BOŞANMA
Karı
ve kocanın sağ oldukları durumda evlenmeyi sona erdiren normal hal boşanmadır.
Boşanmayı, eşler hayattayken, kanunda öngörülmüş olan bir sebebe dayanarak,
birinin açacağı dava sonucunda evlilik birliğine hakim kararı ile son verilmesi
olarak tanımlayabiliriz.
a)
Medeni
kanunun sistemi ancak hakim kararı ile boşanma biçimidir.
b)
Hakimin
karar verebilmesi için, eşlerden en az birinin boşanma davası açmış olması
gerekir. Boşanma davası açma imkanı her iki eşe de eşit olarak tanınmıştır.
c)
Açılan
boşanma davasının kanunda yazılı sebeplerden birine dayanması gerekir.
BOŞANMA SEBEPLERİ
Medeni
kanun, boşanmaya imkan veren sebepleri altı madde içinde
düzenlemiştir(161-166). Bu sebepler değişik açılardan sınıflandırılabilir. Bir
kısım sebepler, davalının kusuruna bağlı olduğu halde, diğerlerinde kusurun
bulunması aranmamaktadır. Kusura dayanan boşanma halinde müeyyide teşkil eden
boşanmanın; kusura dayanmayan boşanma halinde evlenmenin iflasına dayanan
boşanmanın varlığından söz edilir. Evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesi
şartını arayan sebeplere, nisbi (takdire bağlı) boşanma sebebi; bu şartın
arandığı boşanma sebeplerine mutlak boşanma sebebi denilmektedir.
Bazı
boşanma sebepleri kanunda özel olarak düzenlendiği için bunlara özel boşanma
sebebi denirken; MK 166 da düzenlenmiş olan evlilik birliğinin sarsılması(çekilmezlik,
geçimsizlik) ise boşanmanın genel sebebi olarak adlandırılmaktadır.
I.
BOŞANMANIN ÖZEL SEBEPLERİ
1. Zina
a. Kavram
ve zinanın ispatı:
MK
161 de düzenlenmiş olan zina, kusura dayalı, mutlak ve özel bir boşanma
sebebidir. Kanun, sadece zinanın bir boşanma sebebi olduğunu belirtmekle
yetinmiş. Tanımını vermemiştir. Genel olarak zina; eşlerden birinin, evlilik
birliği devam ederken karşı cinsten bir kişi ile isteyerek cinsi münasebette
bulunması şeklinde tanımlanmaktadır.
Hakim,
zina yapan eşin ikrarı ile bağlı değildir. Kuşkusuz ikrarı başka deliller de
desteklerse, hakimin bir kanaate ulaşmasına yardım eder. Fakat ikrar, başlı
başına hakimi bağlayan bir delil sayılmaz(184/b.3).
Zina
mutlak bir boşanma sebebi olduğu için, saptandığı zaman hakim boşanmaya karar
vermek zorundadır. Yani, ayrıca zinanın evlilik birliğini temelden sarsmış olup
olmadığı araştırılamaz.
b. Dava
hakkının düşmesi
Zina
sebebiyle boşanma davası açma hakkı iki halde düşer.
i.
Hak düşürücü sürenin geçmesi:
MK
161/2 iki hak düşürücü süre öngörmüştür. Birinci süre, eşin zinasının diğer eş
tarafından öğrenilmesinden itibaren altı aydır. İkinci süre ise, zina fiilinden
itibaren beş yıldır. Buna göre, eş, diğer eşin zinasını beş yıl içinde ne zaman
öğrenmişse, o andan itibaren altı ay içinde dava açmak zorundadır. Beş yıldan
sonra ise dava açma hakkı sona erer.
Süre
geçince dava hakkı düşer. Fakat, eğer zina devam etmişse, her zina fiilinden
itibaren yeni bir süreye tabi yeni bir dava hakkı doğar. Bu sebeple, ilk zina
fiilinden itibaren beş yıl geçmiş olsa bile, son fiilden itibaren işlemeyen
süre dolmamışsa, boşanma davası açmak mümkündür.
ii.
Af
MK
161/3 ‘e göre “Affeden tarafın dava hakkı
yoktur.”. Af, ancak bir fiilin işlenmesinden sonra söz konusu
olabileceğine göre, burada da zinanın gerçekleşmesinden sonra affedilmiş olması
gerekir.
Af,
açık olacağı gibi örtülü de olabilir. Ancak örtülü aftan söz edebilmek için,
eşin daranılarından af iradesinin bulunduğu açık olarak anlaşılmalıdır. Bu
sebeple, zinayı öğrenmeye rağmen ortak hayata devam etme, mutlaka af anlamına
gelmez.
2. Hayata
Kast, Pek Kötü Muamele ya da Onur Kırıcı Davranış
a. Kavram
MK162/1
e göre “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya
kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta
bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.” Burada sayılan haller, mutlak, kusura
dayalı ve özel boşanma sebepleridir. Madde üç ayrı boşanma sebebi sayıyor.
i.
Hayata Kast
Hayata
kast, bir eşin, diğerini öldürme niyetini bazı fiillerle açıklamasıdır. Bu
niyeti ciddi olarak koyan fiillerde, kullanılan aracın ölümü sağlayacak
nitelikte olup olmadığı önemli değildir. Hayata kast şartının gerçekleşmesi
için fiil sadece tehdit yeterli değildir. Fakat fiili bir tehdidin hayata kast
sayılıp sayılmayacağı, olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.
ii.
Pek Fena Muamele
Pek
fena muamele, diğer eşin vücut bütünlüğü ve sağlığına yönelik her türlü
saldırıdır. Eşlerden birinin diğerini dövmesi, eve kapatması, aç bırakması,
normal olmayan cinsi münasebete zorlanması, pek fena muameleye örnek olarak
gösterilebilir. Fiilin kasten işlenmiş olması gereklidir.
iii.
Onur Kırıcı Davranış
Eşlerden
birinin diğerinin onuruna haksız ve ona hakaret etmek, onu küçük düşürmek
amcıyla yaptığı saldırıdır.
b. Dava
Hakkının Düşmesi
MK
162/2 ve 3 e göre; “Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden
başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle
dava hakkı düşer.” Ve “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
3. Küçük
Düşürücü Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme
a. Kavram
i.
Küçük Düşürücü Suç İşleme
Burada
her suç kabul edilmez sadece küçük düşürücü olan bir suç, boşanma sebebi
oluşturabilir. Belirtmek gerekir ki, suçun küçük düşürücü olup olmadığı verilen
cezaya göre değil, toplumdaki anlayışa göre hakim tarafından takdir edilecektir.
Genellikle, dolandırıcılık, hırsızlık, hileli iflas, ırza geçme bu tür küçük
düşürücü suç sayılmaktadır. Suçu işleyen eşin bu suçtan dolayı mahkum olup
olmamasının boşanma davası yönünden önemi yoktur.
Bu
konuda son olarak belirtelim ki, küçük düşürücü suçun evlendikten sonra işlemiş
olması gerekir. Bu suç, evlenmeden önce işlenmişse, bunu bilmeyen eş şartları
varsa hata ya da hileye göre, evlenmenin iptali, ya da evlilik birliğinin
sarsılmasına dayanarak boşanma davası açabilir.
ii.
Haysiyetsiz Hayat Sürme
Genellikle,
randevu evi işletme, ayyaşlık, kumarbazlık, hayat kadını olaral çalışma
haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmektedir. Kanun açık olarak, hayat
sürme dediği içini bir defalık bir haysiyetsiz davranış boşanma sebebi sayılmak
için yeterli değildir; fiilin devamlı olması gerekir.
b. Her
iki durumun da diğer eş için birlikte yaşamayı ondan beklenemez hale getirmesi
Eşlerden
birinin sadece küçük düşürücü bir suç işlemiş olması ya da haysiyetsiz hayat
sürmesi, diğer eş için onunla birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmemişse,
sırf bu hususlardan birinin varlığı boşanma sebebi oluşturmaz.
c. Davanın
süreye bağlı olmaması
MK
163, her iki halde de davanıjn her zaman açılabileceğini öngörmüştür. Buna
göre, dava herhangi bir hak düşürücü süreye bağlanmamıştır.
4. Terk
MK
164 e göre, “Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine
getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak
konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam
etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış
ise; terk edilen eş, boşanma davası
açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep
olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.”
Davaya
hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk
eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde
doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla
yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı
bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava
açılamaz.”
a. Kavram
Terk;
özel, mutlak ve kusura dayalı bir boşanma sebebidir. Kaba bir anlatımla terk,
bir eşin ortak hayata son vermesidir.
b. Terkin
şartları
i.
Eşlerden birinin ortak konutu(ortak
hayatı) terk etmesi
-
Ortak
konutu terk, evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri(yükümlülükleri)
yerine getirmemek amacıyla olmalıdır.
-
Terk
için haklı sebebin sonradan ortadan kalkması ve buna rağmen eşin ortak konuta
dönmemesi.
-
Diğer
eşi ortak konuta terke zorlama ya da haklı bir sebep olmadan onun ortak konuta
dönmesini engelleme.
ii.
Terkin
en az altı ay sürmüş olması
iii.
Terk
eden eşe hakim tarafından ihtarda bulunulması ve eşin buna rağmen dönmemesi
İhtar terkin dördüncü ayından
itibaren yapılabilir. O halde MK 164/1 c.1’deki altı aylık süre, dört ayı
ihtardan önce, iki ayı da ihtardan sonra geçerek dolmalıdır. Ancak ihtarı, daha
sonraki bir zamanda da (örneğin terkten iki yıl sonra) yapılabilir. Bu halde de
terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için ihtardan itibaren yine iki ayın
geçmesi gerekir.
5. Akıl
Hastalığı
MK
165 e göre, “Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş
için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî
sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası
açabilir.” Hükmünde anlaşılacağı üzere, diğer eş için evlilik birliğinin
çekilmez hale gelmesi arandığı için akıl hastalığı, özel, nisbi ve doğal olarak
kusura dayanmayan bir boşanma sebebidir.
a. Şartları
i.
Akıl hastalığının evlilik sırasında
var olması;
Burada
önemli olan akıl hastalığının boşanma davası açıldığı zaman var olmasıdır. Ne
zaman başladığının önemi yoktur. Ancak evlenmeden önce de, evlenmeye engel olacak
bir akıl hastalığı var idiyse ve bu evlenmeden sonra da devam edegelmekteyse,
akıl hastalığı boşanma sebebi olması yanında aynı zamanda bir mutlak butlan
sebebi de olmuştur(MK 145/b.3)
ii.
İyileşmeyeceğinin resmi sağlık
kurul raporuyla tespit edilmiş olması
iii.
Akıl hastalığı sebebiyle diğer eş
için ortak hayatın çekilmez hale gelmesi
b. Dava
hakkının süreye tabi olmaması
Şartların
dava açıldığı anda devam etmesi halinde, dava her zaman açılabilir; herhangi
bir hak düşürücü süre söz konusu değildir. Davanın açılmasına ek engel husus,
hastalığın iyileşebilir olmasıdır.
II.
BOŞANMANIN GENEL SEBEPLERİ
1. Evlilik
Birliğinin Temelden Sarsılması
a. Genel
olarak
MK
166/1 ve2 ye göre, “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek
derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası
açabilir.
Yukarıdaki
fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan
davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye
kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar
bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.”
b. Şartları
i.
Evlilik birliğinin temelinden
sarsılmış olması
ii.
Evlilik birliğinin temelinden
sarsılması en az eşlerden biri için ortak hayatı sürdürmesi beklenemeyecek
derecede olmalıdır
iii.
Davalının, davacının daha kusurlu
olduğu itirazını ileri sürmemiş ya da ileri sürülen itiraz kabul edilmemiş
olmalıdır.
2. Eşlerin
Boşanma Hususunda Anlaşmaları
a. Genel
Olarak
MK
166/3 e göre, “Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da
bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden
sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin
tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat
getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda
taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların
ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü
değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde
boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü
uygulanmaz.”
b. Anlaşmalı
boşanmaya karar verilebilmesinin şartları:
i.
Evlilik en az bir yıl sürmüş
olmalıdır.
ii.
Boşanmak için eşler, ya birlikte
mahkemeye başvurmalı ya da bir eş, diğerinin açtığı boşanma davasını kabul etmelidir.
iii.
Hakimin tarafları bizzat dinlemesi
iv.
Tarafların yapmış oldukları
anlaşmanın hakim tarafından uygun bulunması
MK
166/3,c2’ye göre, tarafların anlaşmalı boşanma için evliliğin mali sonuçları ve
çocukların durumuna ilişkin bir anlaşma yapmaları gerekir.
Hakim
tarafların yaptığı düzenlemeyi uygun bulmazsa, tarafların ce çocukların
menfaatini göz önünde bulundurarak gerekli olan değişiklikleri yapar.
3. Ortak
Hayatın Kurulamaması ya da Fiili Ayrılık
MK
166/4 e göre, “Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine
karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi
hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik
birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya
karar verilir.”
Şartları
i.
Daha önce herhangi bir boşanma
sebebine dayanılarak açılan davanın reddedilmiş olması
Davanın,
hangi eş tarafından hangi sebebe dayanılarak açılmış olduğunun hiç önemi
yoktur. Hatta hiç bir boşanma sebebi yokken bile açılmış olan boşanma davasının
reddedilmiş olması yeterlidir.
ii.
Boşanma talebinin reddi kararının
üzerinden üç yıl geçmiş ve bu süre içinde her ne sebeple olursa olsun ortak
hayat kurulmamış olmalıdır.
Üç
yıllık sürenin kesintisiz olarak devam etmesi gerekir. Bu süre içinde herhangi
bir zamanda eşlerin belirli bir dönemde ortak hayatı kurmuş olmaları, daha
sonra yeniden ayrılsalar bile, MK166/4 e göre boşanma davasının açılmasını
engeller. Süre, hakkın varlık şartı olduğu için, hakim bunu resen göz önünde bulundurur.
iii.
Eşlerden birinin boşanma davası
açmış olması
Son
olarak belirtelim ki, MK166/4 hükmü, MK 164’e göre terk sebebiyle boşanma
davasının açılmasını engellemez. Diğer eş, ortak hayatı kurmaktan kaçınan eşe,
terkin bütün şartlarını gerçekleştirerek MK 164’e göre dava açabilir; üç yılın
dolmasını beklemek zorunda değildir.
BOŞANMA DAVASI HAKKINDA GENEL
BİLGİLER
I.
DAVANIN KONUSU
MK
167’ye göre, “Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık
isteyebilir.”
Boşanma davası, evliliğin sona
ermesine yönelmiş olduğu halde, ayrılık, evlilik birliğinin devamına rağmen
eşlerin ortak hayatı tatil etmelerini sağlar. Her iki halde de mahkemeye
başvurularak kullanılan yenilik doğuran bir hak söz konusudur.
Ayrılığa
karar verilmesi istenilmişse, hakim davacıyı haklı bulursa ancak ayrılığa karar
verebilir, boşanmaya karar veremez(MK 170/2).
Buna karşılık davacı boşanmayı istemişse, hakim davayı haklı bulunca
boşanmaya karar verebileceği gibi, eğer tarafların barışma, yani ortak hayatı
yeniden kurmaları ihtimalini görürse ayrılığa da hükmedebilir. Bu hakimin
takdirine kalmıştır. Ancak MK 166/3 ve 4 ‘de dayanan boşanma davalarında
hakimin böyle takdir yetkisi yoktur.
II.
YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME
1. Yetkili
mahkeme
MK
168’e göre, boşanma (ve ayrılık) davasında yetkili mahkeme, eşlerden birinin
yerleşim yeri ya da boşanma davasının
açılmasından önce son defa altı aydır birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
2. Görevli
mahkeme
Görevli
mahkeme Aile mahkemesidir.
DAVA
SIRASINDA ALINACAK ÖNLEMLER
MK
169’a göre, “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince
gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının
yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen
alır.”
Hükümden
anlaşılacağı gibi, alınacak önlemler teker teker sayılmamış, gerekli olan
geçici önlemelerin alınacağı genel bir ifade ile belirtilmiştir. Bu bakımdan
alınacak olan önlemler yönünden bir numerus clausus söz konusu değildir.
Önlemler,
geçici nitelikleri gereği, karar kesinleşinceye kadar devam ederler. Ancak bu
süre içinde, hakim gerektiğinde aldığı önlemlerde değişiklik yapabilir.
1. Eşlerin
barınması ve geçimi için alınacak önlemler
Boşanma
ya da ayrılık davasının açılmasıyla eşler için ayrı yaşama hakkı doğar. Dava
sırasında ortak konuttan kimin ayrılacağını eşler anlaşarak
kararlaştırabilirlerse mesele yoktur.
Anlaşmamaları halinde, kimin ortak konuttan ayrılacağına hakim karar
verir. Hakim, bu kararı verirken, ortak konutun sadece hangi eşe tahsisinin
daha yararlı ve gerekli olacağına bakar. Evin mülkiyetinin hangi eşe ait olduğu
ya da hangisinin evi kiralamış olduğuna bakılmaması gerekir. Örneğin, mülkiyeti
kocaya ait olan bir evi, çocuklar ana ile birlikte kalacaklarsa, kadına tahsis
edilir; çünkü bu halde kocaya tahsise oranla evin kadına tahsisi, menfaatler
durumuna daha uygundur. Ya da aile konutunun mülkiyeti kadında ise, fakat
kadının bir de yarı yerleşim yeri varsa, mülkiyeti kadına ait bu aile konutu
kocaya tahsis edilebilir.
Boşanma
ve ayrılık davası açılmasına rağmen, karı kocanın birbirlerine karşı bakım
yükümü de devam eder. Bu bakımın nasıl olacağı eşler tarafından
kararlaştırılırsa bu anlaşma uygulanır. Eşlerin anlaşamamaları halinde, hakim,
dava açıldığı zaman eşlerden birinin geçimini teminde güçlük çektiği durumda,
diğerinin onun geçimine ne miktarda katkıda bulunacağına da karar verir. Eşin,
diğer eşe dava devam ettiği sürece yapacağı yardıma uygulamada tedbir nafakası
denilmektedir. Bu nafakanın miktarını hakim tarafından mali durumlarını göz
önünde bulundurarak belirler. Fakat üst sınır, nafakayı verecek olanın
geliridir. Nafakayı ödeme evlilik birliğinin devamından kaynaklandığı için,
davayı kimin açtığı ya da kimin kusurlu olduğu önem taşımaz
2. Eşler
arasındaki mali ilişkilere yönelik önlemler
Hakim,
açılmış olan boşanma ya da ayrılık davası sırasında eşlerin mallarıyla ilgili
olan önlemleri de alacaktır. Ancak, eşler anlaşmayla mal ayrılığını seçmişlerse
böyle bir önlem alınmasına gerek yoktur.
3. Çocuklara
ilişkin alınacak önlemler
Dava
sırasında eşler, ayrı yaşayacakları için, çocukların hangi eşin yanında
kalacağı, diğerinin bunların geçimine nasıl katkıda bulunacağı, kişisel ilişkilerin
nasıl devam edeceği de hakim tarafından belirlenir. Ancak velayetin
kaldırılmasını gerektiren bir sebep bulunmadıkça ve kaldırma kararı verilmiş
olmadıkça, velayet her iki eş yönünden de devam eder.
DAVA SONUNDA VERİLECEK KARAR: BOŞANMA
YA DA AYRILIK
1. Genel
Olarak
Ayrılık
davasının açılması halinde, şartlar gerçekleşmişse, hakim ayrılığa karar verir,
yoksa ayrılık yerine boşanmaya karar veremez(MK 170/2)
Boşanma
davasının açılmış olması halindeyse, hakim takdirine göre boşanmaya ya da ortak
hayatın yeniden kurulması ihtimalini görürse ayrılığa karar verir(MK 170/3).
Ancak, anlaşmaya dayanan(MK 166/3) ya da fiili ayrılığa dayanan(MK 166/4)
boşanma davalarında hakimin boşanma ya da ayrılık arasında bir seçim hakkı
yoktur. Şartlar gerçeklemişse boşanmaya karar vermek zorundadır.
2. Ayrılık
Kararı Ve Sonuçları
Ayrılık kararı: Hakim ayrılığa karar verirse, kararda
ayrılık süresini de gösterecektir. Bu süre MK 171/c.1 ‘e göre, bir yıldan az üç
yıldan çok olamaz. Süre, kararın kesinleşmesi ile başlar (MK 171/C.2)
BOŞANMA KARARI VE SONUÇLARI
1. Boşanma
Kararı
İster
ayrılık sonunda, ister doğrudan doğruya boşanma davası sonunda boşanmaya karar
verilmiş olsun kararın kesinleşmesiyle evlilik sona erer.
2. Boşanma
kararının sonuçları
Boşanma
kararı ile sadece evlilik sona ermez. Kararın başka sonuçları da vardır. Bu
sonuçlardan bazıları, kanun gereği kendiliğinden karardan yer almalarına gerek
olmadan meydana gelir. Buna karşılık diğer bir kısım sonuçlar, kararda yer
almaya bağlıdırlar. Bu kararda yer alması gereken sonuçların bazılarını hakim
re’sen, yani taraflardan birinin isteği olmadan düzenler. Bazıları ise
taraflardan birinin isteği üzerine hakim tarafından kararlaştırılır.
Boşanma
davasının sonuçları bir başka yönden de, a)eşler yönünden kişisel, b)çocuklar
yönünden ve c)mali olmak üzere sonuçlar doğurur.
a. Boşanma
kararının eşler yönünden sonuçları:
i.
Evlilik birliğinin sona ermesi ve
eşlerin yeniden evlenebilmesi
Boşanma
kararı ile birlikte, evlilik sona ereceği için artık boşanmış olan eşler
yeniden evlenebilirler. Ancak, kadının yeniden evlenebilmesi için MK132’deki
üçyüz günlük bekleme sürenin geçmesi gerekmektedir.
ii.
Mal rejiminin tasfiyesi
MK
179’a göre, boşanma halinde “Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu
rejime ilişkin hükümler uygulanır.” Boşanma halinde her mal rejimine göre
tasfiyenin nasıl yapılacağı, mal rejimleri incelenirken açıklanacaktır.
iii.
Evlenmeyle kazanılan kişisel
durumun korunması ya da değişmesi
MK
173/c.1‘e göre, “Boşanma hâlinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur;
ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır.” Maddedeki evlenmeyle
kazanılan kişisel durum, erginlik, kayın hısımlığı, vatandaşlık ve özel olarak
düzenlenmiş soyadıdır. Kazanılan durumlar, sadece evlenen kadın için değil,
evlenen erkek yönünden de söz konusudur. Çünkü, erkek de evlenmeyle ergin olur,
karısının kan hısımları ile kayın hısımı olur ve bunlar onu için de evlenmeden
sonra devam eder.
MK
173/1 c.1’e göre, boşanan kadın, kural olarak artık eski kocasının soyadını
taşıyamaz, evlenmeden önceki soyadına dönmek zorundadır. MK 173/2 ‘ye göre,” Kadının,
boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir
zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, kocasının soyadını
taşımasına izin verir.”
iv.
Eşlerin birbirlerine karşı miras
hukukundan doğan haklarının sona ermesi
Boşanma
kararıyla birlikte, artık eşlerin birbirlerine karşı miras hukukundan doğan
herhangi bir hakları kalmaz. Bundan sonra eşler birbirlerine bu sıfatla yasal
mirasçı olamazlar ve eşlerin evlilik birliği devam ederken birbirleri lehine
yapmış oldukları ölüme bağlı tasarruflar kendiliğinden hükümsüz olur(MK
181/1).
Boşanma
davası devam ederken, eşlerden birinin ölmesi halinde, sağ kalan eşin
mirasçılık durumunun ne olacağı MK 181/2’de düzenlenmiştir, “Boşanma
davası devam ederken, ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam
etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü
uygulanır.”
v.
Zamanaşımının İşlemeye Başlaması
BK
132/b.3’e göre, evlilik birliği devam ettiği sürece, karı kocanın
birbirlerinden olan alacakalrı için duran zamanaşımı, boşanma kararının
kesinleşmesi ile kendiliğinden, durduğu yerden işlemeye başlar.
b. Boşanma
kararının çocuklar yönünden sonuçları
Boşanmanın,
aşağıda açıklanacak olana çocuklara ilişkin sonuçları, eşlere ilişkin
sonuçlarından farklı olarak, kendiliğinden doğmaz. Bu konuları hakimin boşanma
kararından düzenlenmesi gerekir.
i.
Velayet
Evlilik
devam ederken, kural olarak ana ve baba tarafından birlikte kullanılan velayet,
boşanma sonucunda hakim tarafından ana ya da babadan birisine verilir. Hakimi
bağlayan tek husus, çocuğun menfaatidir. Bu konuda ana ve babanın anlaşmaları
da hakimi bağlamaz(MK 184/b.5) Çocuğun menfaati gerektiriyorsa hakim çocuğun
ana ya da babadan birinin velayeti altına koyacak yerde, vesayet altına
koyabilir.
MK
183 e göre, “Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya
ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re'sen veya ana ve
babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.” Bundan da anlaşılacağı
gibi, çocuğun velayetine ilişkin karar nihai değildir. Hakim, durumun değişmesi
üzerine re’sen ya da talep edilmesi halinde gerekli olan değişiklikleri yapar.
ii.
Çocukla kişisel İlişkinin Kurulması
aa. Çocukla kendisine velayet
verilmemiş olan ana ya da baba arasındaki kişisel ilişkinin düzenlenmesi
MK
323 de “Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine
bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına
sahiptir.”. Hakim karar verirken, sadece çocuğun çıkarlarını göz önünde
bulunduracaktır. Yani, onun tek yol göstericisi, çocuğun sağlık, eğitim ve
ahlak bakımından menfaati olacaktır.
bb. Çocukla üçüncü kişiler arasında
ilişki kurulmasının düzenlenmesi
MK
325/1’e göre,” Olağanüstü hâller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü
ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere,
özellikle hısımlarına da tanınabilir.” Hükmünden anlaşılacağı üzere, ana ve
baba dışında kalan kişiler de boşanma halinde çocukla aralarında kişisel ilişki
kurulmasını hakimden isteyebilirler. Bu ilişkinin kurulmasına karar verebilmesi
için ilgilinin talepte bulunması gerekir.
cc. Çocuğa iştirak(bakım) nafakası
bağlanması
Boşanmış
olma, kendisine velayet verilmemiş olan ana ya da babanın çocuğun bakım
masraflarına katılma yükümlülüğüne son vermez. MK 182/2’ye göre, diğer taraftan
da gücü oranında bu masraflara katılmak zorundadır. Hakim iştirak nafakasına da
talep olmadan karar verir. İştirak nafakasını miktarının belirlenmesinde, bunu
ödeyecek kişinin ve çocuğu kendisine bırakıldığı ana ya da babanın mali gücü
ile çocuğun ihtiyaçları göz önünde bulundurulur.
c. Boşanmanın
Mali Sonuçları
Boşanmanın
mali sonuçları maddi ve manevi tazminat istenmesi ve yoksulluk nafakasıdır.
Burada söz konusu olan hususlar hakkında ilgilinin talepte bulunması şarttır.
Böyle bir talep olmadığı sürece hakim re’sen tazminat ya da nafakaya karar
veremez.
i.
Maddi
tazminat
MK
174/1’e göre,” Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen
kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat
isteyebilir.” Bu hükme göre, maddi tazminat istenmesinin şartları şunlardır;
-
maddi
tazminat isteyen eşin boşanmada hiç kusurunun bulunmaması ya da kusurunun daha
az olması
-
davalı
tarafın kusurlu olması
-
davacının
mevcut ya da beklenen bir menfaatinin zedelenmesi
MK
174’ün amacı boşanma halinde kusursuz ya da kusuru daha az olanın zararının
tazmin edilmesidir. Tazmin edilmesi gereken zarar kanunun deyişi ile, mevcut ya
da beklenen bir menfaatin ihlalidir.
Maddi tazminatın Miktarı: MK174/2’e göre, ödenecek olan
uygun bir maddi tazminattır. Bundan anlaşılacağı gibi, önce tazminat miktarını
hakim tarafların mali ve sosyal durumlarını ve kusur derecelerini göz önünde
bulunduracak belirleyecektir. Maddi tazminat muhakkak boşanma davası ile
birlikte istenmesi gerekmez.
ii.
Manevi tazminat
MK
174/2’ye göre, “Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya
uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun
miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” Bu hükme göre, manevi tazminat
isteminin şartları şunlardır;
-
davalının
kusurlu olması: Davalının herhangi bir derece kusurunun bulunması yeterlidir; yoksa
bu kusurun ağır olması gerekmez.
-
davacının
kişilik hakkının zedelenmesi(ihlal edilmesi): Bu zedelenmenin ağır olması MK
174/2’de aranmamıştır; ancak zedelenmenin manevi tazminatı haklı gösterecek
derecede olması gerekir.
-
Manevi
tazminatın şekli ve miktarının belirlenmesi
MK
174/2 ‘ye göre, hakim manevi tazminat olarak paradan başka bir şeye karar
veremez. Manevi tazminatın miktarı da hakim tarafından belirlenir. Manevi
tazminat davası, boşanma davasından ayrı olarak açılabilir.
iii.
Yoksulluk nafakası
MK
175/1 “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak
koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka
isteyebilir.” Hükmünü getirerek boşanma halinde eşlerden birinin diğerinden
yoksulluk nafakası istemesi imkanını tanımıştır.
MK
175’e göre yoksulluk nafakasının şartları şunlardır;
-
taraflardan
birinin talepte bulunması
-
talep
eden eşin kusursuz ya da daha az kusurlu olması
-
nafaka
isteyen eşin, yoksulluğa düşmesi
-
takdir
edilecek nafakanın, bunu ödeyecek olan eşin mali gücü ile orantılı olması
Nafaka davasında
görevli ve yetkili mahkeme:
Yoksulluk nafakası, boşanma davasından sonra ayrı bir dava ile istenmekteyse
yetkili ve görevli mahkeme davacının,
yani nafaka alacaklısının yerleşim yeri aile mahkemesidir.
MK
175’e göre, yoksulluk nafakası süresizdir. Bir başka deyişle, taraflardan
birinin ölümüne kadar devam eder.
Maddi tazminat ve yoksulluk
nafakasının ödeniş biçimi: Mahkeme,
maddi tazminatla yoksulluk nafakasının toptan ya da irat şeklinde ödenmesine
karar verebilir. Buna karşılık, MK 176/2’ye göre, manevi tazminatın irat
şeklinde ödenmesine karar verilemeyeceğini bir defa daha hatırlatalım.
Nafaka ve tazminatın
değiştirilmesi: MK
176/4’e göre, “Tarafların malî durumlarının değişmesi
veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına
karar verilebilir.” Hükmün zıt kavramından anlaşılabileceği gibi, sermaye
şeklinde ödenmesine karar verilmiş nafaka ya da maddi tazminatın daha sonra ne
sebeple olursa olsun arttırılması ya da azaltılması istenemez.
Nafaka ya da maddi tazminatın sona
ermesi: MK 176/3’e
göre, “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî
tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan
birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın
fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz
hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.” Hükmün zıt kavramından
anlaşılacağı üzere, sermaye şeklinde ödenmesine karar verilmiş olan nafaka ya
da maddi tazminatın burada yazılı sebeplerden biri ile sona ermesi söz konusu
olmayacaktır. O halde bu hüküm, fıkranın da açık ifadesinden anlaşılacağı gibi
sadece irad şeklinde ödenmesine karar verilmiş nafaka ya da maddi tazminata
uygulanacaktır.
Zamanaşımı: MK 178’e göre, “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava
hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle
zamanaşımına uğrar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder