Nişanlanma,
kadın ve erkeğin karşılıklı evlenme vaadinde bulundukları bir hukuki işlemdir.
MK m. 118/1’e göre nişanlanma, karşılıklı evlenme vaadidir.
I.
NİŞANLANMANIN HUKUKİ NİTELİĞİ
1. Önsözleşme
Görüşü
Medeni
Kanun, nişanlanmayı evlenme vaadi olarak tanımladığı için bazı hukukçular
nişanlanmanın, evlenmenin yapılması borcunu doğuran bir önsözleşme olduğunu
savunurlar. Gerçekten de, borçlar hukukunda, tarafların, ileride asıl
amaçladıkları sözleşmeyi yapmayı birbirlerine taahhüt etmelerine önsözleşme
denir. Ne var ki, nişanlanmayı bir önsözleşme saymanın bir anlamı ve faydası
yoktur. Çünkü nişanlanma, Borçlar Kanununun önsözleşmeye ilişkin kurallarına
tabi değildir. Şöyle ki: Borçlar kanunu önsözleşmeyi asıl sözleşmenin şekline
bağlamıştır. Oysa nişanlanma hiçbir şekle bağlı değildir. Öte yandan, bir
önsözleşme yapan, asıl sözleşmeyi yapmaya mecburdur. Ona karşı, borcunu yerine
getirmesi için dava açılabilir; bu amacı sağlamak için sözleşme cezası
kararlaştırılabilir; asıl sözleşmenin yapılmamasından ileri gelen zararın
tazmini genel ilkelere göre dava edilebilir. Oysa MK 119/1’e göre “Nişanlılık,
evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez.”. Yine MK 119/2’ye göre “Evlenmeden
kaçınma hali için öngörülen cayma tazminatı ve ceza şartı dava edilemez; ancak
yapılan ödemeler de geri istenemez.”.
2. Karar
Görüşü
Diğer
bir görüş, nişanlanmayı karar olarak nitelendirmektedir. Bu görüş, nişanlanmada
iki iradenin varlığını ve bunların birbirlerine uygunluğunu kabul etmekte,
fakat, karşılıklı olmadığını iddia etmektedir. Oysa karar, ancak aralarında
karar alınmasına imkan veren bir temel ilişki bulunan kişi topluluklarında söz
konusu olur ve kural olarak, oyçokluğu ile alınır.
3. Sözleşme
Görüşü
Nişanlanma,
erkek ile kadın arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile
kurulan bir sözleşmedir. Fakat Borçlar Kanununa değil aile hukukuna tabi bir
sözleşmedir. Nişanlanma ile kurulan ilişki, taraflara evlenmeyi gerçekleştirme
yükümü yanında, sadakat, örf ve adetin getirdiği ölçüde yardım ve bakım gibi
bir takım aile hukuku yükümlülükleri de yükler. Nişanlanmayı bağımsız bir aile
hukuku sözleşmesi saymak en uygun çözüm olarak gözükmektedir.
II.
NİŞANLANMANIN KURUCU UNSURLARI
Nişanlanma,
bir erkekle bir kadın arasında karşılıklı evlenme vaadi olduğuna göre,
nişanlanmanın kurucu unsurları karşılıklı evlenme vaadi ile bu vaadde bulunanların
ayrı cinsten olmalarıdır. Ancak bu iki unsur varsa nişanlanmadan söz
edilebilir.
1. Karşılıklı
Evlenme Vaadi
Nişanlanmanın
varlığı iki tarafın karşılıklı evlenme vaadinde bulunmasına bağlıdır.
Evlenme
vaadini içeren irade açıklaması, sözle veya yazıyla, açık olarak yapılmış
olabileceği gibi, bu arzuyu açıklayan bir davranışla da yapılmış olabilir.
Kadın ve erkeğin, hiç bir şey söylemeden nişan yüzüğü takmak için ellerini
uzatmaları, evlenme vaadini içeren bir davranıştır. Bu açıklamalardan da
anlaşılacağı üzere, nişanlanma bir şekle bağlı değildir. Bir erkeğin mektupla
kadına evlenme teklif etmesi ve kadının da bunu yine bir mektupla kabul etmesi
halinde nişanlanma gerçekleşmiştir.
Vaadi
bizzat nişanlıların kendilerinin yapması gerekir. Diğer bir deyişle temsil
yoluyla nişanlanma söz konusu olamaz. Örneğin, anne ve babalarının çocukları
adına evlenme vaadinde bulunmaları üzerine çocukları nişanlı olmazlar. Buna
karşılık, A’nın K ile nişanlanma arzusunu B aracılığı ile K’ya bildirmesi
geçerlidir. Çünkü burada temsil değil haberci söz konusudur.
2. Vaad
Edenlerin Farklı Cinsten Olması
Nişanlananlar,
ileride evleneceklerine göre, farklı cinsten olmaları gereği kendiliğinden
anlaşılır. Taraflardan birinin sonradan cinsiyetini değiştirmesi halinde,
nişanlılık kendiliğinden geçersiz hale gelir.
III.
NİŞANLANMANIN GEÇERLİLİK ŞARTLARI
VE HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
1. Nişanlanma
Ehliyetinin Kanunda Özel Olarak Düzenlenmemiş Olması
Tam
ehliyetlilerin (MK 10), diğer hukuki işlemler gibi, nişanlanmayı da
yapabilecekleri kuşkusuzdur. Buna karşılık, tam ehliyetsizlerin (ayırt etme
gücüne sahip olmayanların), yapacakları nişanlanmanın kesin hükümsüz olması MK
15 gereğidir. Nişanlanmada, kişiye sıkı sıkıya bağlılık gereği temsil yasağı
bulunduğu için, tam ehliyetsizlerin yasal temsilcileri aracılığıyla da
nişanlanmaları mümkün değildir.
Sınırlı
ehliyetsiz olan ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlılara gelince; MK. M
118/2 bu hususta, “Nişanlanma, yasal temsilcilerin rızası olmadıkça küçüğü veya
kısıtlıyı bağlamaz” demektedir. Hükmün lafzından hareket eden bazı yazarlar,
diğer hukuki işlemlerde olduğu gibi, ayırt etme gücüne sahip küçük ve
kısıtlının yasal temsilcinin rızasına kadar hiç bir şekilde nişanlanma ile
bağlı olmadığı, ancak sonradan icazet alınınca, nişanlanmanın sınırlı
ehliyetsiz için de geçmişe etkili olarak hüküm ifade edeceği kanaatindedirler.
Diğer bir grup yazar ise, nişanlanmanın kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak
olduğu, kullanılmasının yasal temsilcinin rızasına bağlı olmadığı, Medeni
Kanunun nişanlanmanın mali sonuçları itibariyle sınırlı ehliyetsizi korumak
için, sadece bu sonuçların doğumu bakımından yasal temsilcinin muvakatının
arandığı kanaatindedirler.
Sınırlı
ehliyetliler de nişanlanma ehliyetine tam olarak sahiptirler ve nişanlanma için
yasal danışmanlarından izin almalarına gerek yoktur.
2. Nişanlanmanın,
Emredici Hukuk Kurallarına, Ahlak ve Adaba Aykırı Olmaması ve Evlenmenin
İmkansız Olmaması
Bu
konuda önem taşıyan ihtimaller, aralarında evlenme engeli bulunanların
nişanlanması ve bir kişinin aynı zamanda birden fazla nişanlanma yapmasıdır.
Evlenme
engeli olan hısımlığın, evlenmeye engel akıl hastalığının varlığı, evlatlık
ilişkisinin bulunması, mevcut evliliğin nişanlanmaya engel teşkil etmesi, bu
engellere rağmen yapılan nişanlanmanın hükümsüz olması, sözleşmenin konusunu
teşkil eden evlenme vaadinin yerine getirilmesindeki imkânsızlık kadar, böyle
vaadlerin kanuna, ahlak ve adaba aykırı olmasının da bir sonucudur. Yani
nişanlanma kesin hükümsüzlükle sakattır. Tartışılan bir konu da mevcut
evliliğin ölüm ya da boşanma ile sona ermesi şartına bağlı olarak yapılan
nişanlanmanın geçerli olup olmadığıdır. Böyle bir nişanlanma ahlaka ve adaba
aykırılık sebebiyle hükümsüzdür. Ancak, şart gerçekleşinceye kadar nişanlılığı benimseyip,
şart gerçekleştikten sonra bu hükümsüzlüğü ileri sürmek MK 2 anlamında hakkın
kötüye kullanılması sayılabilir ve evlenmeden kaçınan taraf, nişanı bozmanın
sonuçlarına katlanır.
Ahlaka
aykırılık yönünden üzerinde durulacak bir nokta da, ikinci nişanlanmadır. Bu
hususta bir ayrıma gidilmesi uygundur. Nişanlı iken ikinci defa nişanlanan
kişi, bu davranışı ile birinci nişanı bozmak istemişse, özellikle bunu sözleri
ve davranışıyla açıklamışsa, gerçekte aynı anda iki nişanlılık yoktur. Birinci
nişan sona ermiştir, ikincisi geçerlidir. Burada, nişanın sona erdiğine ilişkin
açıklamanın ilk nişanlıya yöneltilmesi zorunlu değildir. Buna karşın bir kişi
aynı zamanda iki nişanlılığı birlikte yürütmek üzere ikinci defa nişanlanmışsa,
ikinci nişanlanma ahlaka aykırılık sebebiyle hükümsüzdür.
3. Muvazaalı
Nişanlanmalar
Bunlar
da hükümsüzdürler. Gerçekte nişanlanmış olmadıkları halde, bir erkekle bir
kadının nişanlanmış olduklarını açıklamaları, kendilerini, nişanlı gibi
göstermeleri çeşitli sebeplere dayanabilir. Örneğin HUMK 245’in, nişanlıya
tanıklıktan kaçınma imkanını veren hükmünden yararlanılmak istendiği için bir
nişanlanma yapılmış gibi gösterilebilir.
4. İrade
Beyanındaki Sakatlıklar
Nişanlanmada
irade beyanının yanılma, aldatma ya da korkutma yüzünden sakat olmasının
sonuçları açısından doktrinde farklı görüşler vardır. Bir görüş bu durumda
Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanmasını kabul etmektedir. Bizim katıldığımız
görüş ise, irade beyanı, yanılma, aldatma ya da korkutma ile sakat olan
tarafın, irade sakatlığına, nişanı bozmak için haklı bir sebep olarak
dayanabileceğini kabul etmektedir, yani nişanı bozma imkanı doğar.
IV.
NİŞANLANMANIN ŞARTA YA DA SÜREYE
BAĞLANMASI
Geçerlilik
şartlarını taşıyan bir nişanlanmanın şarta bağlı olarak ya da bir zaman
belirtilerek yapılması mümkündür.
1. Şart
Kararlaştırılan
şartın geciktirici ya da bozucu olması mümkündür.. Nişanlılardan birinin sınıfı
geçmesi halinde nişanlılığın başlayacağını kararlaştırılması halinde şart
geciktirici, bir ameliyetın başarılı olmaması halinde nişanlılığın sona
ereceğinin kararlaştırılması durumunda şart bozucudur. Kararlaştırılan şartın
ahlaka, adaba ve kişilik haklerına aykırı olması halinde şart geçerli olmaz.
2. Zaman
Nişanlananların,
nişanlılık durumunun ileri bir tarihte başlamasını kararlaştırmalarına bir
engel yoktur. Örneğin, 1 Martta nişanlanma hususunda anlaşan tarafların,
nişanlılık ilişkisini 1 Hazirandan itibaren başlamasını kararlaştırmaları
mümkündür.
NİŞANLILIĞIN HÜKÜMLERİ
I.
VAADE UYGUN DAVRANMA YÜKÜMÜ
Nişanlılar
karşılıklı evlenme vaadinde bulundukları için, nişanlılığın temel hükmü,
taraflardan her birinin vaadine uygun davranmakla yükümlü olmasıdır. Bunun
kapsamına, evlenmeyi gerçekleştirme ve evlenmeyi engelleyecek davranışlardan
kaçınmak, yani sadakat yükümlülükleri girer.
1. Evlenmeyi
Gerçekleştirme Yükümlülüğü
Evlenme
için gerekli işlemlere girişmek ve sonunda gerekli şekilde evlenme iradesini
açıklamak yükümlülüğü, bu husustaki vaadin doğal sonucudur. Taraflardan her
biri kendi yükümlülüğünü diğerinin de katılması ile yerine getirebilir. Bir
tarafın yükümlülüğe aykırı davranması halinde, evlenmeden kaçınan nişanlının
evlenmeye zorlanamayacağı açık olarak öngörülmüştür. Nişanlılık, evlenmeye
zorlamak için dava hakkı vermez.
2. Sadakat
Yükümlülüğü
Nişanlılardan
her biri, nişanlılığın devamı süresinde diğer nişanlıya karşı sadakatle
yükümlüdür. Sadakat yükümlülüğünün kapsamına üçüncü kişilerle cinsi münasebette
bulunmama girdiği gibi, kuşku doğuracak yakınlaşmalardan kaçınmak da girer.
Sadakat yükümüne aykırı davranışlar da, diğer nişanlının nişanı bozması için
haklı sebep oluşturur ve bu sebeple nişanın bozulması halinde, nişanı bozan
tarafa, kusurlu diğer nişanlıdan tazminat isteme imkanı verir (MK 120).
3. Nişanlının
MK Anlamında Yakın Sayılması
4. Destekten
Yoksun Kalma Tazminatı ve Manevi Tazminat İsteyebilme
Nişanlılardan
birinin bir haksız fiil sonucu ölmesi halinde, sağ kalan nişanlı, faile karşı,
şartlar gerçekleşmişse destekten yoksun kalma tazminatı davası açabilir. Çünkü
nişanlılık, daha sonra evlenmenin yapılacağı hakkında bir karine oluşturur.
Böylece nişanlının ölümü, müstakbel eşin desteğinin kaybedilmesidir. Ayrıca
nişanlılardan birinin ölümü üzerine sağ kalan nişanlı, ölüme sebep olan kişiden
manevi tazminat da isteyebilir.
5. Tanıklıktan
ve Hakimlikten Kaçınma Hakkı
Nişanlılardan
biri, diğerini davalı ya da davacı olduğu bir davada ya da nişanlının sanık
olduğu bir ceza davasında tanıklık yapmaktan kaçınabilir. Bu hüküm nişanlının
bir yakın olması ile ilgilidir. Aynı şekilde, nişanlılardan biri, diğeri ile
ilgili bir davada hakimlikten ya da hakemlikten kaçınabilir. Diğer taraf da
sırf bu sebeple hakimi ya da hakemi reddedebilir.
NİŞANLILIĞIN SONA ERMESİ
I.
SONA ERME HALLERİ
Geçerli
bir nişanlılığın sona ermesi şu şekillerde olabilir.
1. Evlenme
Nişanlıların
evlenmesi, nişanlılığın normal olarak sona ermesi sebebidir. Bundan sonra
taraflar arasında başka bir aile hukuku ilişkisi olan evlilik başlar.
Nişanlılardan
birinin başka bir kimse ile evlenmesi halinde de nişanlılık sona ere. Ancak bu
halde nişan, başkasıyla evlenen nişanlı tarafından haksız olarak bozulmuş olur
ve nişanlılığın bozulmasının sonuçları ortaya çıkar.
2. Tarafların
Anlaşması
Taraflar, karşılıklı
ve birbirine uygun irade açıklaması ile aralarındaki nişanlılığa son
verebilirler. Nişanlılığa son verme anlaşması nişanlılık gibi şekle bağlı
olmayan bir sözleşmedir. Taraflar anlaşarak nişanlılığa son vermişlerse, ortada
nişanın bozulması bulunmadığı için, taraflar maddi ve manevi tazminat
isteyemeyecekleri gibi, nişanlıların ana ve babaları ya da bunlar gibi hareket
edenler de tazminat isteyemezler. Ancak hediyelerin geri verilmesi istenebilir
(MK 122).
3. Bozucu
Şartın Gerçekleşmesi
Bozucu
şarta bağlı olarak yapılan nişanlanmada, nişanlılık baştan itibaren
kurulmuştur. Ancak, ilerida şart gerçekleşince nişanlılık ilişkisi
kendiliğinden sona erer.
4. Evlenmenin
İmkansızlaşması (Özellikle Ölüm)
Nişanlılardan
biri ölünce nişanlılık sona erer. Nişanlılardan birinin gaipliğine karar
verilmesi halinde de nişanlılığın sona erdiğini kabul etmek gerekir. Gaiplik
kararı ile birlikte ya da ayrıca nişanlanmanın sona erdiğine ilişkin bir
mahkeme kararına gerek yoktur. Ölüm dışında evlenmenin sona erdiği diğer
hallerde de nişanlılık sona erer. Nişanlılardan birinin cinsiyet değiştirmesi
böyledir.
5. Kesin
Bir Evlenme Engelinin Meydana Gelmesi
Nişanlıların
evlenmesine imkan bırakmayacak kesin bir evlenme engelinin sonradan ortaya
çıkması, örneğin nişanlılardan birinin iyileşemeyecek şekilde akıl hastası
olması ya da rastlanamayacak olsa da nişanlılardan birinin diğerini evlat
edinmesi halinde nişanlılık kendiliğinden sona erer.
6. Nişanı
Bozma (Bir Taraflı Olarak Sona Erdirme)
Nişanlılardan
biri, nişanlılık ilişkisine bir taraflı irade açıklaması ile son verebilir.
Nişanı bozma, açık bir irade açıklaması ile olabileceği gibi örtülü bir irade
açıklamasıyla da olabilir. Nişanlının, diğerinin ziyaretlerini kabul etmemesi
ya da ziyaretlerini ve mektuplarını tamamen kesmesi, başkası ile nişanlanması
ya da evlenmesi gibi.
Nişanlılığın
bu şekilde tek taraflı olarak sona erdirilmesine nişanlanmadan dönme ya da
yerleşmiş deyimiyle nişanın bozulması denir. Nişanı bozmak haklı sebeple ya da
haksız sebeple olur.
Nişan
bozulduktan sonra bundan geri dönmek mümkün değildir. Nişan bozma ister haklı
ister haksız sebeple olsun nişanlanma kesin olarak sona erer. Bozmadan sonra,
taraflar nişanlılığın devam etmesi niyetinde iseler, bu niyetlerini açıklamakla
yeni nişanlanma yapmış olurlar.
Nişanlılığın
devamını ve evlenmeyi, dürüstlük kuralı çerçevesinde bir taraftan beklenemez
kılan sebepler nişanı bozmak için haklı sebep sayılırlar. Haklı sebep karşı
tarafın kusurundan kaynaklanabileceği gibi, karşı tarafın kusurunun bulunmadığı
haller de olabilir. Ancak, nişan karşı tarafın kusuru ile bozuluyorsa; bozan
kişi tazminat isteme hakkına sahiptir. Taraflardan birinin ekonomik durumu
bozulmuşsa, örneğin iflas etmişse; küçük kardeşinin bakımını üstlenmek zorunda
kalmışsa; nişanlının hoş olmayan bir özel hayat durumu ortaya çıkmışsa;
şiddetli hayat felsefesi veya inanç ayrılığı doğmuşsa, nişanlı çok ağır bir
hastalığa yakalanmışsa nişanlanma haklı sebeple bozulabilir. Ancak
nişanlanmadan önce var olan ve karşı tarafın bilmediği sebepler, haklı sebeple
bozma hakkını verir. Aksi takdirde nişanlanırken bilinen durumlar, haklı sebep
teşkil etmez. Nişanlının ailesinin ahlaken düşük olması, bir nişanlının uygun
süre içinde geçerli sebep olmadan evlenmemesi de nişanlılığı bozmak için haklı
sebeptir.
Nişanı
bozan tarafın haklı sebebe dayanıp dayanmadığını, nişanı bozmak için gösterilen
sebebin haklı sebep oluşturup oluşturmadığını ihtilaf halinde hakim takdir
eder. Hakim, somut olayda, tarafların karşılıklı sosyal durumlarını,
çevrelerini, meslek ve mevkilerini değerlendirecek ve vardığı kanaate göre
karar verecektir.
Nişanlılardan
birinin, haklı bir sebep olmaksızın ya da kendinden kaynaklanan bir sebeple
nişana son vermesi, nişanın haksız bozulmasıdır. Bu durumda haksız olarak
nişanı bozan taraf diğer nişanlıya tazminat ödemek zorunda kalır.
II.
NİŞANIN SONA ERMESİNİN SONUÇLARI
Nişanlılık
normal şekilde evlenme ile sona ermişse, artık evlilik ilişkisi hükümleri
uygulanacaktırç Nişanlılığın ölüm yada gaiplikle sona ermesi halinde,
hediyelerin geri verilmesi ve diğer nişanlının serbest kalması dışında sonuç
doğmaz. Nişanlılığın evlenme dışındaki bütün sona ermesi hallerinde hediyelerin
geri verilmesi gerekir. Bu sonuç, tarafların anlaşması ile ya da evlenmenin
imkansızlaşması sebebiyle nişanlılığın sona ermesi hallerinde de ve nişanın
haklı veya haksız bozulması halinde de söz konusudur.
Buna
karşılık nişanın haksız olarak bozulması bazı şartlarda maddi ve manevi
tazminatla sorumlu olmaya yol açabilir.
1. Maddi
Tazminat
MADDE 120.- Nişanlılardan biri haklı bir sebep
olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir
sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları
çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî
fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural
nişan giderleri hakkında da uygulanır.
Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan
kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir
tazminat isteyebilirler.
Görüldüğü
üzere, maddi tazminat talebi nişanlılığın sona ermesi hallerinde sadece nişanın
nişanlılardan biri tarafından haksız ya da diğer nişanlının kusuruna dayanarak
bozulması halinde mümkündür. Yani ancak nişanı haksız yere bozan ya da kusuru
ile nişanın bozulmasına yol açan taraf tazminat ödemekle yükümlüdür.
Tazminat
isteme hakkı olan taraf, aşağıda etraflı olarak üzerinde durulacağı gibi, nişan
için yapılan masrafları ve nişanlılık yüzünden uğradığı zararları, yani
evlenmenin yapılacağına güvenerek uğradığı zararların tazminini
isteyebilecektir. Bu ise müspet değil menfi zararın tazminidir.
a. Nişanlıların
Tazminat İsteme Hakkı
i.
Şartları
Yukarıda
açıklandığı gibi, ancak nişanlılığın bir taraflı sona erdirilmesi halinde
tazminat söz konusu olur ve tazminat ödemekle sorumlu olan nişanın bozulmasında
kusurlu olan taraftır. Tazminatla sorumlu olan taraf: 1) hiç bir haklı sebep
yokken nişanı bozan ya da 2) nişanın bozulmasına kusuru ile sebep olandır
şeklinde belirtilebilir. Buna göre:
-
Bir
tarafın nişanı bozmasındaki haklı sebebi, diğer tarafın kusurlu davranışı
teşkil ediyorsa; örneğin bir nişanlı başkasıyla flört ediyorsa, bu takdirde
nişanı bozan taraf diğer taraftan tazminat isteyecektir.
-
Bir
tarafın nişanı bozmasındaki sebep kendi kusurundan kaynaklanıyorsa, örneğin
kumarda bütün servetini kaybetmişse, karşı taraf nişanı bozandan tazminat
isteyebilir. Tabi ya adam bütün servetini kaybetsin düşene bir tekme de sen vur
hayat işte.
-
Nişanın
bozulmasına neden olan haklı sebep hiç bir tarafın kusuruna dayanmıyorsa tazminat
istenemez.
-
Bir
taraf hiç bir haklı sebep yokken nişanı bozarsa, diğer taraf tazminat
isteyebilir.
ii.
Tazmin Edilecek Zarar ve Masraflar
Ödenecek
zarar ve masraflar, kusursuz olan nişanlının, nişanlanmanın geçerli olduğuna
güvenerek yaptığı masraflardır. Bunun kapsamına önce MK 120/1’e göre nişan
masrafları girer. Örneğin nişan töreni için kiralanan yerin kira bedeli gibi.
İkinci
olarak kusursuz nişanlı, kusurlu nişanlıdan evlenme amacıyla yaptığı
masrafların tazminini ister. Örneğin oturulacak evin kiralanması, mobilya satın
alınması, balayı seyahati hazırlıkları, boya badana masrafları evlenme amacıyla
yapılan masraflara tipik örneklerdir.
İster
geniş yorumlansın ister dar, yapılan masrafların tazmin edilebilmesi için kanun
iki şart aramaktadır. Bunlardan birincisi, masrafların yukarıda anlatıldığı
gibi evlenileceğine güven duyularak yapılmış olmasıdır. Bu sebeple masrafların
nişanlılık sırasında yapılması gerekir. İkinci şart ise bu masrafların
dürüstlük kuralına uygun yapılmış olmasıdır. Bir masrafın aşırı olup olmadığı,
dürüstlük kuralına uygun olup olmadığı, mahalli adetler, aile gelenekleri ve
tarafların sosyal seviyeleri gibi çeşitli unsurlar değerlendirilerek karar
verilir.
iii.
Tazminat Davası
Tazminat
verilmesi gerektiğinde, taraflar tazminat miktarı üzerinde anlaşırlarsa mesele
yoktur. Anlaşamazlarsa, hak sahibi olan nişanlı, diğer nişanlıya tazminat
davası açacaktır. Dava, sorumlu nişanlının anası babası veya onlar gibi
davrananlara açılamaz. Ancak sorumlu nişanlı ölmüşse, mirasçılarına karşı
açılabilir. Aynı şekilde hak sahibi nişanlı ölürse, onun nişanlıları da davayı
açabilecektir.
Davacı,
tazminat davasında aralarındaki nişanın bozulmuş olduğunu ve kendi bozmuşsa,
karşı tarafın kusuruna dayanan haklı bir sebebin varlığını ispat edecektir.
Davacının iddiası sabit olursa, hakim takdir yetkisin kullanarak uygun bir
tazminata hükmeder; tüm zararın tazmin edilmesine karar vermek zorunda
değildir.
b. Üçüncü
Kişilerin Tazminat İsteme hakkı
MK
120, sadece yukarıda belirtilen şartlara sahip olan nişanlıya değil, bu
nişanlının ana ve babasına ya da onlar gibi hareket eden kimselere de diğer
nişanlıdan tazminat isteme hakkı tanımıştır. Tazminat isteme hakkına sahip olan
nişanlının ana ve babasının ya da onlar gibi hareket eden başka kimselerin
tazminat isteyebilmeleri de yukarıda açıklanan aynı şartlara tabidir. Yani
davalı, ya nişanı haklı sebep olmadan bozmuş olmalı ya da davalının kusuru yüzünden
nişan bozulmuş olmalıdır.
Ana
baba ya da onlar gibi hareket edenler, dürüstlük kuralına uygun olarak
yaptıkları nişan masraflarını ve evlenmenin yapılacağı kanaatiyle yaptıkları
masrafları isteyebilirler. Bu kişiler herhangi bir hısım olabileceği gibi, bir
kurum (örneğin Darülaceze, bence Esra Erol’un Evlenme Programı daha iyi örnek
olurdu) ya da kızın uzun süre evinde çalıştığı aile olabilir.
2. Manevi
Tazminat
a. Şartları
i.
Nişanlılık, bozma ile sona
erdirilmiş olmalıdır.
Nişanlılık
devam ederken MK 121’e göre manevi tazminat istenmesi söz konusu olamayacağı
gibi, nişanın bozmadan başka bir sebeple (ölüm – gaiplik gibi) sona ermesi
halinde manevi tazminat istenemez.
ii.
Tazminat isteyen nişanlının kişilik
hakkı bir zarar uğramış olmalıdır.
Hemen
belirtmek gerekir ki, uğranılan kişisel zararın manevi tazminatın istenmesini
haklı kılacak nispette olması gerekir. Özellikle nişanlının terk edilmesi, onun
şerefini yaralıyorsa, onu çevresinde küçük düşürüyorsa, kişilik haklarının
zarara uğradığı söylenebilir. Uygulamada, genellikle nişanlılık sırasında
kadınla erkek cinsel ilişki yaşar ve sonra erkek nişanı bozarsa MK 121
uygulandığı görülür. Ancak manevi tazminatı bu kadar sığ düşünüp sevişmeye
indirgemeyin. Önemli olan nişanın bozulması sebebiyle, manevi tazminatı haklı
gösterecek derecede bir ihlalin olmasıdır.
iii.
Davalının kusurlu olması
MK
121, manevi tazminat ödemesi gereken tarafın kusurlu olması gerektiğini açık
olarak belirtmektedir. Bu kusur, çoğu zaman nişanın bozulmasındaki kusurdur.
Haklı sebep olmadan nişanı bozmak, nişanın bozulmasına kusuru ile sebep olmak
ya da nişanı bozuş tarzında kusurlu olmak...
b. Manevi
Tazminatın Tayini
Manevi
tazminat istemi, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu için, sınırlı
ehliyetsiz olan nişanlının davayı açması için yasal temsilcisinden izin alması
gerekmez. Tam ehliyetsiz nişanlı için yasal temsilcisinin dava açabileceğini
kabul etmek gerekir. Saçma geliyor ama oturacak şimdi. Türk filmlerinden çıkma
bir sahne ile nişan bozuldu diye deliren Hülya Koçyiğit’i hayal edin. İşte bu
durumda yasal temsilcisinin dava açamayacağını kabul etmek ayıp olur. Delirdi
lan kadın.
Dava,
kusuru olan eski nişanlıya karşı açılacaktır. Başkalarına karşı MK 121 uyarınca
dava açılamaz. MK 121 uyarınca ancak uygun bir miktarda para istenebileceği
öngörülmektedir. Maseratisini versin bana diye istemde bulunmak mümkün
değildir.
Nişanlı
manevi tazminat talebini ileri sürmüş ve sonra ölmüşse, isteme hakkı
mirasçılarına geçer. Bu ileri sürmenin muhakkak dava yoluyla yapılması
gerekmez. İstemeye yönelik iradesini herhangi bir şekilde belli etmesi
yeterlidir. Yine manevi tazminat istemenin, talep hakkı olan nişanlıdan başka
birine devri, karşı tarafça kabul edilmiş ise mümkündür. Çünkü talep kabul
edilirse bir malvarlığı hakkı niteliği kazanır ve devri mümkün her malvarlığı
hakkı gibi üçüncü kişilere devredilebilir.
3. Hediyeleri
Geri Verilmesi
MADDE
122.- Nişanlılık evlenme dışındaki bir
sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar
gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki
hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.
Hediye
aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.
Nişanlanma
ve nişanlılık dolayısıyla, bir nişanlıya ekonomik değeri olan her türlü
kazandırma hediye kavramının içine girer. Başta nişan yüzükleri olmak üzere,
mücevher, çeşitli eşya, para vs hediye teşkil eder. Hediyeler hususunda
tartışmalı konu, nişanlıların birbirine gönderdikleri mektupların ve verdikleri
fotoğrafların hediye kapsamına girip girmeyeceğidir.
Bazı
yazarlar, nişanlıların birbirlerine verdikleri mektup ve fotoğrafların hediye
kavramın girdiği görüşündedirler. Çoğunluk ise, mektup ve fotoğrafların hediye
sayılmayacağını savunurlar. Çoğunluk mektup ve fotoğrafların geri verilmesini
MK 23 ve 24’e dayandırır. Fakat, her mektup ve fotoğrafın karşı tarafın elinde
kalmasının muhakkat diğerinin kişiliğine bir tecavüz oluşturduğu söylenemez. Şu
halde, mektup ve fotoğrafların, bir tarafın elinde kalması, diğerinin
kişiliğine bir tecavüz teşkil ediyorsa, o zaman hukuken geri verilme
zorunluluğu vardır.
a. Şartları
i.
Hediye nişanlılık dolayısıyla
verilmiş olmalıdır.
Hediye
nişanlanma sırasında verilmiş olabileceği gibi nişanlılık devam ederken de
verilmiş olabilir. Hediye başka bir sebeple verilmişse, MK 122 kapsamına
girmez.
ii.
Geri istenecek hediyelerin
alışılmışın dışında olması
Bir
hediyenin, alışılmışın dışında olup olmadığını hakim takdir edecektir. Hakimin,
bu hususta mahalli örfe ve günün şartlarına ve tarafların mali ve sosyal
durumlarına bakarak, hediyenin değerinin yüksek sayılıp sayılmayacağına yani
alışılmışın dışında olup olmadığına karar verecektir.
iii.
Nişanlılık, evlenme dışında bir
sebeple sona ermiş olmalıdır.
MK
121’e göre nişanlılık yalnız evlenme ile sona ermişse, hediyelerin geri
istenmesi söz konusu olamaz, ki zaten normal olanı da budur. Buna karşılık
nişanlılık, ölüm, anlaşma ile ya da nişanın bozulması sonucu sona ermişse,
hediyeler geri verilecektir. Kesin hükümsüz olan bir nişanlanmada da böyle
olduğu bilinmeden verilen hediyeler de örnekseme yoluyla istenebilir.
Önemle
belirtmek gerekir ki, tazminat taleplerinden farklı olarak, hediyelerin geri
istenmesi kusurlu olma şartına bağlanmadığı için, nişanın bozulmasında kusurlu
olan nişanlı (ya da ana babası veya onlar gibi hareket edenler) da verdiği
hediyeleri geri isteyebilecektir.
iv.
Geri vermeyi isteme hakkına,
nişanlılar, ana ve babaları ya da ana baba gibi hareket eden kimseler
sahiptirler
MK
122 dışında kalan kimselerin nişanlılara, nişanlıların birbirlerinin
hısımlarına verdikleri hediyeler MK 122 kapsamında istenemezler. Bu kimselerin
ya da bu kimselere verilen hediyelerin geri istenip istenemeyeceği bağışlama ve
sebepsiz zenginleşme kurallarına göre belirlenir. Bir nişanlı ya da ana ve
babasının, diğer nişanlının ana ve babasına verdiği hediyeler için MK 122
uygulanamaz. Nişanlılığın sona ermesi halinde paralar ve mallar ancak sebepsiz
zenginleşme hükümlerine göre istenebilir.
b. Geri
Verme Talebinin Niteliği ve Kapsamı
Kendisinden
hediye geri istenen tarafın geri verme yükümlülüğü MK 122/2’de düzenlenmiştir.
Buna göre “Hediyeler aynen ya da mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz
zenginleşme hükümleri uygulanır.”
4. Nişanın
Sona Ermesinden Doğan Taleplerin Zamanaşımı
Zamanaşımı
MADDE 123.- Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava
hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Bu hüküm hediyelerin geri verilmesinde olduğu gibi, maddi ve manevi
tazminat talepleri için de uygulanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder