayısıyla satıcıyı sorumlu tutabilmesi
için bazı yükümlülükleri yerine getirmesi gerekir.
1) Eğer, alıcının bulunduğu yerde
satıcının temsilcisi yoksa alıcı gönderilen malın geçici olarak korunması için
gerekli önlemleri almalıdır. Bu gibi önlemleri almak zorunda olan alıcı, şeyin
ayıplı olduğunu ileri sürerek satıcıya geri gönderemez.
2) Gerekli önlemleri alma yükümlülüğü
yanında, alıcının zaman geçirmeksizin mahkeme kararıyla satış konusu malın
durumunu tespit ettirmesi gerekir. Alıcı bu yükümlülüğe uymazsa, ileri sürdüğü
ayıbın, şey kendisine ulaştığı zaman mevcut olduğunu kanıtlaması gerekir.
3) Satış konusu mal kısa sürede bozulacak
cinstense, alıcı onu bulunduğu yerde mahkeme aracılığıyla sattırmaya yetkilidir
ve hatta satıcının çıkarı gerektiriyorsa buna mecburdur.
Alıcının alacağı önlemler, şeyin
geçici olarak korunmasına yönelik olduğundan, bu önlemleri alan alıcının durumu
satıcıya bildirmesinden itibaren satıcı uygun bir süre içinde şeyi geri almaz
ya da korunmasını kendi üstlenmezse, alıcının malı koruma yükümlülüğü sona erer.
Alıcı, koruma önlemlerinden doğan
giderleri satıcıdan isteme hakkına sahiptir. Ancak, önlemleri alma
yükümlülüğüne uymayan alıcı, satıcının bu yüzden doğacak zararlarını ödemek
zorunda kalır.
Ayıp Halinde Alıcının Hakları
Eğer mal ayıplıysa, TBK’ya göre alıcı
dört haktan birini seçebilir. Alıcının, teorik olarak dilediğine
başvurabileceği seçimlik 4 hakkı vardır ve satıcı (kural olarak) bunu yerine
getirmekle yükümlüdür:
1.
Sözleşmeden dönme hakkı
2.
Bedelin indirilmesini isteme hakkı
3.
Ayıplı malın, ayıpsız benzeri ile ücretsiz
değiştirilmesini isteme hakkı
4.
Ücretsiz onarım hakkı
Alıcı bu
haklardan birini kullandıktan sonra, bundan cayarak öteki hakları kullanmaya
yönelemez.
Ayıplı mal yüzünden zarara uğrayan
alıcı, bu haklara ek olarak uğradığı
zararın tazmini de talep edebilir.
TBK
m. 227/3 hükmü satıcıya, alıcının seçimlik haklarını kullanmasını engelleyici
bir imkan tanımıştır: Satıcı, aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve
zararın tamamını gidererek alıcının diğer seçimlik haklarını kullanmasını engelleyebilir.
a) Sözleşmeden Dönme Hakkı
Dönme hakkının mutlaka dava yoluyla
ileri sürülmesine gerek yoktur. Alıcının dönme beyanı, bozucu yenilik doğuran
beyan olarak satıcıya vardığı anda hükümlerini doğurur ve sözleşmeyi ortadan
kaldırır. Taraflar birbirlerinden aldıklarını geri vermekle yükümlü olurlar.
- Dönme
halinde satıcının yükümlülükleri ve hakları şunlardır:
o
Alıcı, teslim aldığı malı elde ettiği yararla/semere
ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür.
o
Alıcı, elde etmeyi ihmal ettiği semerelerden
ayıplı mal tesliminde sorumlu değildir.
o
Alıcı ayrıca malı kullanmışsa, kullanmış olması
nedeniyle uygun bir tazminat ödemelidir.
o
Satıcı ise daha önce kendisine ödenen bedeli
faiziyle birlikte geri vermek zorundadır.
o
Satıcı, yargılama giderleriyle + alıcının yaptığı
diğer masrafları ödemek zorundadır.
o Satıcı,
malın ayıplı olarak tesliminden dolayı alıcının doğrudan doğruya uğradığı diğer
zararları da kusurlu olmasa bile tazmin etmekle yükümlüdür. Burada kusursuz
sorumluluk vardır.
Birden fazla şey veya parça birlikte
satılır ve bunlardan birisi ayıplı çıkarsa; dönme ancak ayıplı çıkanlar
hakkında ileri sürülebilir. Ancak,
ayıplı kısmın diğerinden ayrılması alıcı veya satıcıya önemli bir zarar
veriyorsa, dönme satılanın tamamını kapsamak zorundadır.
Satılan
mal için sözleşmeden dönülmesi, eklentilerini de kapsar. Ancak eklentiler
hakkında dönme, satılanın aslına etkili olmaz. Örneğin; bilgisayar ile
birlikte satılan fare ayıplıysa, farenin geri verilmesi için dönme bilgisayar
için geçerli olmaz. Ancak bilgisayar ayıplı çıkmışsa, fare ayıplı olmasa bile,
bilgisayar hakkındaki dönme beyanı fare için de geçerlidir.
Art arda teslimli satışlarda teslim
edilen bir parçadaki ayıp nedeniyle dönme, diğer parçalar için geçerli
değildir. Ancak ayıplı bir teslimden, ilerideki teslimlerin de ayıplı olacağı
sonucu çıkıyorsa, tamamen dönme ileri sürülebilir.
Satılan malın ayıp sebebiyle veya
alıcının kusuru dışındaki beklenmedik hal veya mücbir sebep sonucunda ağır
biçimde zarara uğraması alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanmasını
engellemez. Bu durumda alıcı, sadece satılandan elinde kalanı geri vermekle
yükümlüdür.
Dönme hakkının kullanılmasına rağmen,
durum bu hakkın kullanılmasını haklı göstermiyorsa, hakim satılanın
onarılmasına ya da bedelin indirilmesine karar verebilir. Örneğin kişi,
sevgilisine vermek için üstünde fotoğraflarının olduğu bir yastık almıştır.
Yani foto yastığa basılmıştır. Burada komple sözleşmeden dönmek hakkaniyete
uymaz. Burada olaya göre bedelde indirim hakkı veya onarım hakkı seçilmelidir.
b) Bedelin İndirilmesini İsteme Hakkı
Alıcı, ayıp nedeniyle satıcıdan
bedelin indirilmesini isteme hakkına sahiptir. Bazen de diğer hakları kullanmak
hakkaniyetle bağdaşmazsa bedelin indirilmesini isteme hakkını seçmek zorunda
kalabilir. Yargıç, sözleşmeden dönme halinde alıcının elde edeceği yararın az,
satıcının uğrayacağı zararın çok olması karşısında, bedelden indirim yapma
yolunu seçebilir.
Ancak bedelden indirim hakkının
kullanımı da makul olmalıdır. Eğer makul değilse diğer haklardan birinin seçilmesi
gerekir. Örnek: 20.000 TL’ye araba aldın çalışmıyor. Bunun bedelini indir bana
15.000 TL ver demek makul ve mantıklı değildir. Diğer haklardan birini
kullanırsın.
c) Ayıplı Malın, Ayıpsız Benzeri İle Ücretsiz
Değiştirilmesini İsteme Hakkı
İşin niteliği izin verdiği takdirde,
parça borcuna konu satılan da ücretsiz değiştirme hakkına konu olabilir. Satılan
malın değiştirilmesi, dönme hakkının kullanılmasının mümkün olduğu hallerde
talep edilebilir. Yani, satılan alıcının kusuruyla telef olmuşsa veya onun tarafından
işlenmiş ya da devredilmişse, alıcı değiştirme talebinde bulunamaz.
d) Ücretsiz Onarım Hakkı
Bu yola, maldaki ayıbın onarım yoluyla
giderilebileceği ve bu yolla alıcının
maldan beklediği yararı sağlayabileceği hallerde gidilir. Alıcı, satılanın ücretsiz
onarılmasını isterse, satıcı herhangi bir karşılık almadan satılanı onarmak
zorundadır. Aksine bir düzenleme olmadığı sürece satıcının onarıma derhal
başlaması ve ayıbın giderilmesi için ne kadar sürekli gerekli ise o süre
içerisinde ayıbı gidermesi gerekir.
Onarım aşırı gider gerektiriyorsa,
alıcının diğer yollara başvurması tutarlı olacaktır. Onarımın aşırı gideri
gerektirdiğini satıcı ileri sürmelidir.
Alıcı özürlü malın onarılmasını
istemiş fakat onarıma karşın özür bir türlü giderilememişse, alıcının bu
durumda seçimlik haklarından bir başkasını kullanabileceğini kabul etmek
gerekir.
+ Her Bir Seçimlik Hakka Ek Olarak
İstenebilecek Hak: Zararın Tazminini Talep Hakkı
Alıcı yukarıdaki 4 seçimlik haktan
birini kullanırken + zararı varsa bunun tazminini de isteyebilir.
Bununla birlikte, burada sebeplerin
yarışması vardır. Burada kişi isterse özel hükümlerden kullanılan haklarını
talep edebileceği gibi; isterse de TBK m. 112 uyarınca “gereği gibi ifa etmeme”
durumuna gidip satıcıdan ifaya olan menfaatini de talep edebilir.
Ayıp Halinde Dava Zamanaşımı Süreleri
Ayıp nedeniyle satıcıyı sorumlu tutmak
üzere açılacak davalar, satılanın tesliminden itibaren 2 yıllık zamanaşımına
tabidir. Satıcının ağır kusuru varsa, bu 2 yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.
Taşınmazlarda ise ayıptan doğan
hakların kullanımı, tescilden itibaren 5 yıllık; satıcının ağır kusurlu olduğu
hallerde ise 20 yıllık zamanaşımına tabiidir. Ağır kusur: Kast veya ağır ihmal
halleri oluyor.
Ayıplı malın neden olduğu her türlü zarardan
dolayı yapılacak talepler ise 3 yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler,
zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden 10 yıl sonra ortadan kalkar.
Ayıp
hükümlerinin, TBK Genel Hükümler kısmındaki ESASLI YANILMA ve GEREĞİ
GİBİ İFA ETMEME hükümleri ile yarıştığı kabul edilir. Yani somut olayda
kişi, ayıp hükümlerine gitmeyip diğer maddeleri de öne sürebilir. Eğer birini
seçmemişse; hakim, burada alıcının en lehine olan neyse ona göre hüküm kurmak
durumundadır.
3) Başkalarının Malda Hak İleri Sürmeyeceklerini
Üstlenme (Zapta Karşı Tekeffül) Borcu
Zaptı üstlenme borcu, üçüncü bir
kişinin malda üstün bir hak ileri sürerek malı alıcının elinden almasına ya da
onun malı kullanmasına engel olmasına karşı satıcının sorumlu tutulmasıdır.
Satıcı hem malın tümüyle alıcının
elinden alınması karşı (tam zapt), hem de malın bir bölümünün alınması ya da
malı kullanmasına engel olunması karşısında (kısmi zapt) sorumlu olacaktır.
Ayrıca satıcı alıcının bu yüzden doğan zararlarını da ödeyecektir.
Maddi Şartlar
1.
Satış konusu
malın alıcıya teslim edilmiş olması gerekir.
2.
Eğer alıcı
sözleşmeyi yaparken ileride söz konusu olacak zapt tehlikesini biliyorsa,
satıcı ancak özel olarak güvence vermişse sorumlu olur.
3. Satım konusu mal üzerinde üçüncü kişilerin
ileri sürdükleri hak, sözleşmenin kurulmasından önce kazanılmış ve sözleşmenin
yapılması sırasında mevcut olmalıdır.
4. Üçüncü kişinin satış konusu mal üzerinde
ileri sürdüğü hakkın; nesnel bir hak ya da tapu siciline şerh verilerek 3.
kişilere karşı da ileri sürülebilecek hale getirilmiş bir kişisel hak olması
gerekir.
5. Üçüncü kişi, zaptı sağlayan üstün haklardan
birisine dayanarak zapta girişmiş olmalıdır.
o
Üçüncü kişinin hiçbir hakka dayanmadan alıcının
elinden malı almış olması halinde zapttan sorumluluk hükümleri uygulanamaz.
o
Fakat bu ifadeden alıcının satılanı, üstün hak
sahibi kişiye ancak mahkeme kararıyla verebileceği sonucu çıkmaz. Üçüncü
kişinin hakkını tanımak dürüstlük kuralığı gereğiyse alıcı mahkeme kararını
beklemeden satılanı teslim eder veya Alıcının, üçüncü kişinin dava açmasını
beklemeden satıcıya, uyuşmazlığın dava yoluyla çözümlenmesini aksi halde tahkim
yoluna gideceğini bildirmesi mümkündür. Bu durumda; alıcı, satılanı üçüncü
kişiye vermekle yükümlü olduğu ispat edebilirse, satıcının sorumluluğu devam eder.
Şekli Şartlar (Bildirim ve İspat Yükümünün
Yerine Getirilmesi)
Satıcının zapta karşı tümüyle satıcı
tutulabilmesi için alıcı, üçüncü kişiler tarafından açılan davaları satıcıya
bildirmelidir. Eğer buna uyulmazsa; satıcı, dava kendisine bildirilseydi daha
elverişli bir sonuç sağlayacak olduğunu kanıtladığı oranda sorumluluktan
kurtulur.
Alıcının zapta ilişkin davaları
satıcıya bildirmesi karşısında satıcı, durumun özelliklerine göre ya alıcı
lehine davaya katılmak ya da alıcı yerine geçerek taraf olarak savunmada
bulunmak zorundadır. satıcı yardıma gelmezse, alıcının üçüncü kişinin üstün
hakkını ispatlamasına gerek yoktur. Satıcının sorumluluğu söz konusu olur.
Dava sonucu alıcı aleyhine hüküm,
alıcının ağır kusuru kanıtlanmadıkça, satıcı yönünden de etkilidir.
Tamamen Zapt Halinde Alıcının Hakları
Tam zapt halinde sözleşme
kendiliğinden ortadan kalkar ve satıcı alıcıya:
i. Ödediği
satış parasını faiziyle birlikte geri vermek,
ii. Mala
yaptığı fakat malı zapteden üçüncü kişiden isteyemeyeceği giderleri ödemek,
iii. Tüm
yargılama giderleriyle, yargılama dışı giderleri ödemek,
iv. Doğrudan
doğruya satılanın zaptından doğan zararları kusursuz olsa bile ödemek
zorundadır.
Alıcı, geri verilecek satış
parasından; maldan elde ettiği ya da elde etmeyi ihmal ettiği gelirlerin
indirilmesine katlanmak zorundadır.
Kısmen Zapt Halinde Alıcının Hakları
Mal bir bölümüyle zaptedilmişse;
sözleşme kendiliğinden ortadan kalkmaz ve kural olarak alıcı da sözleşmenin
ortadan kaldırılmasını isteyemez. Alıcı
yalnızca zapttan doğan zararların tazminini isteyebilir.
Ancak alıcı “bu ayıbı bilmiş olsaydı
malı satın almaktan vazgeçecekti” denilebiliyorsa, kısmen zapt halinde de alıcı
sözleşmenin sona erdirilmesini isteyebilir.
Sözleşmenin sona erdirilmesi mahkemeden istenir. Bu hak kullanılır ve
sözleşme sona erdirilirse, alıcının malın zaptedilmeyen bölümüyle o zamana dek
maldan ettiği yararları satıcıya vermesi gerekir.
Zamanaşımı
Öğreti
ve Yargıtay, zapttan sorumlulukla ilgili davaların zamanaşımı hakkında 10
yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanacağı kanısındadır. Zira TBK’de
konuyla ilgili hüküm yoktur. Yargıtay’a
göre bu sürenin başlangıcı, zapta ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği
tarihtir.
4) Satıcının Öteki Borçları (Yan Borçlar –
Bunların Da Satıcı Tarafından Yerine Getirilmesi Gerekir)
1Yan
borçların başlıcaları: Satılanı saklama
ve koruma borcu, taraflar malın belirli bir yerde teslim edileceğini
kararlaştırmışlarsa ve teslim tarihinde mal başka bir yerdeyse teslim yerine malı gönderme borcu,
tartma-ölçme giderlerini ödeme borcu ve ifa
yerine kadarki taşıma giderlerini ödeme borcu.
II) Alıcının Borçları
- Alıcının borçlarını şu şekilde
sıralamak mümkündür:
1)
Satılan malı devralma borcu
2)
Satış
parasını ödeme borcu
3)
Alıcının ikincil borçları
1) Satılan Malı Devralma Borcu
Alıcı
malı devralmakla yükümlüdür. Tersine anlaşma ya da gelenek yoksa alıcı, malı
devralan borcunu derhal, kendisine önerildiği zaman yerine getirmelidir. Eğer
mal, sözleşmede kararlaştırılan koşullara uygun olmayan bir biçimde devredilmek
istenirse, alıcının bunu kabul etme zorunluluğu yoktur.
Alıcı, haklı neden olmaksızın malı
devralma borcunu yerine getirmezse satıcı, alacaklının temerrüdü hakkındaki
hükümlere başvurulur. Alacaklının malı kabul etmeme halinde Borçlar Genel
hükümlerdeki hasar ve gideri alacaklıya ait olarak malı tevdi etme hakkını
kullanabilir. Bunun için mahkemeden tevdi yeri istemesi gerekir. Mal bozulacak
nitelikte ise veya tevdi çok masraflı ise mahkemeden izin alarak malı sattırıp
bedelini tevdi edebilir.
Belli hallerde devralma borcuna aykırılıkta
satıcının dönme hakkı vardır. Bu haller: 1) Malın devralınması satıcı için
önemli bir menfaati gerektiriyorsa 2) devralmama aynı zamanda satış bedelini
ödemekten kaçınma anlamını taşıyorsa.
2) Satış Parasını Ödeme Borcu
Satış parasının ne zaman ödeneceği
kararlaştırılmamışsa, mal alıcının eline geçince yani zilyetliğine girince,
alıcı parayı ödemelidir.
Satış parasının miktarı
kararlaştırılmamışsa, siparişin yerine getirildiği gün ve yerdeki ortalama
piyasa fiyatı esas alınır. (Bu taşınırda geçerli taşınmazda illa ki bedelin
belirlenmiş olması gerekir.)
Satış parasının nerede ödeneceği
kararlaştırılmamışsa, para ödeme zamanında ödeme zamanında satıcının yerleşim
yerinin bulunduğu yerde ödenir.
3) Alıcının İkincil Borçları
Bunlar: Faiz ödemesi gerekiyorsa faiz ödeme borcu, başka yerden
gönderilen malı saklama borcu,
teslimden önce satıcının mala yaptığı yararlı
ve zorunlu giderleri ödeme borcu, teslim
alma-ambalaj-senet ve tescil giderlerini
ödeme borcudur.
III) Satıcının Temerrüdü
NORMAL SATIŞLARDA
GENEL HÜKÜMLERDEKİ TEMERRÜT UYGULANIYOR!
1.
Borcun aynen ifasını ve ifada gecikmeden
doğan zararının ödenmesini isteyebilir. (Aynen
ifa + gecikme tazminatı)
EĞER SATICIYA EK SÜRE
VERMİŞSE VEYA
SÖZLEŞMEDE KESİN İFA
TARİHİ VARSA VEYA
BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ İLE
ALACAKLI İÇİN İFA YARARSIZ KALMIŞSA VEYA
BORÇLUNUN TUTUMUNDAN
EK SÜRE VERMENİN ETKİSİZ OLACAĞI ANLAŞILIYORSA
2.
Aynen ifadan vazgeçerek, borcun ifa
edilmemesinden doğan zararının ödenmesini isteyebilir. (Müsbet zarar)
3.
Sözleşmeden dönebilir ve sözleşmenin geçersizliğinden
doğan zararının ödenmesini isteyebilir. (Sözleşmeden dönme + menfi zarar)
TİCARİ
SATIŞLARDA İSE ÖZEL DÜZENLEME VARDIR!
Ticari
satışlarda, satıcı temerrüde düşerse alıcının, malı istemekten vazgeçerek
borcun ifa edilmemesinden doğan zararının(müsbet zarar) giderilmesini istediği
kabul edilir.
Alıcı,
malı isteme niyetinde ise, belirlenen sürenin bitiminde bunu satıcıya hemen
bildirmek zorundadır.
d) Alıcının Temerrüdü
Peşin satımda, alıcının satış parasını
ödememesi halinde, satıcı hiçbir işleme gerek kalmaksızın sözleşmeden
dönebilir. Ancak sözleşmeden dönmek isteyen satıcı, alıcıyı derhal haberdar
etmelidir, yoksa dönme hakkını yitirir.
Veresiye satışta satıcının sözleşmeden
dönmek için bu hakkı önceden açık bir biçimde saklı tutmuş olması gerekir.
Yoksa sözleşmeden dönemeyip yalnızca satış parasının ödenmesini ve gecikme
tazminatını isteyebilir.