I.
EVLENMENİN ŞEKİL ŞARTLARI
Evlenmenin geçerli olarak yapılabilmesi için, sadece tarafların evlenme
ehliyetine sahip olmaları ve evlenme engelinin bulunmaması; başka bir deyişle
sadece evlenmenin maddi şartlarının bulunması yeterli değildir. Bunun yanında
evlenmenin şekil şartlarına da uyulması gerekir.
Evlenmenin evlendirme memuru önünde ve iki şahit huzurunda evlenme
iradelerinin açıklanması suretiyle yapılması evlenmenin şekil şartıdır.
EVLENMENİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
Gerek maddi gerek şekli şartlarına uyulmamış olması evlenmenin, her zaman
aynı şekilde geçerliliğine etkili olmaz. Bazı şartların eksikliği yokluk,
bazılarının eksikliği mutlak butlan, bazılarının eksikliği ise nispi butlan
sonucunu doğurur. Buna karşılık bazı şartlara uyulmaması ise evlenmenin
geçerliliğine hiçbir etki yapmazlar. Başka bir deyişle, bu şartlar eksikse
evlendirme memuru evlendirmeyi yapmaz; fakat her nasılsa yaparsa evlenme
geçerli olur.
Ancak burada önemle vurgulanması gereken bir nokta vardır ki, yokluk hariç
hiç bir geçersizlik sebebi kendiliğinden hüküm doğurmaz. Diğer hukuki
işlemlerden farklı olarak, evlenme kendiliğinden hükümsüz hale gelmez. Bunun
için mutlaka mahkeme kararına ihtiyaç vardır. Oysa diğer sağlararası hukuki
işlemlerde örneğin kesi hükümsüzlük (mutlak butlan) sebebi varsa, işlemin
mahkeme kararına gerek olmadan yapıldığı andan itibaren sakat olduğu, yapıldığı
andan itibaren mahkeme kararına gerek olmadan hüküm doğurmadığı kabul edilir.
I.
EVLENMENİN YOKLUĞU
Evlenmenin kurucu unsurlarının bulunmadığı hallerde evlenmenin yokluğundan
söz edilir. Bazı haller vardır ki bunların bulunması halinde evlenme asla
meydana gelmiş sayılamaz.
1.
Evlenmenin Yokluğu Halleri
a.
Evlenmenin Ayrı Cinsten Kişiler Arasında
Yapılmamış Olması
Evlenmenin amacı, bir kadınla bir erkek arasında devamlı bir hayat
birlikteliği kurmak olduğuna göre, aynı cinsten kişiler, hayat birliği kurmaya
yönelik iradelerini açıklamış olsalar bile bir evlenmenin varlığından söz
edilemez. Bu bakımdan böyle bir birleşme evlenme olarak yoklukla sakattır.
Üzerinde durulması gereken bir mesele de, eşlerden birinin, evlilik birliğinin
kurulmasından sonra cinsiyetini değiştirmesidir. Burası doktrinde tartışmalı
boşverin geçin. Doktrinin her şeye bir lafı var zaten.
b.
Evlenmenin Evlendirme Memuru Önünde
Yapılmamış Olması
Evlendirme memurunun önünde olmadan bir erkekle bir kadın evlenme
hususundaki iradelerini karşılıklı ya da evlendirmeye yetkili olmayan bir kimse
önünde açıklamış olsalar bile ortada hukuken bir evlenme yoktur. Evlendiklerini
farz eden erkek ve kadın evlenme yok olduğu için karı koca değildirler ve bu
sebeple aralarındaki ilişkiye evlenmeye ilişkin hükümler uygulanmaz.
O halde, sadece imam önünde yapılan evlenmeler yok olduğu gibi, evlendirme
yetkisi olmayan resmi bir memur önünde yapılan evlenmeler de yoklukla sakat
olup, fiili birleşme olmaktan ileriye gidemezler. Bu konuda önemli bir mesele, aslında
yetkisi olmamakla birlikte evlendirme memuru gibi davranan bir kimsenin önünde
yapılan evlendirmelerin ne olacağıdır. Bu konuda iki görüş vardır:
-
Birinci görüşe göre alenen evlendirme memuru görevi ifa eden bir kimsenin
yetkisizliğini taraflar bilmiyorsa evlenme geçerlidir.
-
İkinci görüşe göre ise alenen evlendirme memuru görevi yapan kişi sadece
evlenmeyi tescil ederse geçerlidir. Yoksa evlenme yoktur.
Görüldüğü gibi birinci görüş tarafların iyi niyetine dayanırken; ikinci
görüş evlenmenin tescil edilmesine güveni korumaktadır. Bence birinci görüşe
üstünlük tanımak gerekir.
c.
İki Tarafın Evlendirme Memuru Önünde Hazır
Olmamaları
Bir taraf ya da her iki taraf bizzat memur önüne gelmemiş ve evlenme
temsilci aracılığıyla yapılmak istenmişse, memur merasimi yapmış olsa bile
evlenme yoktur. Tarafların aynı anda evlendirme memuru önünde bulunup
rızalarını açıklamaları gerekir. Ayrı ayrı zamanlarda gelip, evlenmeye
rızalarını açıklamış olsalar yine evlenme yoktur. Nihayet iki taraf evlendirme
memuru önüne gelir de hiç bir beyanda bulunmazlarsa; evlenme nüfus siciline
kaydedilse bile yine yokluk söz konusudur.
2.
Evlenmenin Yokluğunun Sonuçları
Yok olan evlenme, baştan itibaren hukuk alanında yer almadığından
kendiliğinden hükümsüzdür. Ayrıca bir dava açılmasına gerek yoktur. Ancak
evlenmenin yokluğu ihtilaflı ise, yokluğun tespiti için bir tespit davası
açılabilir. Karar sadece yokluğu tespit eder, evlenme yine baştan itibaren
geçersizdir. Yoksa karar anından itibaren değil. Bunun gibi, hakim herhangi bir
davada yokluğu fark ederse, bunu resen nazara alır. Örneğin açılmış boşanma
davasında evliliğin yok olduğunu gören hakim, bunu tespitle yetini ve boşanmaya
karar vermez. Çünkü yok olan bir evlenmede boşanma da olamaz.
Yoklukla sakat olan bir evlenme aradan ne kadar zaman geçerse geçsin
düzelmeyeceği gibi, yok olan evlenmenin nüfus siciline kaydedilmesi de sonucu
değiştirmez. Her ilgili yanlış kaydın düzeltilmesi amacıyla, yokluğun tespiti
için her zaman tespit davası açabilir.
II.
EVLENMENİN BUTLANI
Evlenmenin kurucu unsurlarının bulunmaması durumunda yokluk sonucunun
doğacağını yukarıda söyledik. Buna karşılık, evlenmenin batıl olduğu hallerde
evlenme kurulmuştur, fakat sonradan bir dava ile ortadan kaldırılacaktır. Başka
bir deyişle, kurucu unsurları tam olarak var olduğu için kurulmuş olan bir
evlenmenin, kanun tarafından geçerli olması için aranan unsurlarda ya da
tarafların iradesinde sakatlık yada eksiklik bulunduğu için dava sonucu
geçersiz hale getirilmesi durumunda butlandan söz edilir. Kısaca evlenmenin
butlanıi geçersiz olarak kurulmuş bir evlenmenin mahkeme kararıyla sona
erdirilmesidir. MK 145’de mutlak butlan ve MK 148’de nispi butlan düzenlenmiştir.
Sebeplerin niteliği açısından bu iki butlan türünde fark vardır. Şöyle ki
mutlak butlan sebepleri kamu düzenini ilgilendirirken, nispi butlan sebepleri
sadece tarafları ilgilendirir. Bu sebeple, mutlak butlan davası açma savcıya
görev olarak yüklenmiş ve ilgili kişilere hak olarak tanınmışken; nispi butlan
davası açma hakkı sadece ilgili eşe ve yasal temsilciye tanınmıştır.
Diğer bir fark da dava açma süresi yönündendir. Mutlak butlan davası her
zaman açılabilir. Oysa nispi butlan davasının açılması hak düşürücü süreye
bağlanmıştır. Bu bakımdan mutlak butlan ile sakat olan bir evliliğin aradan ne
kadar zaman geçerse geçsin düzelmesi mümkün değilken, hak düşürücü süre içinde
dava açılmazsa nispi butlanla sakat olan bir evlenme artık iptal edilemez, yani
geçerli hale gelir.
Her iki geçersizlik sebebi arasındaki ortaklıklara gelirsek, iki halde de
sakat olan evlenme ancak hakim kararıyla sona erer. Yani dava açılması gerekir.
Hakim kararına kadar mutlak butlan ya da nispi butlan ile sakat olan evlenme,
geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur. Yine başka bir benzerlik de
iki butlan türünün de sebeplerinin kanunda tüketici – numerus clausus – olarak
sayılmış olmasıdır. Bu bakımdan kanunda açıkça öngörülmemiş bir sebebe
dayanarak, bir evlenmenin butlanına karar vermek mümkün değildir. Cava canem.
Heyecan yapmayın. Latince dikkat köpek var demek. Harbiden.
1.
Mutlak Butlan
Evlenmenin mutlak
butlanı, kurulmuş olan bir evliliğin MK 145’te sayılan sebeplerden birinin
bulunması dolayısıyla hakim kararıyla iptal edilmesidir. MK 156’ya göre “Batıl
bir evlilik ancak hâkimin kararıyla sona erer. Mutlak butlan hâlinde bile
evlenme, hâkimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını
doğurur.”
a.
Mutlak Butlan Halleri
i.
Eşlerden birinin evlenme sırasında evli
olması (MK 145, b.1)
Bu hüküm aslında MK 130’daki yeniden evlenme yasağının müeyyidesidir. Bir
başka deyişle çokeşli evliliği yasaklayan bir hükümdür. Bu bakımdan ikinci defa
evlenmek için birinci evliliğin, evlenmeye son veren bir durumla ortadan kalkmış
olması gerekir.
Kural olarak ikinci defa evlenen eşin iyiniyeti ya da kötüniyeti olmasına
bakılmaksızın ikinci evlenmenin mutlak butlanla sakat olması ise de, MK 147/3
bu konuda bir yumuşama getirmiştir. Buna göre ikinci evliliğin butlanına karar
verilmeden önce birinci evlilik herhangi bir sebeple sona ererse ve ikinci
evlenmedeki diğer eş iyiniyetli ise artık ikinci evliliğin butlanına karar
verilemez. Örneğin ikinci evlenme yapılırken birinci evlenme için açılmış olan
davada boşanma kararı henüz kesinleşmemişse, ikinci evlilik mutlak butlanla
sakattır. Ancak ikinci evliliğin butlanına karar verilmeden önce birinci
evliliğe ilişkin boşanma kararı kesinleşir ve ikinci evlenmedeki eş iyi niyetli
olursa artık butlan ileri sürülemez.
ii.
Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli
olarak ayırt etme gücünden yoksun olması
MK 145, b.2 ayırt etme gücünden yoksunluğu evlenme engeli olarak öngören MK
125’in müeyyidesidir. Çünkü bu hüküm, evlenme töreni sırasında sürekli olarak
ayırt etme gücünden yoksunluğu, evliliğin mutlak butlan sebebi olarak
öngörmüştür.
Burada önemli olan ayırt etme gücünden sürekli yoksun bulunmaktır. Çünkü
evlenme töreni sırasında ayırt etme gücünden geçici yoksunluk nispi butlan
sebebi olarak MK 148’de öngörülmüştür.
Sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun eş, sonradan tedavi sonucu ayırt
etme gücünü kazanırsa, MK 147’ye göre dava açma hakkı olan kimselerin sınırı
daralır. MK 147/2’ye göre “Ayırt etme gücünün sonradan kazanılması veya akıl
hastalığının iyileşmiş olması durumlarında mutlak butlan davasını yalnız ayırt
etme gücünü sonradan kazanan veya akıl
hastalığı iyileşen eş açabilir.”. Buna göre, ayırt etme gücünün sonradan
kazanılması halinde mutlak butlan davasını artık ne savcı, ne ilgililer ne de
diğer eş açabilir. Dava hakkı sadece ayırt etme gücünü sonradan kazanan eşe
tanınmıştır. Bu bakımdan burada mutlak butlanın nispi butlana dönüşmesi söz
konusudur.
iii.
Akıl hastalığı (MK 145, b.3)
Bilindiği gibi, MK 133’e göre akıl hastaları ancak hastalıklarının
evlenmeye mani olmadığını gösteren bir sağlık kurulu raporu varsa
evlenebilirler. İşte 145 b.3’e göre, böyle bir rapor olmadan, evliliğe mani bir
akıl hastalığı olan kişinin evliliği mutlak butlan ile batıldır. Ancak MK
147/2’ye göre “Ayırt etme gücünün sonradan kazanılması veya akıl hastalığının
iyileşmiş olması durumlarında mutlak butlan davasını yalnız ayırt etme
gücünü sonradan kazanan veya akıl hastalığı
iyileşen eş açabilir.”
iv.
Eşler arasında evlenmeye engel olacak
derecede hısımlığın bulunması (MK 145 b.4)
Bu hüküm de kanun tarafından evlenmeleri yasaklanmış olan hısımlar arasında
yapılan evlenmelerin müeyyidesidir. Buna göre MK 129’de üç bent halinde
sayılmış olan hısımlar arasındaki evlenme mutlak butlanla sakattır.
2.
Nispi Butlan
Evlenmenin MK 148-151 ve 153. Maddelerde öngörülen sebeplerden biri ile
sakat olmasına nispi butlan denir. Tıpkı mutlak butlanda olduğu gibi, nispi
butlanda sebepleri de kanunda tüketici olarak yani numerus clausus şekilde
sayılmıştır. Nispi butlan sebeplerinden birinin varlığı halinde, yine mutlak
butlan hallerinde olduğu gibi evlenme kendiliğinden hükümsüz olmaz. Bir nispi
butlan davası açılması gerekir. Bu dava yenilik doğuran bir davadır ve nispi
butlanla sakat olan bir evlenme, hakim iptal kararı verinceye kadar geçerli bir
evlenmenin tüm sonuçlarını doğurur.
Nispi Butlan Halleri
a.
Ayırt Etme Gücünden Geçici Yoksunluk (MK
148)
MK 148’e göre bir kimse sadece evlenme töreni sırasında, örneğin sarhoşluk
sebebiyle ya da bir uyuşturucu maddenin ve hipnotizmanın etkisi altında geçici
olarak ayırt etme gücünden yoksunsa, yapılan evlenme nispi butlanla sakattır.
b.
İrade Sakatlıklar (MK 149 ve devamı)
Bir kimse evlenmeye yönelik iradesini yanılma, aldatma veya korkutma altında
açıklamışsa, ona aşağıda açıklanacak şartlarla, evlenmenin nispi butlanını dava
açma hakkı tanınmıştır.
i.
Yanılma (MK 149)
MK 149 hangi yanılma hallerinin evlenmeyi nispi butlanla sakatlayacağını
tüketici olarak öngörür. Bunlar dışındaki bir hususta yanılma evlenmenin
geçerliliğini etkilemez.
-
Evlenmenin niteliğinde yanılma: Bu halde eşlerden biri, evlenme değil de
başka bir işlem için iradesini açıkladığını sanmaktadır. Örneğin bir kimse,
piyeste rol yaptığını ya da din değiştirme töreni(Mustafa Dural senin hayal
gücünü...) yapıldığını sanarak iradesini açıklamışsa, sözleşmenin niteliğinde
yanılma söz konusudur.
-
Eşin kişiliğinde (şahsında) yanılma: Bu halde bir kimse, evlenmeyi
düşünüyor fakat A ile evlenme için beyanda bulunduğunu zannederek B ile evlenme
rızasını açıklıyor. Örneğin A ve B ikiz kardeşler ve C, A ile evlendiği zaman B
ile evlenmiştir.
-
Diğer eşin önemli bir niteliğinde yanılma: Evlenmeye karar vermeye etki
yapan her türlü saik kanun tarafından iptale sebep olacak bir nispi butlan hali
olarak öngörülmemiştir. Bu bakımdan MK 149 b.2 rızanın oluşmasına yol açan
saiklerden sadece, diğer eşin önemli bir niteliğinde yanılma nispi butlan için
öngörülmüştür. Bunun iki şartı vardır: Birincisi bizzat eşin kendine ait bir
nitelik olması, ikincisi ise yanılmanın niteliğinin önemli olması; o eşle
yaşamayı kişi için çekilmez duruma sokacak derecede olması gerekmektedir.
ii.
Aldatma (MK 150)
MADDE 150.- Aşağıdaki durumlarda eşlerden biri
evlenmenin iptalini dava edebilir:
1. Eşinin namus ve onuru hakkında doğrudan
doğruya onun tarafından veya onun bilgisi altında bir başkası tarafından
aldatılarak evlenmeye razı olmuşsa,
2. Davacının veya altsoyunun sağlığı için
ağır tehlike oluşturan bir hastalık kendisinden gizlenmişse.
Şimdi MK 150’de öngörülmüş olan aldatma
hallerini inceleyelim:
Namus ve onur hakkında aldatma: Örneğin, eşlerden biri randevu evi
işletmesine ya da soygundan mahkum edilmiş olmasına rağmen, kendisini çok
namuslu ve onurlu bir kişi olarak göstererek, diğerini yanıltarak evlenmeye
yöneltmişse, bu evlilik MK 150/1 anlamında sakattır.
Burada belirtmemiz gerekir ki aldatma, diğer tarafın namus ve onuruna
ilişkin olmalıdır. Onun ailesinin namus ya da onuruna ilişkin aldatma bu kurala
göre iptal sebebi oluşturmaz.
Tehlikeli bir hastalığın gizlenmesi: Gizlenin hastalığın, diğer taraf ya da
altsoy için ağır bir tehlike oluşturması gerekir. Örneğin AIDS vb. birçok
hastalık bu hükmün kapsamına girer. Yeter ki diğer eş ya da altsoyun sağlığı
için ağır tehlike yaratsınlar.
iii.
Korkutma (MK 151)
Bu korkutmanın meydana getirdiği etki altında evlenmeye rızasını beyan eden
kimse, MK 151’deki şartlar varsa, evlenmenin nispi butlanını dava edebilir. MK
151’in korkutma sebebiyle evlenmenin iptali için aradığı şartlar şunlardır.
-
Korkutma, ya diğer eşin şahsına ya da bir yakınının hayatı, sağlığı, namusu
ya da onuruna yönelmiş olmalıdır. Buna göre, malvarlığına yönelik bir
korkutmanın – evlen yoksa evini yakarım, atını vururum, gelinliğine pislerim,
ekmeğini elinden alırım – etkisiyle evlenmenin sağlanmış olması, nispi butlan
sebebi oluşturmaz.
-
Korkutma, ağır ve pek vahim bir tehlikeye yönelik olmalıdır. Bu sebeple
ağır (benimle evlenmezsen saçını keserim) ya da pek yakın (evlenmezsen ilk
çocuğunu öldürürüm) olmayan bir tehlikeye yönelik korkutmalar iptal sebebi
olmazlar.
c.
Yasal Temsilcinin İzninin Bulunmaması (MK
153)
Yukarıda, evlenme erginliğini kazanmış, ayırt etme gücüne sahip küçüklerin
ve kısıtlıların evlenebilmeleri için yasal temsilcilerinin izninin bulunması
gerektiğini belirtmiştik. Bu izin belgesi evlendirme memuruna verilmedikçe
evlendirme memuru, evlendirmeyi yapmayacaktır. Fakat memurun ihmali yüzünden,
yasal temsilcinin izni olmadan ayırt etme gücüne sahip küçük ya da kısıtlının
evlenmesi gerçekleşmişse, yasal temsilcinin bu evlenmeye karşı nispi butlan davası
açma hakkı doğar.
3.
Butlan Davaları
a.
Davaların Hukuki Niteliği
Gerek mutlak gerek nisbi butlan davası bozucu yenilik doğuran dava, bu
davalar sonucu verilen karar da yenilik doğuran karardır. Çünkü bu dava ve
kararla var olan bir hukuki durum, yani evlilik sona ermektedir.
b.
Davaların Tarafları
i.
Mutlak Butlan Davasının Tarafları
MK 146’ya göre “Mutlak butlan davası, Cumhuriyet savcısı tarafından re’sen açılır. Bu
dava ilgili olan herkes tarafından açılabilir.”.
Dava, savcı ya da ilgililer tarafından açılıyorsa, davalı her iki eştir.
Eşlerden birinin ölümü halinde ilgililer davayı sağ olan eş ile ölen eşin
mirasçılarına, her iki eş de ölmüşse, her ikisinin mirasçılarına açarlar.
Mutlak butlan davası her zaman açılabilen bir dava olduğu için, bir hak
düşürücü süreyle sınırlandırılmamış olup, dava hakkının sınırlandırılması ve
ortadan kalkması kanunda özel olarak düzenlenmiştir. Bunlar MK 147’de
belirtilmiştir.
MADDE 147.- Sona ermiş bir evliliğin mutlak butlanı
Cumhuriyet savcısı tarafından re'sen dava edilemez; fakat her ilgili, mutlak
butlanın karar altına alınmasını isteyebilir.
Ayırt etme gücünün sonradan kazanılması veya akıl hastalığının iyileşmiş
olması durumlarında mutlak butlan davasını yalnız ayırt etme gücünü sonradan
kazanan veya akıl hastalığı iyileşen eş açabilir.
Yukarıdaki hallerde mutlak butlan
davasının açılması sınırlanırken; MK 147/3’de düzenlenen durumda tamamen
ortadan kalkmaktadır. MK 147/3’e göre “Evliyken yeniden evlenen bir kimsenin
önceki evliliği mutlak butlan kararı verilmeden önce sona ermişse ve ikinci
evlenmede diğer eş iyiniyetli ise, bu evlenmenin butlanına karar verilemez.”
ii.
Nispi Butlan Davasının Tarafları
Dava,
eşlerden biri tarafından açılmışsa, davalı diğer eştir. Yasal temsilcinin dava
açtığı hallerde ise, her iki eş de davalıdır.
MK
152, eşlerin nispi butlan davası açma hakkını altı aylık ve beş yıllık hak
düşürücü süreye tabi tutmuştur. Beş yıllık süre azami olup evlenmenin
tamamlandığı anda işlemeye başlar. Altı aylık sürenin başlangıcı ise yanılma ve
aldatma hallerinde bunların öğrenildiği, korkutmada ise, korkutmanın etkisinin
sona erdiği andır. Bu süreler geçtikten sonra, artık eşlerin nispi butlan
davası açma hakları sona erer.
Yasal
temsilcinin dava hakkının sona ermesi ise MK 153/2’de belirlenmiştir. Buna göre
“Yasal
temsilcinin izni olmadan evlenen kimse sonradan onsekiz yaşını doldurmak
suretiyle ergin olur, kısıtlı olmaktan çıkar veya karı gebe kalırsa evlenmenin
iptaline karar verilemez.”
4. Butlan
Davasının Sonuçları
MK
156’ya göre butlan kararı geçmişe etkili değildir. Bu bakımdan batıl olan
evlenme butlan kararının kesinleşmesinden itibaren ileriye etkili olarak
hükümsüz hale gelir. Bu ana kadar geçerli bir evlenmenin tüm sonuçlarını
doğurur.
a. Çocuklar
Yönünden Sonuçlar
Butlan
kararının geçmişe etkili olmadığı kuralından hareket eden kanunkoyucu, batıl
olan evlenme içinde ya da butlan kararının kesinleşmesinden üçyüz gün içinde
doğan çocukların evlilik içinde doğmuş sayılacağını öngörmüştür. Ana ve babanın
iyiniyetli ya da kötüniyetli olması bu konuda bir önem taşımaz. Aynı şekilde
butlan kararından sonra çocukların ana ve babaları ile ilişkilerinin
düzenlenmesine, velayete ve nafakayla ilgili meselelere, boşanmaya ilişkin
hükümler örneksemeyle uygulanır.
b. Eşler
Yönünden Sonuçlar
-
Butlan
kararının verilmesiyle karı koca arasındaki evlilik sona erdiği için artık
yeniden evlenebilirler. Ancak evlenme yasakları onlar için hala yürürlüktedir.
-
Evlenmenin
iptali halinde kadının soyadına bu konudaki boşanmaya ilişkin hükümler
uygulanır. Kadın evlenmeden önceki soyadını alır. Ancak istisna olarak kadın,
eski kocasının soyadını taşımasına izin verilmesini de hakimden isteyebilir.
Bunun için, o soyadını taşımakta menfaatinin olduğunu ve bunun eski kocasına
zarar vermeyeceğini ispat etmesi gerekir.
-
Butlan
kararı üzerine, karı koca mal rejiminin tasfiyesi ile tazminat nafaka hakkında
da boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.
-
Eşlerin
evlenmeyle kazandıkları kişisel durumlarını butlan kararından sonra da
koruyabilmeleri, iyiniyetli olmalarına bağlıdır. Türk Vatandaşlığı Kanunu m
5/2’ye göre, kadının iptal kararından sonra evlenmeyle kazandığı Türk
vatandaşlığını koruyabilmesi için de iyiniyetli olması gerekir.
-
Butlan
kararı çocukların ana babalarına karşı ya da ana babanın çocuklarına karşı
mirasçılığını etkilemezse de, iptal kararı ile birlikte eşlerin bu sıfatla
birbirlerine olan yasal mirasçılıkları sona erer.
-
Tartışmalı
bir konu, eşlerden birinin evlenmeyle ergin olması durumunda, evlenmenin
butlanına karar verilmesi halinde erginliğini koruyup korumayacağıdır. Bir
görüş, butlan kararının geriye etkili olamayacağı gerekçesiyle kazanılan
erginliğe etkisi olmayacağını, erginliğin butlan kararından sonra da devam
edeceğini savunur. Diğer bir görüş, erginliğin sadece iyiniytetli kişiler için
devam edeceğidir. Üçüncü bir görüş ise erginlik bakımından bir istisna kabul
ederek, butlanın geriye etkili sayılması gerektiğini ve evlenmeyle kazanılan
erginliğin sona ereceğidir.
III.
EVLENMENİN BUTLANINI GEREKTİRMEYEN
EKSİKLİKLER
1. Kadının
Bekleme Süresinin Bitiminden Önce Evlenmesi
MK
154’e göre, evliliği sona eren kadının yeniden evlenmesi için MK 132’de
öngörülmüş olan üçyüz günlük süreyi beklemeden evlenmesi, evliliği geçersiz
yapmaz.
2. Bazı
Şekil Kurallarına Uymama
MK
155’e göre, “Evlendirmeye yetkili memur önünde yapılmış olan bir evliliğin kanunun
diğer şekil kurallarına uyulmaması sebebiyle butlanına karar verilemez.”.
Buna göre, örneğin, eşler evlenmeden önce yapılması gereken işlemleri yapmadan
ya da evlenme merasimine tanıklar katılmadan yetkili memur önünde evlenecek
olurlarsa, evlenmenin batıl sayılmasına karar verilemez.
3. Bazı
Bulaşıcı Hastalıklar
Umumi
Hıfzi Sıhha Kanunu 123 ve 124’de sayılan hastalıklardan birinin bulunmasına
rağmen eğer evlenme yapıldıysa bu evlenme geçerlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder