I.
VEKALET SÖZLEŞMESİ
TBK
m. 502 uyarınca vekâlet sözleşmesi;
vekilin, vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği
sözleşmedir.
Vekalet sözleşmesinin özelliklerini özetlersek:
·
Vekalet, bir iş görme
sözleşmesidir.
·
Vekalet sözleşmesi
sonucu, vekil ile vekalet veren arası yoğun bir güven ilişkisi kurulur.
·
Vekil, bağımsız bir
iş gören niteliğindedir. (Hizmet – iş sözleşmesindeki işçi gibi değil yani)
·
Vekil, sonuçtan
sorumlu değildir. (Bu da eser sözleşmesinden farkı oluyor)
·
Vekalet sözleşmesi,
genellikle sürekli borç doğuran bir sözleşmedir.
Sözleşmenin Öğeleri:
1) Vekalet verenin menfaatine olan bir işin görülmesi: örneğin özel ders verilmesi, bir doktorun kişiyi tedavi
etmesi, bir yapının denetim ve gözetim işinin yürütülmesi, avukatlık hizmeti
verilmesi gibi işler vekalet sözleşmesinin konusunu oluşturur.
2) Ücret, zorunlu bir unsur mudur? Kanunda, sözleşme veya teamül varsa vekil ücrete hak
kazanır demiştir. Bu hükme göre vekalet sözleşmesi için ücret zorunlu bir unsur
değildir diyebiliriz. Ancak Avukatlık
Kanunu 164/4 uyarınca avukat ile müvekkili arasında sözleşme uyarınca ücret
belirlenmemiş olsa dahi, avukatlık asgari ücret tarifesine göre avukat ücrete
hak kazanır. Bu zorunludur. Buna göre avukatlık vekalet sözleşmesinde ücret
zorunlu bir unsurdur ancak belirlemeye gerek yoktur denebilir.
3) Anlaşma: yani
uyuşan / örtüşen irade beyanları gerekir. Ancak burada TBK 503. Maddede özel
bir düzenleme bulunmaktadır. “Kendisine bir işin görülmesi önerilen kişi,
bu işi görme konusunda resmî sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin
gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun
tarafından hemen reddedilmedikçe, vekâlet sözleşmesi kurulmuş sayılır.”
Vekaletin kapsamı: MADDE 504- Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek
işin niteliğine göre belirlenir.Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin
görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar. ANCAK
vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme
başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo
taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve
bir hak ile sınırlandıramaz.
II.
VEKALET SÖZLEŞMESİNDE TARAFLARIN BORÇLARI
A.
VEKİLİN BORÇLARI
1.
İşi Yaparken Gerekli Özeni Gösterme Borcu
Vekil, üstlendiği işin sonucuna
ulaşmak için özen gösterir. Vekil bu sözleşmede prensip olarak sonuçtan sorumlu
değildir ANCAK sonucu elde etmek için gereken özeni sarf etmekle yükümlüdür.
Vekil, işlerin olağan akışına göre, hayat tecrübelerine göre kendisinden
beklenen – iş için gereken davranışları yapmak durumundadır. Bu özen borcunun
derecesi, objektif olarak benzer işlerin yapılmasında uzman bir vekilden
beklenen özenin gösterilerek işin yapılmasıdır. Yani prensip olarak o işi uzman
bir vekil, nasıl yapacak idiyse, söz konusu vekilin de aynı özeni göstermesi
gereklidir.
Vekalet sözleşmesinde ücret zorunlu
olmamakla birlikte, doktrinin de kabul ettiği üzere; İŞİN ÜCRETSİZ YAPILMASI,
GÖSTERİLECEK ÖZEN DERECESİNİ DEĞİŞTİRİR. Ancak hiçbir zaman; muhasebecinin
vergi beyan tarihini kaçırması, doktorun içeride bıçak unutması gibi özensiz
davranışlar ücretsiz yapılsa da savunulamaz. Yani her olayda özen borcunu ayrı
şekilde incelemeliyiz.
Özen borcu, vekilin kendisini
kapsadığı gibi organlarını, yardımcı kişileri vs. de kapsar. Bu kişilerin
özensiz davranışı sebebiyle de yine vekil, özen borcuna aykırılıktan sorumlu
olacaktır.
Özen borcunda tartışılacak son
nokta; sorumsuzluk andlaşmasıdır. Burada bilinmesi gerekenler:
·
Vekil, kast veya ağır
kusurundan doğan sorumluluğunu kaldıracak bir sözleşme yapamaz.
·
Vekil, uzmanlık
gerektiren bir işi görüyorsa; hafif kusurunu dahi kaldıracak sözleşme yapamaz.
Örneğin bir doktor, bir avukat, bir mali müşavir hafif kusurunu sözleşme ile
kaldıramayacaktır.
·
Vekil, yardımcı
kişilerin fiilinden sorumluluğu kaldıran andlaşma yapabilir. Bu andlaşma hafif
kusuru da ağır kusuru da kastı da içerebilir. Yani yardımcı kişilerin fiili
için komple sorumsuz olmak için andlaşma mümkün.
2.
İşi vekalet Verene Bağlılıkla Yapma Borcu (Sadakat Borcu)
Sadakat borcu, genel bir tanımla,
vekalet verenin yararına olan şeylerin
yapılması ve vekalet verenin zararına olan şeylerden kaçınılması olarak
özetlenebilir. Yani sadakat borcu, vekalet verenin çıkarlarını gözetmektir.
Somut örneklere geçersek; karşımıza genelde 2-3 yerde çıkacaktır.
·
Sır saklama
yükümlülüğü: vekil, gerek işi görürken gerek de işi tamamladıktan sonra vekalet
verene ilişkin ticari mesleki ailevi sırlara saygı göstermeli ve bunları
saklamalıdır. Vekalet sözleşmesinin temel özelliklerinden birisi de, taraflar
arasında sıkı bir güven ilişkisi bulunmasıdır. Bu yüzden sırlar saklanmalıdır.
·
Sadakat borcuna
ilişkin bir durum da menfaat çatışması ve çifte vekalete ilişkindir. Vekalet
sözleşmesinde vekil, işi yapmak için vekalet verenle anlaştıktan sonra;
yapacağı için karşı tarafında bulunan zıt menfaatli kişinin de vekili olamaz.
Örnek: Git şu elmaları pazarda sat dedim. Sen benim vekilimsin. Pazardaki
toptancının vekili de olup hem alıcının hem satıcının vekili olamazsın. Çünkü
aradan çıkar çatışması var. Hangisini koruyacaksın. Çifte vekalet için vekalet
verenin onayı gerekir veyahut ortada çıkar çatışmasının olmaması gerekir
(örnek: satıcı için yasal ifa yerine götürüp teslim ediyorsun, alıcı için ise
yasal ifa yerinden soğuk hava deposuna götürüp depoluyorsun; burada çifte
vekalet var ama çıkar çatışması bulunmuyor).
·
Avukatlık kanununa
göre avukatlar; bir davada karşı tarafı olan kişinin başka bir davada vekili
olamazlar. Bu, Avukatlık Kanunu 38/b uyarınca avukat için bir disiplin suçudur.
Yani bir davada hasmı olan kişinin davasını alamazlar. Çünkü sadakat ilişkisi
zedelenir. Örneğin adama icra takibi yapmışsın, sonra gidip adamı ceza
davasında savunmak sadakat ilişkisini zedeliyor.
3.
Talimata Uygun Olarak İş Görme Borcu
TBK m. 505:Vekil, vekâlet verenin açık
talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak, vekâlet verenden izin alma imkânı
bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde, vekil
talimattan ayrılabilir.
Bunun
dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı
karşılamadıkça işi görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.
Bizim
için en önemli olan ilk cümle. Talimat nedir? İşi veren ya da menfaatine iş
görülen kişinin, o işin kapsamını genişleten, daraltan, sınırlandıran veya
nasıl yapılacağını gösteren tek taraflı varması gereken bir irade
açıklamasıdır. Talimat ile miktar, kişi, nasıl yapılacağı hususları belirlenir.
Talimat çok önemlidir, çünkü işi somutlaştıran şey odur. Bu sebepten talimatın,
yapılan işle alakasının olması gerekir. İş dışı bir talimata uymak gerekmez.
Ayrıca talimatın hukuka, kanuna ve ahlaka uygun olması gerekir. AYRICA uzmanlık
gerektiren bir işin icrasında, vekalet verenin talimatına her zaman vekil uymak
zorunda değildir. Zaten adam, konu hakkında yeterli bilgisi olmadığı için sana
başvuruyor sen mali müşavirsin, sen avukatsın, doktorsun diye. Burada talimatla
tamamen bağlılık konu olamaz.
İki
tarafın sözleşmede anlaştıkları, kararlaştırdıkları hususlarda vekalet verenin
talimatı doğrudan bağlayıcı olmaz, vekil kabul ederse uyar. Çünkü 2 tarafın
iradesi ile belirlenmiş bir hususu tek tarafın talimatıyla aşmak mümkün
değildir.
TBK m. 505/1’in 2. cümlesi: vekâlet
verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği
açık olan hâllerde, vekil talimattan ayrılabilir. Adam parasını sana
verdi, borsada değerlendir dedi ve kutuplara belgesel çekmeye gitti. Sonra
ülkede kriz oldu, borsa çöküyor ancak dolar tavan yapıyor. Burada borsadan
parayı çekmen durumunda bu hüküm uygulanır.
4.
İşi Bizzat Yapma Borcu
TBK m. 506:Vekil, vekâlet borcunu
bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun
zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına
yaptırabilir. Yani ihtimaller: 1) yetki verilmesi, 2) zorunluluk, 3) teamülün
mümkün kılması.
1) Yetki
vermede sorun yok zaten iki taraf anlaşmış. 2) Zorunluluktan akla doktorun acil
bir ameliyata girmek için çağrılması ve sizi başka bir doktora muayene için
bırakması gelmeli. Veyahut gece kaza geçirdin ameliyat için doktoru aradılar;
doktor dedi ki ben sarhoşum Ahmet girsin gibi gibi. 3) Teamülün mümkün kılması:
işin stajyerlere yaptırılması, veyahut asistanların ameliyata girmesi, icra
takibini bürolarda çalışan öğrenci veya takipçilerin yapması.
Not:
vekilin, kendisi yerine başka bir vekil atamasına TEVKİL diyoruz. TEVKİL
TEVKİL!!!
MADDE 507. madde iş başkasına gördürülünce
olanları düzenliyor.
·
Vekil, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına
gördürdüğünde, onun fiilinden kendisi yapmış gibi sorumludur.
·
Vekil başkasına vekâlet vermeye yetkili ise, sadece
seçmede ve talimat vermede gerekli özeni göstermekle yükümlüdür. BUNLAR ÇOK
ÖNEMLİ.
ANCAK Vekâlet
veren, her iki durumda da vekilin kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip
olduğu hakları, doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri sürebilir. “Vekilin,
kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip olduğu haklar” yani Avukat A’nın Avukat
B’ye karşı sahip olduğu hakları kast ediyor.
5.
Geri Verme ve Hesap Verme Borcu
MADDE 508/1:Vekil, vekâlet verenin
istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak
aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.
Hesabını vermek, ilk olarak akla mali
konuları getirse de sadece bununla sınırlı değildir. İş hakkında bilgilendirmek
ve durumu arz etmek de mali konular yanında hesap vermek kapsamına girer. Vekaletle ilişkili olarak aldıklarını geri
vermekten akla, belge falan aldıysa bunları geri vermek, yetki (temsil)
belgesi aldıysa bunun iadesi, veya gider avansı aldıysa bunun iadesi
gelmelidir.
MADDE 508/2: Vekil, vekâlet
verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.Gider avansından artan para da olabilir, karşı taraftan
alınan ve müvekkile teslim edilmesi gereken bir para da olabilir. İŞİN BİTMESİ
İLE BİRLİKTE ARTIK MASRAF YAPMA DA SÖZ KONUSU OLMAYACAĞI İÇİN MASRAF AVANSININ
AİDESİ BORCU MUACCEL HALE GELİR. O günden itibaren gecikmeye düşmüş sayılır.
Prensip olarak bundan sonra faiz işletilebilir.
Bir para
değil de hak varsa; bu da MADDE 509’da
düzenlenmiştir: Vekilin, kendi adına ve
vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan üçüncü kişilerdeki alacağı, // vekâlet
verenin vekile karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda // kendiliğinden
vekâlet verene geçer.
________________________________________________________________________________
BURADA HANGİ
BAŞLIĞA KOYACAĞIMI BELİRLEYEMEDİĞİM BİR HÜKÜM: MADDE 511- Vekâleti birlikte
üstlenenler, vekâletin ifasından müteselsil olarak sorumludurlar ve vekâlet
vereni, ancak birlikte yaptıkları fiil ve işlemlerle borç altına sokabilirler.Buradaki prensibe dikkat, yalnız birlikte borç altına
sokabiliyorlar ancak hak elde edilmesi söz konusuysa yalnız yapabiliyorlar.
B.
VEKALET VERENİN BORÇLARI
1.
Ücret Ödeme Borcu
Ücret
ödeme bu sözleşmenin zorunlu bir unsuru olmasa da, çoğu örnekte ücretin
ödenmesi de kararlaştırılır veyahut teamül veya kanundan da ücret borcu
doğabilir. (örnek avukatta kanundan doğar)
Vekalet
sözleşmesinde ücret ödenecekse, bu borç işin tamamlanmasıyla muaccel hale
gelir.
Peki ya,
ücret ödeme kararlaştırılmış ancak miktarı belirlenmemişse ne yapılacak?
Genelde her meslek odasının bir tarifesi var. Örneğin Diş Tabipleri Odasının
tarifesi var, Mimarlar ve Mühendisler Odasının her bir iş için tarifesi var.
Bizi ilgilendiren ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesidir. Bu tarifeden 2 tane
var. Birini baro tavsiye niteliğinde hazırlıyor; diğeri ise Adalet Bakanlığının
yaptığı işte bizi ilgilendiren; ücret için kullanılması zorunlu olan tarife
odur. Bunu detaylı incelememiz gerek.
Konusu
para ile ölçülebilen bir iş görülmüşse; örneğin 100 binlik bir taşınmaz için
tapu iptali ve kendi adına tescili için dava açılırsa; avukatın emeğine ve sarf
ettiği mesaiye göre %10 - %20 arasında bir bedel ücret olarak belirlenir.
Konusu
para ile ölçülmüyorsa; yine her işlem – dava için tarife yazıyor boşanma şu kadar
diye.
Hasılı
davaya iştirak yasağını bilmek gerek. Avukatın, mahkeme sonucunda hükmedilecek
şeye ortak olması yasaktır. Yani mesela arazinin mülkiyeti için dava açıyorsun;
ücreti para olarak belirlemek gerek arazinin %10’u diyemezsin. Dava konusuna
iştirak (katılma) yasağı deniyor bu çok önemlidir.
2.
Avansları ve Giderleri Ödeme Borcu
3.
Vekili Üstlendiği
Borçtan Kurtarma Borcu (2 ve 3’ü tek başlıkta inceliyorum)
MADDE
510/1: Vekâlet veren, vekâletin gereği gibi ifası için vekilin yaptığı
giderleri ve verdiği avansları faiziyle birlikte ödemek ve yüklendiği
borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür. Burada “vekaletin gereği gibi ifası
için” vurgusu önemlidir. Yani rüşvet verip onu isteyemez vekalet verenden.
4.
Vekilin Uğradığı Zararları Giderme Borcu
MADDE 510/2: Vekil, vekâletin ifası
sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini vekâlet verenden isteyebilir. Ancak
vekâlet veren, kusuru bulunmadığını ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir.Örneğin,
duruşmaya giderken avukat kaza yapsa zarar görse burada vekalet verenin kusuru
yok kurtulur. Ancak avukata yanlış bilgi verse ve avukat duruşmayı kaybetse ve
itibarı zedelenip müşteri kaybetse işte burada 510/2’ye göre tazminat
isteyebilir.
III.
VEKALET SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ
A. KENDİLİĞİNDEN SONRA ERME (İş bitince sona erer örneğin avukata boşanma davan veya ceza davan için
vekalet verdin davayı kazandı veya kaybetti, dava bitti sözleşme de bitti.
B.
TEK TARAFLI SONA ERME (Azil ve İstifa)
TBK m. 512'de
düzenlenmiştir. Madde 512: Vekâlet veren ve vekil, her zaman
sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda
sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle
yükümlüdür.
Vekalet sözleşmesini sona
erdirmek için maddede görüldüğü gibi hiçbir şart yoktur. Çünkü zaten vekalet
sözleşmesinde sıkı güven ilişkisi olduğundan, bağlılık gevşek bırakılmıştır. Bu
sözleşmede ahde vefa ilkesi neredeyse uygulanmaz denilebilir. 512. Madde
hükmü emredicidir bunun aksine andlaşma yapılamayacağı gibi sona erdirmeyi
zorlaştırıcı cezai şart vs de konulamaz.
SONA ERME DURUMUNDA, KİM SONA ERDİRİRSE ERDİRSİN, SONA ETME ANINA KADAR
SARF EDİLEN EMEĞİN, MESAİNİN VE GÖRÜLEN İŞİN KARŞILIĞINDA ÜCRET ÖDENMELİDİR. Avukatlık
kanununa göre ise müvekkil avukatı azlederse avukat tam ücrete hak kazanır. (Bu
bizim için önemli bir istisna)
Uygun olmayan zamanda sözleşmeyi
sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
Örnek: temyiz süresine 2 gün kalmış; sen diyorsun ki ben vekalet sözleşmesini
sona erdiriyorum bu uygun olmayan zaman oluyor. Ancak haklı sebebe dayanıyorsa
bu durumda sorumlu olmayacaktır. Haklı sebep her olayda ayrı incelenir.
C. ÖLÜM, EHLİYET KAYBI VE İFLAS
TBK 513/1: Sözleşmeden veya işin
niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü,
ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur.
TBK 513/2: Vekâletin sona ermesi vekâlet
verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet veren veya mirasçısı ya da
temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya
mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür.
TBK m. 514: Vekilin sözleşmenin sona
erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlerden, vekâlet veren ya da mirasçıları
sözleşme devam ediyormuş gibi sorumludur.
Elinize sağlık / Saü Hukuk 3. sınıf
YanıtlaSilsamsun boşanma davası avukatı
YanıtlaSilİ0F1İ