Ticari İşletme
Ticari
işletme, Ticaret Kanunu’nun merkez kavramıdır.
Ticari
işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı
hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.
Ticari
işletmenin tüzel kişiliği bulunmamaktadır.
Unsurları;
1.
İktisadi faaliyet
2.
Devamlılık
3.
Bağımsızlık
4.
Esnaf faaliyeti için öngörülen sınırı aşan
düzeyde gelir sağlamanın hedeflenmiş olması
Gerek
kazanma ve gerek kaybetme için ayrıca şekli bir işlemde bulunulmasına; örneğin
ticaret siciline tescil, ticaret odasına veya vergi dairesine kaydolma gibi
işlemlere ihtiyaç yoktur.
Faaliyetin
iktisadi olması, işletme faaliyetine girişilirken gelir sağlamanın hedeflenmiş
olması anlamına gelir. Gelir sağlamak hedef değilse, gelir sağlansa bile bu
faaliyet iktisadi olmaz.
Ticari
işletmenin devamlılık unsuru, kısa bile olsa belirli bir zaman dilimi için
sürekliliği hesap edilerek planlanmış bir faaliyeti ifade eder. İşin
mahiyetinden kaynaklanan kesintiler devamlılık unsurunun varlığını ihlal etmez.
Devamlılık
niyeti olmaksızın başlatılan bir işletme faaliyetinin ne zaman sona ereceği
belli olmayan bir şekilde her an sona ermesi ihtimali ile sürdürülmesi
faaliyeti devamlı hale getirmez.
Bağımsızlık
işletmenin hem iç hem de dış ilişkide başka bir işletmenin irade ve işlemine
bağlı olmaksızın işlemler yapabilmesini ifade eder.
Esnaf
faaliyetinin sınırı Bakanlar Kurulunca çıkarılan Kararnamede belirlenir. Burada
asıl önemli olan kriter, iktisadi faaliyetin bedeni çalışmaya mı yoksa
sermayeye mi dayandığıdır.
İşletmede
ücret karşılığı çalışan kişilere ait beden ve beyin gücü sermayeye dahil
edilir. Bazı faaliyetler çalışan kişi sayısından bağımsız olarak ticari
faaliyet sayılmamıştır. Örneğin avukatlık...
Ticari İşletmenin
Malvarlığı
Ticari
işletmenin malvarlığı ticari işletmeye sürekli olarak özgülenmiş unsurlardan
meydana gelir.
Buna
duran malvarlığı, işletmenin müşteri çevresi, kiracılık hakkı, ticaret unvanı,
fikri mülkiyet hakları dahildir.
Ticari İşletmeye
İlişkin Hukuki İşlemler
Ticari
işletme bir bütün olarak devredilebilir. Ayrı ayrı tüm unsurların
devredilmesine gerek yoktur. Ticari işletmenin devri ve ticari işletmeyi konu
alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır. Ticaret siciline tescil ve ilan
edilir.
Bu
şekil şartı taraflarca veya kanun tarafından ağırlaştırılabilir ama
hafifletilemez. Ticari işletmenin rehninde noterde tanzim edilmenin şart
koşulması buna bir örnektir.
Ticari İşletmenin
Devri
Birleşen
veya devralınan işletme ve şirketin sahip ve ortakları yer değiştirmez.
İşletmeye
ait aktif ve pasifler bir bütün halinde devredilir. Sadece aktiflerin devri
hükümsüzdür.
Taraflar
anlaşarak bazı unsurları devrin dışında tutabilir. Ancak devredilen unsurlar,
işletmenin devamı için yeterli olmalıdır. Eğer birden fazla alanda faaliyet
gösteriliyorsa, bir alanda yeterli unsurların devri mümkündür.
Devreden
isterse ticaret unvanını devre dahil etmeyebilir. Devir sözleşmesinde
yasaklanmamışsa veya rekabet yasağı hükmü yoksa, bu unvanla yeni bir işletme de
kurabilir.
İşletme
değeri aksi sözleşmede öngörülmemişse devre dahildir.
İyiniyetli
devralan ticari işletmenin içinde bulunan üçüncü bir kişiye ait menkulleri de
malik olarak iktisap eder. (Emin sıfatıyla zilyetten)
Taşınmazlar
ve araçlar için özel şekil şartlarına uyulması gerekmektedir.
Devir
durumu alacaklılara bildirilmeli ve ilan edilmelidir. Bu bildirim şekle bağlı
değildir.
Pasiflerin
devralana geçirilmesi için alacaklıların rızası gerekmez.
Devralan,
bilmediği borçlardan dolayı da sorumlu olur. Tarafların aksi yönde anlaşmaları
üçüncü şahıslar yönünden anlam ifade etmez. İç ilişkide geçerlidir.
Devreden,
pasifler için devralanla birlikte müteselsilen sorumlu olur. Bu sorumluluk
muaccel alacaklılar için devrin duyurulmasından itibaren, muaccel olmayan
alacaklar için muacceliyetten itibaren iki yıl sürer.
Devreden veya devralan, sırf devir
sözleşmesi yüzünden iş sözleşmesini feshedemez. Devir işçi için de haklı bir
fesih sebebi değildir.
Ticari
işletmenin özel bir malvarlığı vardır. Bu malvarlığı maddi ve manevi
unsurlardan oluşur.
Ticari
işletme devredilebilir. Ticari işletmenin devri iki yerde düzenlenmiştir. Türk
Ticaret Kanununun 11. Maddesi ve Borçlar Kanunu’nun 202. Maddesi ticari
işletmenin devrini düzenlemektedir.
Türk
Ticaret Kanunu’nun 11. Maddesine göre, ticari işletme tek bir yazılı
sözleşmeyle bütün olarak devredilebilir. Kural olarak merkez ve şubeler dahil
tüm unsurlar kapsanır. Bunun için unsurların devri için yapılması gereken
tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek yoktur. Sözleşmenin ticaret
siciline tescil edilmesi gerekir. Aksi belirtilmedikçe devir, bütün unsurları
kapsar. Ancak bu unsurlar sözleşme ile devrin kapsamı dışında tutulabilir.
·
Ticari işletme bir bütün olarak devredilebilir.
·
Sözleşme yazılı yapılmalıdır.
·
Bu sözleşme ticaret siciline tescil edilmelidir
Ticari
işletmeyi bütün olarak konu alan diğer sözleşmeler de yazılı olma ve ticaret
siciline tescil şekil şartlarına tabidir.
Bir
malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan, bunu
alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için ticaret sicil gazetesine
yayınlanacak ilanla duyurulduğu tarihten başlayarak onlara karşı
malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur.
Yani,
ticari işletmeyi devralan, ilan tarihinden itibaren işletmenin bilinen ve
bilinmeyen tüm borçlarından sorumludur. Devreden de iki yıl müddetle müteselsil
olarak sorumludur.
Kimin hangi borçlardan sorumlu olduğunu
taraflar kendi aralarındaki sözleşme ile kararlaştırabilirler. Ancak bu
sözleşme ancak kendi aralarında hüküm ifade eder.
Ticari İşletme
Rehni
Ticari
işletmenin rehni için de özel bir imkan tanınmıştır. Bir gayrimenkul
rehnedildiğinde işlem tapuda yapılır. Menkulün rehni için ise eşyanın teslimi
ile olur. Klasik menkul rehninden farklı olarak, ticari işletme rehnedilirken
menkullerin zilyetliğinin teslim edilmesi gerekmez.
Ticari
işletmenin rehni hakkında, Ticari İşletmenin Rehni Kanunu vardır. Ticari
işletmenin rehni için özel bir sözleşme yapılır.
Ticari
işletme rehninde rehin alan taraf, tüzel kişiliği haiz ve sermaye şirketi
olarak kurulmuş kredi veren müesseseler, kooperatifler ve kredili satış yapan
kurumlardır. Rehin verenler işletme sahipleridir.
Ticari
işletme rehni;
·
Ticaret unvanı ve işletme adını,
·
Rehnin
tescili anında mevcut ve işletmenin faaliyetlerine tahsis edilmiş
makine, araç, alet ve motorlu nakil vasıtaları (menkul işletme tesisatı)
·
Marka, patent, model ve lisans gibi fikri ve
sınai hakları kapsar.
Taraflar
anlaşarak sadece üçüncü kalemi rehnin dışında bırakabilirler. İlk iki kalemin
rehne dahil olması zorunludur.
İşletmeler,
ticari işletme ve sınai işletmeler olarak ikiye ayrılmıştır. Eğer sınai bir
işletme varsa, sınai işletme menkul işletme tesisatından hangilerinin
rehnedilip hangilerinin rehnedilmeyeceğini kararlaştırabilirler.
Ticari
İşletme Rehni Kanunu’nun 2. Maddesinde bir sınırlama daha bulunur. Buna göre
kredili satış yapan müesseseler, rehin hakkını ancak vadeli satış yaptığı
makineler üzerinde kullanabilir.
Rehin
sözleşmesi noterde tanzim edilir. Bu noter ticari işletmenin kayıtlı olduğu
sicil çevresinde olmalıdır.
Rehin
hakkı tescil ile doğar. Sözleşmenin yapıldığı tarihten sonra 10 gün içinde bu
tescil talep edilmelidir.
Rehin
tescil edildikten sonra, eğer rehnedilenlerin ayrıca bir sicili varsa, rehin
işlemi o sicillere de kaydedilmelidir.
10 günlük süre bir hak düşürücü süre değildir. Düzenleyici bir süredir.
Süre geçirilse dahi sicile gidilebilir. Ancak bu durumda idari para cezası
ödenir.
Rehnedilen
malvarlığı unsurları üzerinde kısmen veya tamamen tasarrufta bulunulabilir.
Ancak bunun için rehin alanın izninin alınması gerekir. Eğer izin alınmadan
yapılacak olursa hem para cezası vardır, hem de alacağın teminatının değeri
düşürüldüğü için bu değerdeki düşme ikame edilmelidir.
Ticari işletme rehinliyken devredildiyse,
rehin devralana karşı da ileri sürülebilir. Ancak rehinden haberdar olmaksızın
ticari işletmenin sicil bölgesi dışındaki münferit unsurlar üzerinde ayni hak
iktisap eden kişinin hakları muteberdir. Nispi alacak hakkı iktisap eden ancak
diğer şartları taşıyan kimse rehin hakkını inkar edemez.
Ticari
işletme üzerinde sadece belirli unsurlar üzerinde rehin tesis edilir. İşletme
rehininin üç ana unsuru vardır.
·
Ticaret unvanı ve işletme adı,
·
Rehnin
tescili anında mevcut ve işletmenin faaliyetlerine tahsis edilmiş
makine, araç, alet ve motorlu nakil vasıtalar (menkul işletme tesisatı)
·
Marka, patent, model ve lisans gibi sınai haklar
Üçüncü
unsur rehne dahil edilmeyebilir.
Ticari
İşletme Rehni, Ticari İşletme Rehni Kanunu ile düzenlenmiştir. Bir işletme
rehnedildiği zaman, ticari işletmenin bulunduğu sicil bölgesine ticari işletme
rehni tescil ettirilir. Menkul işletme tesisatının bir kısmı sicil bölgesinin
dışında bulunabilir.
Ticari
işletme rehni, bu işletmeyi devralan herkese karşı ileri sürülebilir.
Rehinden
haberi olmadan, sicil bölgesi dışında iktisap edilirse, iktisap eden üçüncü
şahsın iyiniyetli olması halinde iktisabı korunur.
Rehnedilen münferit unsurlar bir başka
sicilde kaydediliyorsa, -örneğin araçlar, marka gibi unsurlar-, üçüncü kişinin
iyiniyeti korunmaz. Zira ticari işletme rehnedilirken bu unsurların
rehnedildiği özel sicillere de bildirilir.
Şube
Her
ticari işletmenin bir merkezi vardır. Bu merkez, gerçek kişinin ikametgahı
gibidir.
Ticari
işletmenin hukuki, iktisadi ve yönetim faaliyetlerinin odaklandığı yerdir.
İşletmeler merkezin bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescil edilirler.
İmalathane ve idare farklı yerlerdeyse, idareye ilişkin işlerin yoğunlaştığı
yer merkezdir.
Şirket
sözleşmelerinde merkezin nerede olduğu belirtilir. Bu yüzden ticaret
şirketlerinde merkezin tespiti daha kolaydır.
Ticari
işletmeler merkezde faaliyet gösterseler de, aynı ilde veya farklı illerde de
faaliyet göstermek isterler. Bu amaçla ticari temsilciler kullanabilirler veya
şubeler açabilirler.
Şubenin
kanunda tanımı yoktur.
Şube,
işletmenin gösterdiği faaliyetleri gösterir.
·
Merkeze bağlılık
·
Dış ilişkilerde bağımsızlık
·
Yer ve yönetim ayrılığı
Bir
yerin şube sayılabilmesi için, merkeze bağlı bulunması gerekir. Ticari
işletmenin unsurlarından birisi de bağımsızlıktır. Bu sebeple şubeyi ayrı bir
ticari işletme saymak mümkün değildir. Şubenin merkezden ayrı bir işletme
politikası olması düşünülemez.
Şubeler
de hukuki işlemler yapar. Kar ve zarar ederler. Ancak bu kar ve zarar, asıl
işletmenin bir parçası olmalarından ötürü merkeze aittir.
Şube
olmanın koşullarından birisi de dış ilişkide bağımsızlıktır. Zira şubenin
üçüncü kişilerle hukuki işlem yapabilmesi gerekmektedir.
Yer
ayrılığı dar yorumlanır. Merkez ve şube aynı binada da olabilir.
Şubeye
ayrı bir sermaye tahsis edilmelidir.
Şubenin
ayrı bir muhasebesi olmalıdır.
Şube Olmanın Hukuki
Sonuçları
·
Tescil edilmesi
·
Unvanı şube olduğunu belirterek kullanma
·
Ticari mümessil atanması
·
Şubenin ihtilaflarında şubenin bulunduğu yerde
dava açılması
Bir
merkez işletme bir şube açarsa, şube de bulunduğu yerin ticari siciline tescil
olunur.
Şube,
ticaret unvanını şube olduğunu belirterek kullanır.
Yer
ve yönetim ayrımının doğal sonucu olarak, şubenin başına ticari mümessil
atanır. Ticari mümessil tacirin, tam yetkili temsilcisidir.
Ticari
işletme, işletmenin bütünü içinde bir parça olduğu için, ticari işletme
devredilirse şube de devredilmiş olur.
Şubenin
yaptığı işlemlerle ilgili bir ihtilaf olduğunda, şubenin bulunduğu yerde de
dava açılabilir. Bunun istisnası, tacirin iflasının istenmesidir. Bu davanın
mutlaka merkezden açılması gerekir.
Ticari Hüküm
Türk
Ticaret Kanunu’ndaki tüm hükümler ticari hükümdür. Bir ticari işletmeyi
ilgilendiren işlem ve fiillere ilişkin diğer kanunlardaki hükümler de ticari
hükümlerdir.
Ticari
bir ihtilafın çözümünde hükümlerin uygulanma sırası vardır. Sırasıyla;
a.
Emredici hükümler
b.
Tarafların arasındaki sözleşme hükümleri
c.
Tamamlayıcı ve yorumlayıcı hükümler
d.
Ticari örf ve adet hükümleri
Ticari örf ve adet, uzun yıllar uygulanarak benimsenmiş
kurallardır. Teamül ise, örf ve adet seviyesine çıkmamış kurallardır. Ticari
örf ve adet kurallarını, ticaret ve sanayi odaları tutarlar. Ticari örf ve
adete, açık fatura ve kapalı fatura gösterilebilir. Faturanın yukarısına imza
atılmışsa bu bir açık fatura olur. Bu faturanın bedelinin alan tarafından henüz
ödenmediği anlamına gelir. İmza faturanın altına atılmışsa bu bir kapalı fatura
haline gelir ve bedelinin ödendiği anlaşılır. Faturanın oluşturduğu karinenin
aksini ispat yükümlülüğü, bunu iddia edenin üzerine düşer.
Ticari teamül, irade beyanlarının yorumunda esas alınır.
e.
Genel hükümler
Bir
örf ve adet kuralı da yoksa genel hükümler uygulanır.
Ticari
iş olmayan adi işlerde, genel hükümler ticari örf ve adetten önce
uygulanacaktır.
Ticari İş
Ticari
iş, ticari hükümle benzerlik taşır.
Türk
Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususların tamamı ticari iştir. Ayrıca diğer
kanunlarda düzenlense dahi, ticari işletmeyi ilgilendiren işler ve fiiller
ticari iştir.
Örneğin,
haksız rekabet bir haksız fiildir ve Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Öyleyse ticari bir iştir. Bono, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Öyleyse
ticari bir iştir.
Ticari İş Karinesi: Bir tacirin
borçları karine olarak ticari borç sayılır. Ancak tacir gerçek kişi ise, işlemi
yaparken açıkça bunun ticari işletmesiyle alakalı olmadığını söylerse veya işin
niteliği itibariyle ticari olması mümkün değilse, borçlar adi borç sayılır. Tüzel
kişi tacirlerin adi borçları olmaz, tüm borçları ticari borçtur.
Yayılma özelliği: Taraflardan yalnız
birisi için ticari iş olan sözleşmeler, diğer taraf için de ticari iş sayılır.
Örneğin; otomotiv galerisinden araç satın alan memur için de, bu iş karşı taraf
için ticari iş niteliğinde olduğu için ticari iş sayılır. Ana kriter, borcun
sözleşmeden kaynaklanmasıdır. Haksız fiilden veya sebepsiz zenginleşmeden doğan
borçlarda yayılma özelliği uygulanmaz.
Ticari İş Olmanın
Sonuçları
İki
veya daha fazla kişi, içlerinden en az birisi için ticari iş sayılan bir işle
borç altına girerlerse borçtan dolayı hepsi müteselsilen sorumlu olur. Ancak
sözleşmeyle veya kanunla bunun aksi öngörülmüş olabilir.
Ticari
borçlara kefalet halinde de müteselsil kefalet hükmü uygulanır.
Borçlar
Kanunu’na göre müteselsil sorumluluk ancak tarafların bunu sözleşmede öngörmesi
halinde veya kanunda öngörüldüğü hallerde doğar. Ticari işlerde ise müteselsil
sorumluluk esastır. Sözleşmeyle ve kanunla aksine hüküm getirilebilir.
Borçlar
Kanunu’nda müteselsil kefalet ilişkisinin kurulabilmesi için ek şekil şartları
getirilmiştir. Ancak ticari işlerdeki müteselsil kefalet bunun bir
istisnasıdır.
Faiz
Faiz
paranın semeresidir. Faizin türleri vardır. Anapara faizi, temerrüt faizi gibi…
Ticari
işlerde, ücret ödenmesi kararlaştırılmamış olsa bile bunun ödenmesi esastır.
Aynı şekilde, ticari bir işte borç verilmişse taraflar öngörmemiş olsa bile
faize hak kazanırlar.
Bu
kanunun iki yerinde pozitif olarak görülür. Borçlar Kanunu’nun 387. Maddesine
göre faiz öngörülmemişse anapara faizi ödenmesine gerek yoktur. Ticari ödünç
sözleşmesinde ise, taraflarca karşılaştırılmamışsa bile anapara faizine hak
kazanılır. Türk Ticaret Kanunu’nun 20. Maddesine göre de tacir verdiği avanslar
ve yaptığı giderler için faize hak kazanır.
Türk
Ticaret Kanunu’na göre faiz serbestçe belirlenebilir.
Faizin
anaparaya eklenerek yeniden faiz işletilmesi bileşik faizdir. Kural olarak,
bileşik faiz yasaktır. Ancak ticaret hukukunda iki halde ticari işlerde bileşik
faiz uygulanabilir. Bu borçlar;
-
En az üç aylık dönemlerle cari hesap borçları,
-
En az üç aylık dönemlerle her iki tarafı için de
ticari iş olan ödünç sözleşmelerinden kaynaklanan borçlardır.
Türk
Ticaret Kanunu’ndaki cari hesap hükümlerinin uygulanması için yazılı cari hesap
sözleşmesi yapılmış olmalıdır. Cari hesap daha sonra ayrıntılı olarak
işlenecektir.
Ticari
işlerde daha yüksek oranda faiz alma imkanı vardır. Bu 3095 sayılı kanunda düzenlenmiştir.
Kanuna göre taraflar sözleşmeyle faiz oranını kararlaştırabilirler. Eğer
kararlaştırılmamışsa kanuni faiz uygulanır. Kanuna göre şu anda faiz oranı %9’dur.
Eğer söz konusu olan iş ticari işse, bir önceki yılın Merkez Bankası’na göre en
yüksek avans faizi %9’dan yukarıdaysa bu oran uygulanır.
Temerrüt
faizi için bileşik faiz uygulanmaz.
1.
Faiz serbestçe belirlenebilir.
2.
Kararlaştırılmasa bile ticari işlerde faiz
istenebilir.
3.
İki halde bileşik faiz istenebilir.
4.
Ticari işlerde daha yüksek oranda faiz
uygulanabilir.
Zamanaşımı
Ticari
hükümler koyan kanunlardaki zamanaşımı süreleri sözleşmeyle değiştirilemez.
Ancak kanun bunların değiştirilmesine izin verebilir.
Batıl İşlemler
Ticari
hükümlerle yasaklanmış işlemler, kanun bunlara izin vermedikçe batıldır. En
yüksek haddi aşan bir işlem yapılmış ise, bu yüzden sözleşmenin tamamı batıl
olmaz. Bu işlemler en yüksek had üzerinden yapılmış sayılır. Sınırı aşan
edimler hata ile değil, bilerek ifa edilmiş olsa bile geri alınabilir.
Tacir
Tacir
gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir.
Tacir
Türk Ticaret Kanunu’nun 12. Maddesinde anlatılmıştır.
Bir
ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye gerçek kişi tacir
denir. Yani tacir olma için gereken unsurlar şunlardır.
1.
Ticari işletme
2.
Ticari işletmeyi
kısmen de olsa kendi adına işleten kişi
Tacir,
ticari işletmeyi bir başkası aracılığıyla da işletebilir. Kişiyi tacir yapan
eylem ticari işletmenin işletilmesidir. İşletmenin ticaret siciline tescil
ettirilmemiş olması kişinin tacir sıfatını etkilemez.
a.
Bir ticari işletmeyi kurup, açtığını kitle iletişim araçlarıyla halka
bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirmiş olan kişi fiilen
işletmeyi işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. İşletme vardır ancak
henüz işletilmeye başlanmamıştır. Tacir sayılanlar tacir değildir.
b.
Ticari işletme açmış gibi işlemlerde bulunan kişi, iyiniyetli üçüncü
kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.
Tacir
olmanın nimetleri gibi külfetleri de vardır.
Ticari işletmeyi küçük veya
kısıtlı adına işleten kimse tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, küçük veya kısıtlıya
aittir. Ticari işletme adına yapılan işlemlerin hukuki sonuçları küçük veya
kısıtlı adına doğar. Yapılan işlemlerden kaynaklanan cezai sorumluluğu
temsilciye aittir.
Ticaret
yapmaktan menedilenler ticaretle uğraşırsa tacir sayılırlar. Ticarete başlamak
için izin alması gerekenler izin almadan ticari işletmeyi işletmeye başlarlarsa
tacir sayılırlar.
Tüzel
kişi tacirlerin en önünde ticaret şirketleri gelir.
Tüzel
kişi tacirler tacir sıfatını tescille kazanırlar.
Tacir
sıfatını haiz tüm gerçek ve tüzel kişiler meslek odalarına kayıt olmak ve
odaların aldığı kararlara uymak zorundadır. Sanayicinin sanayi odasına, deniz
ticaretiyle iştigal ediyorsa deniz ticareti odasına, bunlara uymuyorsa ticaret
odasına kayıt olması gerekmektedir.
Tacir
sıfatı odaya kayıtla kazanılmaz. Odaya kayıt, tacir olanlara getirilen bir
yükümlülüktür.
Ticaret
odalarının en önemli işlevlerinden birisi ticari örf ve adet tespit etmektir.
Tacirler ticari örf ve adet kurallarına tabidirler. Tacirler için ticari örf ve
adet kuralları onlar tarafından bilinse de bilinmese de mutlak şekilde
uygulanır. Tacir olmayanlar ticari örf ve adet kurallarını biliyorlarsa veya
bilmeleri gerekiyorsa bu kurallar onlara da uygulanır.
Tacir
sıfatına bağlanan bir diğer sonuç ücret ve faiz isteme hakkıdır. Sözleşme
olmasa veya sözleşmede ücret kararlaştırılmamış olsa dahi tacir ücret
isteyebilecektir. Ücret istenebilmesi için karşı tarafın tacir olması şart
değildir. Tacir yaptığı masraflar ve verdiği avanslar için de ücret
isteyebilir. Avans, bir alacağın vadesi gelmeden önce yapılan ödemelerdir.
Tacirler
ücret ve cezai şartın fahiş olması gerekçesiyle indirilmesini isteyemezler.
Ancak cezai şart ahlaka aykırı yani aşırı ise indirim istenebilir. Ahlaka
aykırılık, kişinin iktisadi olarak mahvolmasına sebep olacak cezai şartlarda
vardır.
Tacirler
tarafından simsarlık sözleşmesi için kararlaştırılan ücretin fahiş bulunması
sebebiyle indirilmesi de istenemez.
Tacirin
yaptığı iş, ticari iş değil de adi iş ise, tacir de indirim isteyebilecektir.
Tacirin
borcu, borcun nakli yoluyla tacir olmayan bir başkasına geçirilmişse yeni borçlu
indirim isteyebilecektir. Çünkü bu yükümlülük tacir sıfatına bağlıdır.
Her İki Tarafı Da
Tacir Olan İşlemlere Uygulanacak Hükümler
Tacirler
arasında sözleşmeden dönme, sözleşmeyi fesih ve temerrüt ihtarı özel şekle ve
süreye tabidir. İhtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, güvenli
elektronik imzalı postayla ve telgrafla yapılabilir.
Bir
görüşe göre bu şekil şartları geçerlilik koşulu değil, ispat koşuludur. Bu
görüşe göre kanunda ispat için kullanılabilecek deliller tahdidi olarak
sayılmıştır. İkinci bir görüş ise, bu şekillerin geçerlilik koşulu olduğunu
düşünmektedir. Bu görüşü savunanlara göre kanunda aksine hüküm olmadıkça, şekil
şartları geçerlilik şartıdır.
Tacir
ticari işletmesiyle bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış
ise, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun
da faturada gösterilmesini isteyebilir. Diğer taraf tacir olmak zorunda
değildir. Vergi hukukuna göre ise, tacir talep edilmese dahi fatura vermek
zorundadır.
Bir
fatura alan kişi, faturayı aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde, faturanın
içeriğine itiraz etmemiş ise faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Faturanın
ispat aracı olması için düzenleyenin ve muhatabın tacir olması gerekmektedir.
Kanunda böyle bir hüküm olmamasına rağmen, doktrin ve Yargıtay muhatabın da
tacir olmasını aramaktadır.
İtirazın
varlığını iddia eden, bunun varlığını ispat etmek zorundadır. İhtilaf halinde
sorun yaşamamak için, itirazın noter aracılığıyla yapılması faydalıdır.
Taraflar arasında sözleşme yoksa
veya sözleşme batılsa, fatura ispat açısından bir sonuç doğurmaz. Çünkü fatura
sözleşmenin kurulmasına ilişkin bir belge değildir. Proforma fatura, kurulmak
istenen sözleşmenin içeriğini gösteren bir belgedir.
Faturanın
delil olarak kullanılması için bir şekil şartı aranmamıştır. Sadece faturanın
zorunlu içeriği önemlidir. Bir faturanın zorunlu içeriği malın veya hizmetin
cinsi, miktarı ve bedeldir. Faturaya vade farkı yazılırsa ve kişi itiraz
etmezse bunun kabul edilmiş sayılacağını söyleyen bir Yargıtay kararı olduğu
gibi, faturaya vade farkı yazılamayacağını söyleyen bir Yargıtay kararı da
vardır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre vade farkı zorunlu içerik
olmadığı için itiraz edilmemesi kabul edildiği anlamına gelmez.
Faturaya
yazılmış cezai şarta itiraz edilmemiş olması, cezai şartın kabul edildiği
anlamına gelmez.
Faturanın
içeriği sözleşme ile değiştirilebilir. Faturanın kabul edilmiş olması,
sözleşmenin içeriğinin değiştiği anlamına gelmez. Çünkü fatura sözleşmenin
kurulması için gerekli bir unsur değildir. Sadece sözleşmede belirsiz olan
unsurları gösteren bir belgedir. Eğer sözleşmede açıkça bedel, cins veya miktar
kararlaştırıldıysa, itiraz edilmemiş bir fatura bu unsurları değiştiremez.
Telefon,
telgraf veya sözlü olarak yapılan bir sözleşmeyle ilgili irade açıklamalarını
doğrulayan bir yazılı belgeyi alan kişi, tebligat tarihinden itibaren 8 gün
içinde itiraz etmezse, teyit mektubunun içeriği kabul edilmiş sayılır. Yazıyı alan
kişinin tacir olmasının gerekli olup olmadığı tartışmalıdır. Ancak faturaya
ilişkin yargı kararlarına kıyas yapılarak, muhatabın da tacir olması gerektiği
söylenmelidir.
Her
iki tarafı da tacir olan hukuki ilişkilerde, ticari defterler tacir lehine delil
olur.
Her
iki tarafı da tacir olan ticari satışlarda ve trampalarda üç konuda Türk
Ticaret Kanunu özel düzenleme getirmiştir. 23. Maddeye göre;
·
Kısmi ifaya, sözleşme hükümleriyle rıza
gösterilmişse veya rıza gösterilmemiş olsa dahi alıcı herhangi bir ihtirazı
kayıt koymadan kısmi ifayı kabul etmişse, alan kişi sözleşmeden doğan haklarını
ancak sözleşmenin ifa edilmemiş kısmı için kullanabilir. Ancak kısmi ifayla
sözleşmeden beklenen yarar ortadan kalkıyor, zayıflıyorsa veya sözleşmenin
kalan kısmının ifa edilemeyeceği anlaşılıyorsa alıcı sözleşmeden dönebilir.
Tacir, açtığı davada
kısmi ifa dolayısıyla sözleşmeden beklenen yararın ortadan kalktığı veya zarar
gördüğünü ispat etmelidir. Yani ispat yükü yer değiştirmiştir.
·
Satıcı; alıcı temerrüde düştüğünde, mahkemeden
malın satılmasına izin verilmesini isteyebilir. Mahkeme satışın açık artırmayla
yapılmasına veya pazarlık usulüyle satılmasına izin verebilir. Ticari olmayan
satışlar için Borçlar Kanunu’ndaki hükümler uygulanır. Dolayısıyla ticari
olmayan satışlarda, temerrüt halinde satış istisnaidir. Borçlar Kanunu’na göre
kural olarak satıcı, alıcının temerrüde düşmesi halinde malı tevdi edecektir.
Satıcı, satıştan elde
ettiği parayı alıcı adına bir bankaya veya notere tevdi edebilir. Ancak bu
bedelden kendisi, kendi satış bedelini alacaktır.
·
Mal ayıplı ise, kural olarak ayıp ihbarı
yapılmadan ayıba karşı tekeffül hükümlerine gidilemez. Ticaret Kanunu’na göre
ayıp ihbarı şekle tabi değildir. Ancak ayıp ihbar süresi kısaltılmıştır.
Tacir ayıp ihbarı
yaparken, yazılı şekle tabi haklardan birini, örneğin sözleşmeden dönme hakkını
da kullanacaksa, yazılı şekle uymalıdır.
Malın ayıplı olduğu
teslim sırasında açıkça belli ise, alıcı malın tesliminden sonra iki gün içinde
ayıbı ihbar etmelidir. Borçlar Kanunu’na göre açıkça belli ayıplar için belli
bir süre öngörülmemiş, malın makul bir sürede incelenmesi gerektiği
söylenmiştir. Aynı şekilde, ihbardan sonra makul bir sürede ayıptan doğan
haklar da kullanılmalıdır.
Ayıp açıkça belli değilse
alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde ayıbı ihbar etmelidir.
Gizli, malın kullanılması
sonucunda ortaya çıkabilecek ayıplar için kanunda bir süre bildirilmemiştir.
Gizli ayıplar, zamanaşımı süresince karşı tarafa bildirilebilir.
Ticari satışlarda zamanaşımı
süresi Borçlar Kanunu’ndaki 2 yıllık süredir. Yani gizli ayıplar da 2 yıl
içinde ileri sürülebilecektir. Ancak bu süre içinde ayıp ihbarında bulunulması
yeterli değildir. Ayıptan doğan hakların da bu süre içerisinde kullanılmış
olması gerekmektedir. İhbardan sonra geçen makul bir süre içerisinde de,
ayıptan doğan haklar kullanılmalıdır.
Ayıp ihbarında
bulunulduğu halde, ayıptan doğan haklar kullanılmadan 2 yıllık zamanaşımı
süresi geçirilirse, alıcı henüz ifada bulunmamışsa, karşı taraf malın bedelini
isteyebilecektir. Ancak alıcı, malın ayıplı olduğu defini ileri sürebilir. Bu
şekilde bedelden indirim isteyecektir.
Tacirler
arasında hapis hakkının kullanılabilmesi için borçlar arasında ekonomik
irtibatın var olması aranmaz.
Tacirler
geç ödemede bulunması halinde 1530. maddedeki özel düzenlemeye tabi
tutulmuşlardır.
·
Borçlu, kanundan veya sözleşmeden doğan kesin
bir vade varsa ve bu tarihte ödemede bulunmazsa ihtara gerek olmaksızın
temerrüde düşer. Bu tarihten itibaren, şart edilmemiş olsa bile alacaklı faize
hak kazanır.
·
Bir ödeme süresi belirtilmemişse;
-
faturanın veya eşdeğer ödeme talebinin borçlu
tarafından alınmasından itibaren 30 günlük süre sonunda,
-
faturanın alınma süresi belli değilse hizmetin
veya malın teslim alınmasından itibaren 30 günlük süre sonunda,
-
fatura, hizmetten veya maldan önce alınmışsa,
hizmetin veya alınma tarihinden itibaren 30 günlük süre sonunda,
-
kabul ve gözden geçirmeli teslimlerde fatura
gözden geçirme süresinden önce alınmışsa, bu sürecin sonundan itibaren 30
günlük süre sonunda, faturayı bu süreden sonra almışsa, faturanın teslim
alınmasından sonra 30 günlük süre sonunda
borçlu temerrüde düşmüş olur.
·
Sözleşmede öngörülen ödeme vadesi, faturanın
alındığı tarihten itibaren en fazla 60 gün olabilir. Alacaklının KOBİ, borçlunun
büyük işletme olduğu hukuki işlemlerde bu süre aşılamaz. Ancak iki işletme de
büyük işletme ise, taraflar bu süreyi uzatabilir.
Bu düzenlemelerle sözleşmede çok uzun süreli vade
getirilmesine engel olunmak istemiştir.
·
Gecikme faizi emredici kılınmıştır. Gecikme
faizi ödenmeyeceği veya çok az faiz ödeneceği kararlaştırılmışsa, borçlunun
gecikmeden doğan zararlardan sorumlu olmayacağına dair hüküm varsa bu hükümler
geçersiz sayılacaktır.
·
Temerrüt faizi, kanuni faizde belirtilen orandan
en az yüzde 8 fazla miktarda faiz isteme hakkı verilmiştir.
Ticaret Sicili
Esas
olarak ticaret işletmeleri ve tacirleri kayıt altına alır. Ticaret odaları
bünyesinde ticaret sicili tutulur. Denetimi Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
tarafından yapılır.
Sicil
kayıtları tüm ilgililerin incelemesine açıktır. Ticaret sicili resmi bir
sicildir ve resmi sicilde tutulan kayıtlar kanıt olurlar.
Ticari
işletme, açıldıktan 15 gün sonra ticaret siciline tescil ettirilir.
Ticareti
siciline tescil kural olarak istem üzerine yapılır. Ticaret siciline tescil
anı, harca tabi işlerde harç makbuzunun verildiği tarihtir. Tescil talebi
yazılı olarak yapılır. Tescil için öngörülmüş 15 günlük süre hak düşürücü süre
değildir. Bu bir düzen hükmüdür.
Ticaret
siciline tescil edilmiş unsurlarda meydana gelen değişiklikler de tescil
ettirilir.
Bir
işletmenin ticaret siciline tescil ettirilebilmesi için, bu konuda ilgilinin
yani ticari işletme sahibinin talebinin olması gerekir. Tescili gereken ama
tescil ettirilmemiş bir hususu haber alan ticaret sicili, ilgiliyi tescile
davet eder. Bu tescile davette, bu hususun tescil ettirilmesi gerektiği,
tescilin gerekli olmadığı iddia ediliyorsa bu hususun ispatı istenir. Ayrıca
mektupta, tescilin yapılmaması halinde uygulanacak olan yaptırım
belirtilmelidir. Davet mektubunda, tescilin yapılacağı uygun bir süre de
belirtilmelidir. Bu hususlardan birisinin dahi eksik olması, Yargıtay
tarafından tescile davetin geçersiz olduğu şeklinde değerlendirilmektedir.
Davet
mektubunu alan kişi tescili gerçekleştirebileceği gibi, tescili
gerçekleştirmeyip kaçınma sebeplerini belirtebilir. Bir diğer seçenek de davet
mektubunu alan kişinin, kendisine verilen süreyi sessiz geçirmesidir.
Tescile
davet edilen kişi bu sürede sessiz kalır ve tescil de yaptırmazsa, mahalli en
büyük mülki amirinin teklifiyle 1000 TL idari para cezasına çarptırılır. Bu
para cezasının verilmesi, sebeplerini bildiren kişinin sebeplerine dair yapılan
incelemenin, hiç sebep bildirmeyen kişi için yapılmayacağı anlamına gelmez.
Mahkeme,
tescili yaptırmayan kişinin bildirdiği sebepleri dosya üzerinden inceler.
Mahkeme tescili gerektiren bir husus olduğunu düşünürse, bunun tescilini sicil
müdürüne emreder. Bu durumda kişi para cezasına çarptırılmayacaktır. Sicil
memurunun burada yaptığı tescil, resen tescil değil mahkeme kararıyla
tescildir. Resen tescil, kanunda öngörülen bazı istisnai hallerde mümkündür.
Tescilin
reddi sonrasında geçici tescil yapılabilir. Geçici tescil 3 ay içinde mahkemeye
başvurulduğu veya tarafların aralarında anlaştığı ispatlanamazsa geçici tescil
silinir.
20.11.2012
Ticaret Unvanı ve
İşletme Adı
Ticaret
unvanı, işletme sahibinin diğer tacirlerden ayırt edilmesi için konulur. Farklı
ticaret unvanı sistemleri vardır.
·
Özgürlük sistemi; unvanı belirlemekte tacir
tamamen serbesttir. İşletmeden ayrı olarak devredilebilir.
·
Gerçeklik sistemi; Tacirin kimliğini açıkça
ortaya koyması gerekir. Devredilemez, miras ile geçemez.
·
Karma sistem: Özgürlük ve gerçeklik sisteminin
karışımıdır. Unvan alınırken, unvan tacirin kimliğini açıkça ortaya koymalıdır
ancak unvan kullanılmaya başlandıktan sonra başkasına devredilebilecektir.
Miras ile geçebilir. Kanun koyucu ortaklardan birinin ölmesi halinde de belirli
şartların varlığı halinde unvanın aynen korunmasına karar verebilir.
Ticaret
unvanı çekirdek ve ekten oluşur. Ek de ticaret unvanı korumasından yararlanır.
Gerçek ve tüzel kişiler arasında ticaret unvanı farklıdır.
Gerçek
kişilerde ticaret unvanı ad ve soyadın kısaltılmasından ibarettir. Örneğin,
Ahmet Necip Arslan. Daha önce tescil edilmiş ticaret unvanı kullanılamaz. Bu
durumda aynı isimli gerçek kişi tacir, iltibası önleyecek bir ek almalıdır. Bu
zorunlu bir ektir. Gerçek kişilerin gerçek hayatta çok faaliyeti olmadığından,
eski ticaret kanununda unvanları sicil bölgesiyle sınırlı tutulmuştu. Yeni
ticaret kanunu ile ise koruma sicil bölgesiyle sınırlanmamıştır. Eğer şube
varsa, ticaret unvanına şube eki eklenir. Merkezi yurt dışında bulunan bir
işletmenin varlığı halinde, işletmenin merkezi de belirtilerek unvan
kullanılır.
Ticaret
unvanına ihtiyari ekler de getirilebilir.
Ek
getirmede kanuni sınırlamalar vardır. İltibas yaratan, kamu düzenine ve ahlaka
aykırı ekler eklenemez. Örneğin ortada şirket olmamasına rağmen, şirket ibaresi
unvana eklenemez. Türk, Türkiye, Cumhuriyet, milli ibareleri ancak Bakanlar
Kurulu kararı ile kullanılabilir.
Ticaret
şirketleri, anonim, komandit, kollektif, limitet, sermayesi paylara bölünmüş
komandit şirket ve kooperatiftir.
Kollektif
şirketlerde, ortaklardan en az birinin adı ve soyadı, şirket türü unvanda
belirtilmelidir. Örneğin Ahmet Necip Arslan Kollektif Şirketi
Komandit
şirketlerde unvanda en az bir komandite ortağın adı, soyadı ve şirket türü
belirtilmelidir. Unvanı belirtilecek olan kişinin komandite ortak olması, yani
şirketin borçlarından sınırsız sorumlu olan bir kişi olması gerekmektedir. Eğer
komanditer ortağın ismi yazılı olursa, o ortak şirketin borçlarından sınırsız
olarak sorumlu olur.
Kooperatif,
anonim, limitet şirketin, yani sermaye şirketlerinin, şirket türü ve konusu
unvanda belirtilmelidir. Örneğin, Ormancılık, Sanayi ve Ticaret A.Ş. Şirketin
türü kısaltılarak yazılabilir. Ancak gerçek kişi ismi kullanılıyorsa, şirket
türü kısaltılamaz. Ahmet Necip Arslan Anonim Şirketi şeklinde kullanılmalıdır.
Ticari
işletme işleten diğer tüzel kişiler için, tüzel kişinin adı ticaret unvanıdır.
Donatma
iştiraki, donatanlardan birinin adı ve soyadı veya geminin adını belirterek
unvanı kullanır. Gemi ve ortak adı kısaltılamaz.
Esnaf
ticaret unvanı kullanamaz.
İşletmenin
görülebilecek bir yerine ticaret unvanı yazılmalıdır. Tüm belgelerde ticaret
unvanı yazılmalıdır. Ticaret sicil numarası, şirket merkezi, web sitesi sahibi
olması zorunlu bir şirket söz konusuysa web sitesi adresi de belgelerde belirtilmelidir.
Anonim şirketler, sicil numarasını ve sicile kayıtlı olduğu yeri de
evraklarında gösterir.
Unvan
işletme ile birlikte en geç 15 gün içinde tescil ettirilmelidir. Tacir ticaret
unvanı ile beraber noterden onaylı imzasını da tescil ettirir.
Ticaret Unvanının
Devamı İlkesi
1.
Adın değişmesi; ortaklardan birinin adı mahkeme
kararıyla değişmiş ise eski unvanını kullanmaya devam edebilir. Ancak bu isim
değişikliği yine de sicile bildirilmelidir.
2.
Ortaklarda değişiklik; şirkete yeni ortak
girmesi veya ortaklıktan çıkması halinde unvan aynen kalabilir. Bir ortağın ortaklıktan
çıkması halinde onun isminin kullanılabilmesi için yazılı izni gerekir.
3.
Ortaklardan birinin ölmesi halinde miras yoluyla
unvanı mirasçılarına geçer. Ancak ticaret unvanı ve işletme aynı tereke
alacaklısına geçmelidir. Mirasçılar ortaklıktan çıkmayı tercih etseler dahi,
mirasçıların yazılı izni ile aynı unvan kullanılmaya devam edilebilir.
Türk
Ticaret Kanunu 11. Madde ile, ticaret unvanının ticari işletme devrinin kapsamı
dışında tutulabileceği öngörülmüştür. Ancak ticaret unvanı, ticari işletmeden
ayrı olarak devredilemez. Devralan kişi unvanı aynen kullanır, ayrıca halefiyet
belirten bir ek kullanmasına gerek yoktur. İşletme devredilirken aksi
kararlaştırılmış olmadıkça unvan da devredilmiş sayılır.
Usulüne
uygun tescil edilmiş ticaret unvanın kullanma hakkı sadece unvan sahibine
aittir. Hakkın doğumu kullanmakla başlar, yani tescil kurucu değildir. Ticaret
unvanı ticari işletme sıfatının kaybedilmesiyle sona erer. Ticaret şirketleri,
tasfiyeye girdikleri andan itibaren ticaret unvanını “tasfiye halinde”
ibaresiyle birlikte kullanırlar.
Ticaret
unvanının korunması için tespit davası açılabilir.
Hukuka
aykırı kullanılan unvanın terkin edilmesi dava edilebilir. Tecavüz sonucu
oluşan maddi durumun ortadan kaldırılması talep edilebilir. Ayrıca maddi
tazminat talep edilebilir veya bu unvanın haksız kullanımı sonucunda haksız
kullanan kişinin elde etmesi muhtemel yararlar istenebilir. İkisi aynı anda
istenemez.
04.12.2012
Tacir Yardımcıları
Tacir
yardımcıları, bağımlı ve bağımsız yardımcılar olmak üzere ikiye ayrılır.
Bağımlı
tacir yardımcıları üç tanedir.
·
Ticari temsilci
·
Ticari vekil
·
Pazarlamacı
Tacir,
ticari işletme faaliyetini yürütürken tüm sözleşmeleri, tüm hukuki işlemleri
tek başına yürütemez. Tek başına bunların hepsini yapması ticari hayat
tecrübelerine aykırıdır. Tacirin, yardımcılara ihtiyaç duyması kaçınılmazdır.
Tacirin
kendi iradesiyle seçtiği yardımcılara tacir yardımcıları denir. Tacirin emek ve
sermayesinden yararlandığı personeli aslında oldukça geniştir. Ancak ticaret
hukuku açısından sadece belirli yardımcıların önemi vardır.
Tacir
yardımcılarının önemli bir özelliği iradi temsilciler olmasıdır. Tacirin kanuni
temsilcileri de olabilir, ancak bunlar tacir yardımcısı sayılmaz. Tüzel kişi
tacirlerin organlarının üyeleri de tacir yardımcısı sayılmaz.
Bağımlı
tacir yardımcıları Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Bağımlı Tacir
Yardımcıları
Ticari Temsilci
En
önemli tacir yardımcısı ticari temsilcidir.
Kanuna göre, tacirin ticari faaliyetinde her türlü işlemi yürütmeye ve
işletmeye ilişkin her türlü işlemi yapmaya yetkili olan yardımcıya ticari
temsilci denir.
Ticari
temsilcinin tayini herhangi bir şekle tabi değildir. Atanması sarih veya zımni
olabilir ama bu kişinin atanması mutlaka ticaret siciline tescil ve ilan
ettirilmelidir. Atama tescilden önce de geçerlidir.
Bir
ticari işletmenin tüm işlemlerini yapan ve buna tacirin ses çıkarmadığı
kişiler, sarahaten temsilci olarak atanmamış olsa ve böyle bir tescil, ilan
olmasa dahi zımnen atanmış sayılır. Örtülü tayin, doktrin, içtihat ve kanun
tarafından tanınmıştır.
Ticari
temsilciyi ancak tacir atayabilir. Bir ticari temsilci, başka bir ticari
temsilci atayamaz. Ticaret şirketlerinde ticari temsilciyi yönetim organı atar.
Ancak
gerçek kişiler ticari mümessil olabilir.
Ticari
temsilcinin yetkileri kural olarak sınırlandırılamaz. Sınırlandırılan yetkileri
de tescil ve ilan edilmiş olması gerekmektedir. Tescil ve ilan edilmeyen
sınırlandırma, üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
Ticari Temsilci ve
Tacir Arasındaki İlişki
Bu
bir vekalet ilişkisi de olabilir. Ticari temsilci, tacirinin gözetimi
altındadır. Onun talimatlarına uygun hareket eder.
Ticari
temsilcinin rekabet yasağı vardır. Bu kural diğer tacir yardımcılarına da
uygulanır. Buna göre ticari temsilci, işletme konusuna giren bir faaliyeti
kendi adına ve hesabına yürütemeyeceği gibi, başkasının hesabına da yapamaz.
Aksi
halde bir tazminat sorumluluğu öngörülmüştür. Tacir, ticari temsilcinin kendi
adına yaptığı işlemlerin, kendi adına yapılmış gibi hüküm doğurmasını
isteyebilir. Ticari temsilci başkasının adına yaptığı işten dolayı menfaat elde
ediyorsa, bunun da kendisine devrini ister.
Ticari Temsilcinin
Temsil Yetkisi
Ticari
temsilci, tacir yardımcılarının en geniş yetkilisidir. Bu kişinin yetkileri
kural olarak sınırlandırılmamıştır. Sınırlandırma, ancak kanunun izin verdiği
yerde ve izin ölçüde getirilebilir.
Ticari
temsilci, işletmeye işçi alıp çıkartabilir, banka hesabı açabilir, ticari vekil
atayabilir, kambiyo senedi düzenleyebilir, taciri mahkemede temsil edebilir.
Ticari
temsilcinin yetkisi, dış ilişkide kanuni veya kanunda izin verilen konularda iradi
olarak sınırlanabilir. İç ilişkide ise böyle bir sınırlandırma yoktur.
Kanuni Sınırlamalar
·
Ticari temsilcinin yetkisi işletme konusuyla
sınırlıdır. Ticari temsilcinin işletme konusu dışında yaptığı işlemler taciri
bağlamaz.
·
Ticari temsilci, işletmenin varlığını ortadan
kaldıracak işlemler yapamaz. İşletmeyi devredemez, işletmeyi rehin veremez,
işletmeyi tasfiye kararı veremez.
·
Tacirin özbenliği ve hukuki varlığına ilişkin
işlemleri yapamaz. Başka birisini şirkete ortak alamaz, ortaklık sözleşmesini
feshedemez. Ticaret unvanını değiştiremez. Tacirin iflasını isteyemez.
Konkordato teklifinde bulunamaz.
·
Kanunda açıkça belirtilen bazı işlemleri
yapamaz. Açıkça yetkilendirilmedikçe ve işletme konusuna girmiyorsa
taşınmazları devredemez. Öğretide bu yasağın, taşınmaza ilişkin satış ve satış
vaadi sözleşmelerini de kapsadığı düşünülmektedir. Ancak özel yetki verilmesi
şartıyla bu işlemleri yapabilecektir. Taşınmazı devir alma konusunda ise bir
sınırlama yoktur.
İradi Sınırlamalar
·
Bir ticari işletmeye birden fazla ticari
temsilci atanabilir. Bu kişiler, kural olarak tek başına taciri temsil
yetkisine sahiptir. Ancak bunların yetkileri birlikte imza şartıyla
sınırlandırılabilir.
·
Ticari temsilcinin temsil yetkileri şubeye
hasredilebilir. Yani, ticari temsilcinin yetkileri şube ile sınırlanabilir.
İradi
sınırlamaların getirilmesi, tacirin takdirine bırakılmıştır. İki sınırlama bir
anda getirilebileceği gibi, ikisi de getirilmeyebilir.
Bu
sınırlamaların tescil ve ilan edilmeleri gerekir. Tescil ve ilan edilmeleri
halinde üçüncü kişiler bu sınırlamaları bilmediklerini ileri süremez. Tescil ve
ilan edilmediği halde ancak üçüncü kişinin bunu bildiği veya bilmesi gerektiği
ispatlanarak iyi niyetleri bertaraf edilebilir.
·
İşlem miktarı ve işlem konusu hakkında sınırlama
getirilebilir. Bu sınırlamalar tescil ve ilan edilemez. Bu sebeple de üçüncü
kişilere karşı ileri sürülemeyecektir. Ancak uygulamada bu yasağa rağmen tescil
yapılabilmektedir. Bu tescil, bir sonuç doğurmaz. Üçüncü kişilerin bunları
bildiği ileri sürülemez.
Temsil Yetkisinin
Sona Ermesi
Tacirin,
ölümü ve fiil ehliyetini kaybetmesi ticari temsilcilik ilişkisini sona
erdirmez. Ancak bu ilişki tacirin kişilik özelliklerinden dolayı kurulmuş
olması halinde, tacirin ölümü halinde sona erer. Bu kural, diğer tacir
yardımcılarına da uygulanır. Buna karşılık tacirin ve ticari mümessilin iflası,
ticari temsilcilik ilişkisini sona erdirir.
Ticari
temsilci her zaman azledilebilir ve temsilci de istifa edebilir. Bu haktan
feragat geçersizdir. Zamansız azilden ve istifadan doğan zararlar için tazminat
hakkı saklıdır.
Ticari
işletmenin devri, temsil ilişkisini sona erdirir.
Ticari
işletmenin tasfiyeye girmesi halinde, ticari temsil ilişkisi devam eder.
Doktrinde bu görüşün aksi yönünde fikir beyan edenler de vardır. Tasfiye
tamamlanınca ilişki sona erer.
Ticari
temsil ilişkisinin sona erdiği tescil ve ilan ettirilmelidir. Aksi halde tacir,
temsilcinin işlemlerinden dolayı sorumlu olur.
Ticari Vekil
Ticari
vekil, ticari temsilciye göre daha sınırlı yetkili bir temsilcidir. Ticari
vekil genel ve özel şekilde yetkilendirilebilir.
Ticari
vekilin tayini şekle tabi değildir.
Ticari
vekil tescil ve ilan ettirilemez.
Esnaf
ticari vekil arayamaz.
Tacir
ile ticari vekil arasındaki ilişki çoğu zaman hizmet ilişkisi biçimindedir.
Vekilin
yetkisi işletmenin olağan işleriyle sınırlıdır. Ticari vekil, kanunda açıkça
sayılan işlemleri yapamaz. Bunlar;
·
Ödünç para ve benzerini almak,
·
Kambiyo taahhüdünde bulunmak,
·
Dava açmak,
·
Açılmış davayı takip etmektir.
Bu
işlemler için kendisine açıkça yetki verilebilir.
Ticari
vekillerin yetkisi işyeriyle sınırlıdır. İşyeri dışında bu işlemleri
yapamazlar.
Ticari
vekilin yetkisi, işyerindeki asılı ilan ve panolarla belirlenir. Böyle bir ilan
vs. yoksa, ticari vekil satışla ilgili tüm işlemleri yapabilir, faturayı
düzenleyebilir, her türlü ihtar ve ihbara muhatap olabilir ve bu her türlü
ihtar ve ihbarı kendisi de yapabilir.
Ticari
vekil ilişkisinin sona ermesi, ticari temsilci ilişkisinin sona ermesi gibidir.
İlan edilmez ama gerekiyorsa duyurulur.
Pazarlamacı
Ticari
işletmenin dışında, sürekli şekilde, ücret karşılığında tacir adına yetkili
işlem yapmaya yetkili kişidir.
Pazarlamacı,
işletme dışında işletmenin cirosunu artırmaya çalışan, emeğinden tacir
tarafından yararlanılan tacir yardımcısıdır.
Pazarlamacı
ilişkisi sürekli bir ilişkidir. Tek bir sefer için yapılan aracılık
pazarlamacılık değildir.
Pazarlamacılık
sözleşmesi yazılı şekle bağlı değildir. Ancak temsil yetkisi verilecek veya
tekel hakkının aksi kararlaştırılacaksa, bunun yazılı şekilde sözleşmede yer
alması gerekir.
Tacir
ile aralarındaki hukuki ilişki pazarlamacı sözleşmesidir. Pazarlamacı
sözleşmesi, hizmet sözleşmesinin bir türü olarak düzenlenmiştir. Bu
pazarlamacının, eski kanundaki seyyar tüccar memurundan farklı bir kişi
olduğunu söyleyen görüşler de vardır. Bu görüş pazarlamacılığın üçüncü
kişilerle ilişkisinin yeni borçlar kanununda düzenlenmemiş olmasına
dayanmaktadır. Ancak esasında yeni kanunda da aracılık yapan pazarlamacı için
de bu yönde düzenlemeler vardır. Bu sebeplerle eski kanundaki seyyar tüccar
memuru ile yeni kanundaki pazarlamacı aynı kişilerdir.
Tacir
ve ticari mümessil, pazarlamacıyı atayabilir. Ama pazarlamacı, esnaf
işletmesinde atanamaz. Ticari vekilin pazarlamacı atayıp atayamayacağı
konusunda açık bir hüküm yoktur.
Borçlar
Kanunu’nun 452. Maddenin 1. Fıkrasına göre pazarlamacının temsil yetkisi kural
olarak yoktur. Aksi, ancak yazılı olarak kararlaştırılabilir.
Eğer
pazarlamacı işletmeyle ilgili işlemler için özel olarak temsil yetkisi
verilirse, işletmeyle ilgili tüm işlemleri yapabilir. Ama özel olarak yetki
verilmemişse tahsil yapamaz ve alacağın vadesi tecil edemez.
Pazarlamacının
bölgesinde tekel hakkı vardır. Pazarlamacıya tekel hakkı verilmeyecekse, bunun
yazılı olarak kararlaştırılması gerekir.
Pazarlamacılık
ücret karşılığı yapılır. Pazarlamacıya mutlaka belli bir ücret ödenmesi
gerekir. Uygulamada kişiye ayrıca satış karşılığı komisyon verilmektedir.
Pazarlamacı,
pazarlamacılık ilişkisinden doğan muaccel alacakları için işverenin ödeme
güçsüzlüğüne düşmesi durumunda, henüz muaccel olmayan alacaklar için
müşterilerden aldığı kıymetli evrak, para ve taşınırlar üzerinde hapis hakkı
kullanabilir.
Pazarlamacının
tüm masraflarının tacir tarafından ödenmesi gerekir. Masrafları pazarlamacının
üzerine yıkan sözleşme hükümleri hükümsüzdür. Pazarlamacının bu masrafları
isteme hakkı bulunmaktadır.
Pazarlamacılık
sözleşmesi, sözleşmede belirtilen süre geçtikten sonra sona erer. Eğer süre
bitmesine rağmen sözleşme devam etmişse, sözleşme belirsiz süreli hale gelir.
Belirsiz süreli sözleşmeler de uygun bir mehil verilmek kaydıyla İş Hukuku
kurallarına göre feshedilebilir.
Bağımsız Tacir
Yardımcıları
Bağımsız
tacir yardımcıları şunlardır;
·
Acente
·
Komisyoncu
·
Simsar(Tellal)
Bağımsız
tacir yardımcılarının en önemlisi acentedir.
Acente
Acente
bir tacir yardımcısıdır, ancak bağımsızdır. Yani tacirin işletme organizasyonu
içinde görev yapmaz. Acente kendisi de
tacir olabilir. Temel olarak iki tür faaliyette bulunabilir. Bunların ilki
aracılık yapmak, ikincisi taciri temsil yetkisine sahip olup tacir adına
sözleşme yapmak amacıyla çalışan acentelerdir.
Acente, tacir adına ve hesabına sözleşme yapar.
Komisyoncu kendi adına ve tacir hesabına sözleşme yapar. Acente tam temsil
yetkisine, komisyoncu dolaylı temsil yetkisine sahiptir. Tellal ise sadece
aracılık yapar. Tellal ile aracı acente arasındaki fark ise, acentenin tacirle
arasındaki ilişkinin sürekli olmasıdır. Tellal ise sadece belirli sözleşme veya
sözleşmeler grubu için tacirle çalışır.
Bağımsız
tacir yardımcılarından acente, Türk Ticaret Kanunu 102. Madde ve devamı
hükümlerinde düzenlenmiştir. Komisyoncu ise Borçlar Kanunu’nda 502 ve devamı
hükümlerinde düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nda komisyoncu için özel hükümler
bulunur. Bunlar taşıma işleri için komisyonculuk yapanlar için hükümlerdir.
Tellal Borçlar Kanunu’nda 520 ve devamı hükümlerinde düzenlenmiştir.
İşletmenin
bulunmadığı yerlerde, tacirin iki imkanı vardır. Bunların ilki şube açmak,
ikincisi temsilciler vasıtasıyla hareket etmektir. Şube açmak birçok masrafı
beraberinde getirir. Tacir bu masrafları yapmamak için acenteler vasıtasıyla
hareket edebilir.
Acente,
ticari mümessil veya ticari vekil gibi, tacire bağlı bir sıfatı olmaksızın, bir
sözleşme uyarınca belirli bir yer veya bölgede, sürekli olarak ticari işletmeye
ilişkin sözleşmelere aracılık eden veya tacir adına bu sözleşmeleri yapma
yetkisine sahip olan bağımsız tacir yardımcısıdır.
Acente
gerçek veya tüzel kişi olabilir. Acentenin faaliyeti ticari işletme boyutuna
çıktıysa, acente kendisi de tacir olabilir.
Acentenin Unsurları
Acentenin
unsurları şunlardır;
·
Bir sözleşmenin varlığı,
Acentelik
sözleşmesi kanunda açıkça düzenlenememiştir. Bu yüzden doktrinde acentelik
sözleşmesinin sui generis bir sözleşme olduğuna dair görüşler vardır. Ancak
acentelik sözleşmesinin asli edimleri sözleşmede belirtilmiştir. Öyleyse
acentelik sözleşmesi de kanunda düzenlenmiş bir sözleşmedir. Acente genel
distribütör, bayii gibi başka adlarla da faaliyet göstermektedir.
Kanunda
düzenlenmemiş olan tek satıcı adlı bir kişi de vardır. Tek satıcı, üretim yapan
firmadan bir eşyayı alıp kendi adına ve hesabına sözleşme yapar.
·
Tacire aracılık yapma,
Esnafa
yapılan aracılık acentelik hükümlerine tabi olmaz.
·
Yer unsuru,
Acente
belli bir bölgede faaliyet gösterir. Bu bölge tüm ülke olabileceği gibi, belli
bir bölge veya il de olabilir.
·
Faaliyetin sürekliliği,
Acentelik
faaliyeti, meslek edinilmiş bir faaliyettir. Sürekli olarak yapılır.
·
Bağımsızlık.
Acente
ile tacir arasındaki ilişkide acente tacire bağlı hareket etmek zorundaysa da,
aralarındaki ilişki bağımsız niteliktedir.
Acente
tacirin menfaatlerini korumaya mecburdur.
Acentelik
hükümlerinde boşluk bulunursa, aracı acentelere taşıdığı benzerlik nedeniyle
tellallık hükümleri uygulanır. Sözleşme yapma yetkisine sahip olan acenteye
ise, boşluk bulunması halinde komisyonculuk hükümleri uygulanır.
Sermaye
piyasasında aracı kurumların acenteliği özel bir tebliğde düzenlenir. Aracı
kurum ile acentenin yaptığı işlemlerde, acentenin ve aracı kurumun müteselsil
sorumluluğu bulunur.
Acenteye,
Türk Ticaret Kanunu 103. Madde uyarınca, acente hükümleri iki ilişkiye de
uygulanır. Kendi adına ve tacir hesabına sürekli olarak işlem yapan kişiler
acentelik hükümlerine tabidir. Yani aslında komisyoncu olacak kişi, işi sürekli
yapıyorsa acentelik hükümleri uygulanır. Yabancı bir tacir adına ve hesabına
veya yabancı bir tacir adına kendi adına ve tacirin hesabına, tek bir işlem
dahi yapan kişiye acente hükümleri uygulanır.
Acente,
taciri mahkemede temsil edebilir.
Acentenin Yetkileri
Acentenin
yetkileri şunlardır;
·
Hakkı koruyan beyanları yapmak ve kabul etmek,
Acenteye
yapılan bildirim tacire yapılmış sayılır. Aynı şekilde acente, hakkı koruyan
beyanları tacir adına yapabilir. Bu yetki, sözleşmeyle kaldırılabilir. Yabancı
tacirler adına acentelik yapan kişiler için sözleşmede getirilmiş bu hükümler
105/2’nin kıyasen uygulanması dolayısıyla hükümsüzdür. Bu maddeye göre acentenin mahkemede taciri
temsil yetkisi vardır. Bunun aksine sözleşme yapılabilir ama yabancı tacirler
için bu tür sözleşmeler yapılamaz. Bu kıyasen uygulandığında, yabancı tacirin
acentesi için hakkı koruyan beyanları yapma ve kabul etme yetkisinin
kaldırılamayacağı sonucuna ulaşılır.
·
Bedeli tahsil ve malları teslim etme yetkisi,
Müvekkilinin
özel ve yazılı onayı olmasa bile, acente bizzat teslim ettiği malların bedelini
alma, bizzat bedelini ödediği malları teslim alma yetkisine sahiptir.
·
Taciri mahkemede temsil yetkisi,
Acenteye
karşı açılan davanın sonucunda verilen hüküm acenteye karşı infaz edilemez,
tacire karşı infaz edilir.
·
Özel olarak verilmişse sözleşme yapma yetkisi,
Sözleşme
yapma yetkisi sözleşmeyle verilmedikçe acente tacir adına sözleşme yapamaz.
Acente bu sözleşmeyi ticaret siciline tescil ettirebilir. Tacir de tescili
yaptırabilecektir. Tescil burada açıklayıcıdır, kurucu değildir. Sözleşme yapma
yetkisi, bu yetki verildiği tarihten itibaren doğar.
Acente,
sözleşme yapma yetkisi olmadan işlem yaptıysa, tacir bu işlemi öğrendiğinden
itibaren derhal icazet verebilir. Eğer icazet vermezse acente sözleşmeden
dolayı bizzat sorumlu olur. Borçlar Kanunu’nda ise yetkisiz temsilcinin yaptığı
işlem hükümsüzdür. Bu hükümsüzlükten kaynaklanan zarardan yetkisiz temsilci
sorumlu olur.
Acentenin Hakları
Acentenin
hakları şunlardır;
·
Acentenin tekel hakkı,
Yazılı
olarak aksi kararlaştırılmadıkça, tek müvekkil tek acente ilkesi uygulanır.
Yani tekel hakkı çift yönlüdür. Acente de tacir de tekel hakkına sahiptir. Müvekkil,
aynı zamanda ve aynı yer veya bölge içinde aynı ticaret dalı ile ilgili olarak
birden fazla acente atayamayacağı gibi, acente de aynı yer veya bölgede,
birbirleriyle rekabette bulunan birden çok ticari işletme hesabına acentelik
yapamaz.
Bu
kuralın aksi kararlaştırılabilir.
·
Ücret hakkı,
Acente
sözleşme kurulduğunda değil, tacir ekonomik menfaati elde ettiğinde ücrete hak
kazanır. Üçüncü kişinin üzerine düşen edimi yerine getirmeyeceği anlaşılırsa,
acentenin ücret hakkı düşer. Ama tacirden kaynaklanan bir sebeple sözleşme
yerine getirilemezse, acentenin ücret hakkı düşmez. Mücbir sebep ve borçlunun
kusuru gibi sebeplerle sözleşme yapılmazsa veya sözleşmeden dönülürse, acente
ücrete hak kazanmaz.
Sözleşmede
miktar veya belli bir oran belirlenir. Belirlenmemişse ticari teamüle göre
ücret belirlenir. Ticari teamül de yoksa mahkeme uygun ücrete karar verir.
Tacir,
tekel hakkına aykırı hareket eder veya tekel hakkı olduğu halde bizzat burada
sözleşme yaparsa, acente ücrete hak kazanır. Tacirin bu tür sözleşmeler yapması
halinde acenteye bildirim yapma yükümlülüğü vardır.
·
Olağanüstü giderleri isteme.
Tacir
olağanüstü bir gider talimatı verdiyse, bu ücretleri ödemekle yükümlüdür. Bu
masraflar ve verdiği avanslar için faiz isteme hakkına sahiptir.
Acentenin Borçları
·
Acente, müvekkilin menfaatini korumak
zorundadır.
·
Acente, talimatlara uygun hareket etmek
zorundadır. Eğer talimat olmayan bir hususla karşılaşırsa, derhal talimat
almaya çalışır. Talimat beklenmesine imkan vermeyen acil bir durum varsa,
basiretli bir iş adamı gibi hareket eder önlem alması gerekir.
·
Acente, müvekkile ait paraları ona göndermek
zorundadır.
·
Acentenin, haber verme, bildirimde bulunma borcu
bulunur. Acente, yaptığı sözleşmeler, müşteri listeleri, piyasada gelişen
önemli olayları gibi hususları müvekkiline haber verir.
·
Müvekkiline rakip olan firmaların acenteliğini
üstlenemez. Bunun aksine sözleşme yapılabilir.
Acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra da, sözleşmede
kararlaştırılmışsa rekabet yükümlülüğü devam eder. Bu tür bir anlaşma yazılı
olarak ve 2 yılı aşmayacak bir şekilde yapılabilir. Tacir de, buna uygun bir
tazminat öder.
Acenteliğin Sona
Ermesi
Acentelik
sözleşmesi, süre kararlaştırılmışsa sürenin sonunda sona erer. Süre
belirtilmemişse, 3 ay önceden ihbar yapılarak sözleşme feshedilebilir. Haklı
sebep varsa, sözleşme derhal feshedilebilir. Haklı sebeplere örnek olarak
şunlar gösterilebilir.
·
Haksız rekabet
·
Rekabet yasağının ihlali
·
Yan edim yükümlülüklerine sürekli aykırılık
Portföy Tazminatı
Taraflardan
birinin, ölümü, iflası, ehliyetini kaybı veya sürenin sona ermesi halinde
sözleşme sona erer. Sözleşme sona erince portföy tazminatı söz konusu olur.
Buna denkleştirme tazminatı da denilmektedir. Acentenin, görev yaptığı süre
içerisinde tacire kazandırdığı müşteri çevresinden dolayı aldığı tazminata
portföy tazminatı denir. Zira, tacir bu müşteri çevresinden sözleşme sona
erdikten sonra dahi para kazanacaktır. Sözleşme süresiyle sona erince de
portföy tazminatı istenebilir.
Koşulları
Müvekkilin,
acentenin faaliyeti sonunda müşteri çevresi oluşturmuş olması gerekir. Ayrıca
tacir, bu müşteri çevresinden kazanç sağlamaya devam ediyor olmalıdır. Örneğin,
tacir sektörden çekiliyorsa, artık bu müşteri çevresinden kazanç sağlamayacağı
için portföy tazminatı istenemeyecektir.
Acente,
sözleşmenin sona ermesi dolayısıyla, daha sonra yapılacak sözleşmelerden dolayı
alacağı ücreti kaybediyorsa bu ücret istenebilir.
Bu
tazminat, hakkaniyet gereği ödenir. Hakkaniyet ilkesi kanunda belirtilmiştir.
Hakimin, vicdani kanaat olarak adalet ve hakkaniyet gereği böyle bir tazminat
ödeneceğine kanaat etmiş olması gerekmektedir. Hakime geniş bir takdir yetkisi
tanınmıştır.
Acentelik
sözleşmesi acentenin kusuru nedeniyle ve ondan kaynaklanan bir sebeple sona
erdirilmişse portföy tazminatı istenemez.
Tazminat
için kanunda azami bir miktar öngörülmüştür. Tazminat son 5 yıllık faaliyet ile
elde edilen komisyonun ortalamasını aşamaz.
Bu
tazminat, sözleşme sona erdikten sonra 1 yıl içinde istenebilir. Bu süreninin
niteliği tartışmalıdır. Bir görüş zamanaşımı derken, diğer bir görüş hak
düşürücü süre demektedir. Kürsü, hak düşürücü süreye katılmaktadır.
Bu
hüküm, tek satıcılık sözleşmelerine de uygulanır.
Komisyoncu
Kendi
adına ve müvekkili hesabına taşınır eşya ve kıymetli evrak alım satımını, ücret
karşılığında yürüten tacir yardımcısıdır. Burada bir dolaylı temsil vardır.
Dolayısıyla kendi adına sözleşmesi yaptığı için komisyoncu sözleşmenin tarafı
olur ama sözleşmeden doğan menfaati müvekkiline devretme borcu altında olur.
Komisyoncu
işi ücret karşılığında yapar. Komisyoncu sürekli iş yapmaz. Komisyonculuk
süreklilik arz ederse, acentelik hükümleri uygulanır.
Komisyoncu
müvekkilin talimatlarına uygun hareket eder. Belirlenen fiyattan daha yüksek
fiyatla alım yaparsa aradaki tazminatı karşılar.
Komisyoncu
yaptığı işlemler hakkında müvekkilini haberdar etmek zorundadır.
Komisyoncu
kazandığı hak ve yüklendiği borçları da müvekkile devreder.
Komisyoncunun
temel hakkı ücrettir. Ücretin miktarı, şartları, ödeme şekli sözleşmede
belirlenir.
Ücret
hakkının doğabilmesi için sadece sözleşmenin kurulması yetmez, sözleşmeden
doğan menfaatin müvekkile teslim edilmiş olması gerekir.
Komisyoncu,
müvekkilin menfaati için yaptığı tüm masrafları talep edebilir. Komisyoncu bu
masraflar için hapis hakkına sahiptir.
Komisyoncu,
verilen görevin ifası ile sona erer. Bunun dışında azil, ölüm, fiil ehliyetinin
kaybı, iflas gibi hallerde de sözleşme sona erer.
Simsar
Taraflardan
hiçbirine bağımlı tacir sıfatı ile bağlı olmaksızın, sürekli şekilde ücret
karşılığında sözleşmenin yapılması konusunda aracılık eden tacir yardımcısıdır.
Taşınmaz
tellallığı yazılı şekle tabidir.
Simsar
bağımsız olarak faaliyetini yürütür. Kendine ait bir işletmesi olabilir.
Simsarlık
ücret karşılığı yapılır. Ücretsiz olarak yapılabilir ama bu vekalet hükümlerine
tabidir.
Simsar,
ticari olmayan işlere de aracılık yapabilir.
Simsarın
en temel borcu aracılık etmektir. Sözleşme yapılmasına aracılık eder. Sözleşme
yapılması ortamını hazırlar.
Müvekkilinin
menfaatlerini korumak durumundadır. Görevini yerine getirirken, müvekkilinin
onayını olmaksızın diğer taraftan ücret talep edemez. Diğer taraftan ücret
talep ederse, tacirden alacağı ücreti kaybeder.
Tellal,
yaptığı aracılık faaliyeti sonucu sözleşme kurulursa, ücrete hak kazanır.
Sözleşmenin ifa edilmiş olmasına gerek yoktur.
Sözleşmede
ücret miktarı belirlenmemişse, tarifelere, tarife yoksa ticari teamüle bakılır.
Teamül yoksa mahkeme karar verir.
Masraflar
simsara aittir. Sözleşme ile aksi kararlaştırılabilir.
Tüm
tacir yardımcıları için ücret alacakları 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Haksız Rekabet
Haksız
rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine,
dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
Rakipler
arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen
aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile
ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.
Serbest
rekabet özgürlüğü Anayasa’da düzenlenmiştir. Bu serbest rekabet kurallarına
aykırı hareketler Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Haksız
rekabet bir haksız fiildir. Ama haksız rekabetin varlığı için kusur şart
değildir. Bazı davaların açılabilmesi için ise kusur aranır.
·
Dürüstlük kuralına aykırı ticari uygulama
olması,
·
Zarar veya zarar tehlikesi,
·
Zarar ve davranış arasında uygun illiyet bağı
olması aranır.
Haksız
rekabet halleri kanunda sayılmıştır. Ama bunlar tahdidi değildir.
·
Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış
yöntemleri
o Kötülemek,
§ Kötü
niyetle açılan haksız rekabet davaları,
§ Rakibin
müşterilerine, rakibinmiş gibi fahiş fiyat listeleri gönderilmesi,
§ Rakibin
iflasın eşiğinde olduğuna dair yalan haber yayılması.
o Kendini
veya üçüncü bir kişiyi yalan beyanlarla rekabette avantajlı hale getirmek,
§ Ürünün
nerede üretildiği konusunda yalan beyan,
§ Yanlış
gramaj,
§ Sağlığa
zararlı maddeleri ürün içeriğinde yazmamak,
o Üstün
bir paye veya yeteneğe sahip olmadığı halde bu fikri uyandırmak,
§ Alınmayan
ödülün alınmış gösterilmesi,
o Başkasının
malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan işlemler
yapmak, yani iltibas oluşturmak. Ortalama
zekaya sahip kullanıcıların bunu karıştırıyor olması yeterlidir. Karıştırma dış
görünüş itibariyle olmalıdır. Bir bilgisayar içindeki çiplerin benzerlik
göstermesi iltibas oluşturmaz.
o Karşılaştırmalı
reklam kural olarak serbesttir. Ama doğru ve dürüst olmayan karşılaştırmalı
reklam yasaktır. Aldatıcı olan reklam, başkalarının ününden itibarından haksız
şekilde yararlanan reklam yasaktır. Başkasının markasının belirtilmesi, kural
olarak haksız rekabet teşkil eder.
o Mostra
satış karine olarak haksız rekabet teşkil eder. Yani, bir ürün tedarik
fiyatının altında satılamaz. Bir defaya mahsus bu şekilde satışlar mostra satış
teşkil etmez. Örneğin, tasfiye nedeniyle depolarını boşaltan firmanın satışları
mostra satış teşkil etmez.
o Saldırgan
satış yöntemleri haksız rekabet teşkil eder.
o Gizleme,
bir haksız rekabettir.
o Taksitli
satışlarda, bilgi karartılması haksız rekabettir. Örneğin taksitli fiyatın
belirtilip, peşin fiyatın belirtilmemesi haksız rekabettir.
o Karşı
tarafı sözleşmeyi ihlale sevk etmek haksız rekabet teşkil eder.
o Başkalarının
iş ürünlerinden izinsiz yararlanmak haksız rekabet teşkil eder.
o Üretim
ve iş sırlarını ifşa (know-how) haksız rekabet oluşturur. Bunları elde etmeye
çalışmak da haksız rekabettir.
o İş
şartlarına uymamak haksız rekabettir.
Haksız
rekabette davacı ve davalının rakip olması şart değildir. Rekabete dahil olan
tüm kişiler, tüketiciler dahi haksız rekabet hükümleriyle korunur.
Haksız
rekabette, tespit davası, men davası, maddi durumun düzeltilmesi, maddi ve
manevi tazminat, hükmün ilamı davaları açılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder