Soybağı,
bir kişinin ana ve babası arasındaki bağı ifade eder. Medeni kanunumuzun
soybağına ilişkin düzenlemesi dikkate alındığında, soybağının kurulmasında ya
çocuk ile ana ve babasu arasında kan bağının bulunmasını ya da evlat edinme
ilişkisinin kurulmasını arandığı görülmektedir.
Kan
bağına dayanan soybağının kurulması için şu yollar öngörülmüştür: Ana yönünden
doğum, baba yönünde ise evlilik, tanıma ve babalık davası.
SOYBAĞININ KURULMASI YOLLARI: MK m. 282 hükmü soybağının
kurulmasına ilişkin genel esasları “Çocuk ila ana arasında soybağı doğumla
kurulur. Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hakim
hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulur” tarzında
belirlenmiştir.
I.
KAN BAĞINA DAYANAN SOYBAĞININ
KURULMASI:
1. Çocuk
ile Anası Arasında Soybağının Kurulması
Çocuk
ile anası arasında soybağının kurulması içim, çocuğun soybağı kurulacak kadın
tarafından doğurulduğunun tespiti yeterlidir. Dolayısıyla doğum olgusu
yeterlidir. Çocuğu doğuran kadının evli olup olmaması, çocuk ile anası arasında
soybağının kurulması açısından önem taşımaz.
2. Çocuk
İle Babası Arasında Soybağının Kurulması
Yukarıda
belirlitildiği gibi, MK m. 282 hükmü, baba yönünden soybağının kurulması
hususunda üç farklı yol öngörmüştür: (1) Ana ile evlilik, (2) tanıma ve (3)
mahkeme kararı.
a. Ana
ile Evlilik
Ana
ile evliliğin çocuk ile babası arasında soybağının kurması, hem evliliğin
doğumundan önce gerçekleşmiş olması hem de ana babanın çocuğun doğumundan sonra
evlenmeleri halinde mümkündür.
i.
Evliliğin Çocuğun Doğumundan Sonra
Gerçekleşmiş Olması
aa. Babalık Karinesi: MK m. 285/f-1 hükmüne göre, “Evlilik devam ederken
veya evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün için doğan çocuğun babası
kocadır.”
bb. Babalık Karinesinin Kapsamı:
aaa. Çocuğun evlilik içinde
doğması: MK m.
285/f-1 hükmünün babalık karinesi kapsamında öngördüğü ilk hal, çocuğun evlilik
devam ederken doğmasıdır. Evlilik içinde doğmuş sayılması için çocuğun,
evliliğin kurulmasından sonra doğması yeterlidir. Medeni Kanun, bablık
karinesinden faydalanabilmek için evliliğin gerçekleşmesinden sonra asgari bir
sürenin geçmesini aramadığı için, evliliğin kurulmasından hemen sonra doğmuş
olsa dahi, çocuk evlilik içinde doğmuş sayılacaktır.
bbb. Çocuğun evlilik için ana
rahmine düşmesi: Medeni
Kanun m. 285/f-1 hükmünün babalık karinesi kapsamında öngördüğü ikinci hal,
çocuğun evlilik devam ederken ana rahmine düşmesine rağmen, evliliğin sona
ermesinden itibaren 300 gün içinde doğmasıdır. Babalık karinesinin
işleyebilmesi için evliliğin sona ermesinden itibaren öngörülen sürenin 300 gün
olarak belirlenmesi, azami gebelik süresinin 300 gün olduğu gerekçesine dayanmaktadır.
Evliliğin
boşanma veya butlan kararı ile sona erdiği hallerde, 300 günlük süre mahkeme
kararının kesinleştiği günü izleyen günden itibaren başlar. Evlilik kocanın
ölümü ile sona ermişse, süre, ölüm tarihini izleyen günden; kocanın gaipliğine karar
verilmesi halinde ise, 300 günlük süre, ölüm tehlikesi veya son haber
tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır.
Çocuk,
evliliğin sona ermesinden itibaren 300 gün geçtikten sonra doğmuşsa, kural
olarak, babalık karinesinden faydalanamaz. Dolayısıyla, çocuğu doğuran kadının
sona eren evliliğindeki koca ile çocuk arasında soybağının kurulması söz konusu
olmaz. Bununla beraber, MK m. 285/f.2 hükmü, ananın evlilik sırasında gebe
kaldığının ispatlanması halinde, evliliğin sona ermesinden itibaren 300 günlük
süre geçtikten sonra doğan çocuğun kocaya bağlanmasına, diğer bir ifade ile,
babalık karinesinin bu halde de işlemesi suretiyle, sona eren evlilikteki koca
ile çocuk arasına soybağının koca ile çocuk arasında soybağının kurulmasına olanak tanımaktadır.
MK
m. 290’da şu hükme yer verilmiştir: “Çocuk evliliğin sona ermesinden başlayarak
300 gün içinde doğmuş ve ana da bu arada yeniden evlenmiş olursa, ikinci
evlilikteki koca baba sayılır. Bu karine çürütülürse ilk evlilikteki koca baba
sayılır.” Bu hükme göre, kural olarak, çocuk ile varolan evlilikteki koca
arasında soybağı kurulacaktır. Ancak, çocuğun soybağı baba olarak bağlandığı
kişi tarafından reddedilirse, sona eren evlilikteki koca açısından babalık
karinesi işleyecek ve çocuk ile sona eren evlilikteki koca arasındasoybağı
kurulacaktır.
cc. Babalık Karinesinin Çürütülmesi:
Soybağının Reddi
aaa. Soybağının reddi kavramı: Soybağının reddi, yenilik doğuran
dava niteliği taşıyan soyabağının reddi davasının açılarak babalık karinesinin
çürütülmesini ve böylece çocuk ile baba arasındaki soybağının ortadan
kaldırılmasını ifade eder.
Medeni
Kanunumuz 286. Maddesinde babalık karinesinin çürütülerek çocuğun soybağının
red edilmesine, “soybağının reddi davası” olarak adlandırılan, açılma
sebepleri, süresi ve dava açma hakkına sahip kişilerin kanun tarafından
belirlendiği özel bir dava olarak tanımlanmaktadır.
bbb. Soybağının reddi sebepleri: Medeni
Kanunumuz soybağının reddi davasında dayanılacak sebepleri, çocuğun evlilik
içinde ana rahmine düşmesi ile evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana
rahmine düşmesine göre farklı şekilde düzenlemiştir.
aaaa. Çocuk evlilik içinde ana
rahmine düşmüşse: Çocuğun ne zaman evlilik içinde ana rahmine
düşmüş sayılacağını MK m. 287/f.2 hükmü belirtmektedir. Bu hükme göre,
“Evlenmeden başlayarak en az 180 gün geçtikten sonra ve evliliğin sona
ermesinden başlayarak en fazla 300 gün içinde doğan çocuk evlilik içinde ana
rahmine düşmüş sayılır.
MK
m. 287/f.1 hükmüne göre, “Çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüşse davacı,
kocanın baba olmadığını ispat etmek zorundadır” Şu halde, çocuk evlilik içinde
ana rahmine düşmüşse, ancak kocanın baba olmasının imkansız olduğunu
ispatlanarak çocuğun soybağı red edilebilecektir. Kocanın baba olmasının
imkansız olduğunun ispatlanması ya koca ile ananın cinsel ilişkisinin
imkansızlığının ya da çocuğun kocanın cinsel ilişkisinden olmasının
imkansızlığının ispatlanması ile gerçekleşir.
x. Cinsel İlişkinin imkansızlığının
ispatı: Kocanın
çocuğunun soybağının reddini sağlamak için ispat etmesi gereken, çocuğun ana
rahmine düştüğü dönemde ana ile cinsel ilişki kurmasının fiilen imkansız
olduğudur. Örnek olarak, çocuğun ana
rahmine seyahatte veya hastanede olması ya da mahkum olduğu bir özgürlüğü
bağlayıcı ceza sebebiyle hapiste bulunması gibi olgular gösterilmekte, buna
karşılık, eşlerin kavgalı olması fiilen ayrı yaşaması veya eşleriden biri
tarafından boşanma davası açılmış olması ise, cinsel ilişkinin imkansızlığını ispatlayacak
olgular olarak kabul edilmemektedir.
y. Çocuğun kocanın cinsel ilişkiden
olmasının imkansızlığının ispatı: İlliyet bağının yokluğunun ispatı: soybağının red etmek isteyen koca,
çocuğun anası ile cinsel ilişkide bulunmasının imkansızlığını ispat edemediği
takdirde, çocuğun kendi cinsel ilişkisinin ürünü olmadığını, diğer bir ifade
ile, kendi cinsel ilişkisi ile ananın gebe kalması veya çocuğun doğumu arasında
nedensellik (illiyet) bağının bulunmadığını ispatlayarak babalık karinesi
çürütür ve soybağının reddini sağlayabilir.
Doktirinde,
bu husuta kocanın çocuk yapma yeteneğine sahip olmadığının veya kadının kendi
cinsel ilişkisinden önce gebe kaldığının ispatlanması örnek olarak
gösterilmektedir.
Çocuğun
doğumu ile kocanın cinsel ilişkisi arasında nedenlik bağının bulunmadığının
ispatlanması hususunda başvurlacak imkanlardan biri de, tıbbi inceleme
yöntemlerinin kullanılmasıdır. Kan muayenesi ve genetik incelemeler günümüzde
önemli ölçüde başvurulan yöntemlerdir.
bbbb. Çocuk evlenmeden önce veya ayrı
yaşama sırasında ana rahmine düşmüşse: MK m. 288/f.1 hükmüne göre, “Çocuk evlenmeden önce
veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşmüşse, davacının başka bir kanıt
getirmesi gerekmez.
aaaaa. Çocuğun evlilikten önce ana
rahmine düşmesi: MK
m. 287/f.2 hükmünde, “evlenmeden başlayarak 180 gün geçtikten sonra...” doğan
çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüş sayıldığı için, evliliğin kurulmasından
itibaren 180 gün geçmeden doğan çocuk evlilikten önce ana rahmine düşmüş
sayılacaktır. Dolayısıyla, sadece evlenme ve çocuğun doğum tarihlerinin
ispatlanmasıyla çocuğun evlenmeden itibaren 180 gün geçmeden doğduğunun
ispatlanması halinde, başka bir delil göstermek gerekmeksizin, soybağının reddi
sağlanabilecektir.
bbbbb. Çocuğun ayrı yaşama
sırasında ana rahmine düşmesi: MK
m. 288 uyarınca çocuğun ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşmüş sayılması
için, eşlerin ayrı yaşamasının hakimin ayrılık kararına dayanması gerekmez.
Davacının
babalık karinesi çürüterek soybağının reddini sağlamak için yapması gereken,
çocuğun fiilen ayrı yaşadıkları sırada ana rahmine düştüğünü ispatlamaktan
ibarettir. Bu hususun ispatlanmış sayılması için, çocuğun bedensel gelişimi ve
annenin adet dönemlerine göre belirlenecek 10-12 günlük muhtemel gebe kalma
döneminde fiilen ayrı yaşadıklarının ispatı yeterlidir, başka bir delil
gösterilmesi gerekmez.
ccc. Soybağının reddi davasının
tarafları
-
Davacı taraf:
Koca ve çocuk: MK 286. Maddesi soybağının reddi
davası açma hakkını, kural olarak, koca ve çocuğa tanımıştır. Kocanın ve çocuğun
dava hakkı, birbirinden bağımsızdır. Soybağının reddi davası, esas itibariyle,
çocuğun babasının koca olduğu düşüncesine dayanan babalık karinesinin
çürütülmesine dayandığı için soybağının reddi davası açma hakkı ilk planda
kocaya tanınmıştır.
MK
m. 286 hükmü uyarınca, çocuk da herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın,
kocanın dava hakkından bağımsız olarak, soybağının reddi davası açma hakkına
sahiptir. Soybağının reddi davası açma hakkının kişiye sıkı surette bağlı hak
niteliği, çocuğun ergin olduktan sonra, kısıtlanmış olsa dahi, ayırt etme
gücüne sahip olduğu takdirde soybağının reddi davasdını yasal temsilcisinin
rızasına ihtiyaç duymaksızın açabilmesine olanak sağlar. Keza, ayırt etme
gücüne sahip çocuğun ergin değilse yasal temsilcilerinin rızasına ihtiyaç
duymadan dava açabilmesi gerekir.
Çocuk,
soybağının reddi davası açma hususunda ayırt etme gücüne sahip değilse,
soybağının reddi davası, çocuğa atanacak kayyım tarafından açılacaktır. Çocuğun
dava açmadan ölmesi halinde de, soybağının reddi davası açma hakkı sona
erecektir, dava hakkının mirasçılara geçmesi söz konusu olmaz.
Diğer ilgililerin dava hakkı: Mk 291/f.1 hükmü şöyledir: “Dava açma
süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da
sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hallerinde kocanın altsoyu, anası,
babası veya baba olduğunu iddia eden kişi...” soybağının reddi davası
açabilir.
Soybağının
reddi davası açma hakkı tanınan kocanın altsoyu, anası, babası veya çocuğun
gerçek babası olduğunu iddia eden kişi, ancak, dava açma süresinin geçmesinden
önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt
etme gücünü kaybetmesi hallerinde dava açabileceklerdir. Dolayısıyla, koca dava
açma süresi içinde dava açmamış ise, süre sona ermesinden sonra kocanın ölümü,
gaipliğine karar verilmesi veya sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi
belirtilen kişilerin soybağının reddi davası açma hakkına sahip olmaları
sonucunu doğurmaz. Eğer koca çocuğun kendisinden olduğunu açık veya örtülü
olarak kabul etmişse, kocanın dava açma süresi sona ermeden ölmesi, gaipliğine
karar verilmesi veya ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmesi halinde de
baba olduğunu iddia eden kişi dışındaki ilgililerin dava açma hakkına sahip
olması söz konusu değildir.
-
Davalı Taraf:
Soybağının reddi davası koca
tarafından açıldığında, davalı tarafta ana ve çocuk yer alır. Soybağının reddi
davasında, ana ve çocuk arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu için her
ikisine karşı açılması gerekir. Sadece ana ya da sadece çocuğa karşı açılan
dava reddedilir. Çocuk, kural olarak, kayyım tarafından temsil edilecektir.
Çocuğun
ölümü halinde, dava ana ile birlikte çocuğun mirasçılarına karşı açılacaktır.
Ananın ölümü halinde ise, dava sadece çocuğa karşı açılır.
Soybağının
reddi davası çocuk tarafından açıldığında, davalı tarafta ana ve koca yer alır.
Davayı çocuk adına kayyım açtığında da davalı ana ve kocadır. Bu durumda da,
ana ve koca arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunur.
-
Soybağının reddi davası açma
hakkının düşmesi:
Dava
açma süresinin dolması: Koca,
soybağının reddi davasını, çocuğun doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe
kaldığı sırada başka bir erkek ile ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde açmak zorundadır.
Çocuk ise, ergin olduğu tarihten
başlayarak en geç bir yıl içinde soybağının reddi davası açmalıdır. MK m.
291/f.2 ise, ergin olmayan çocuğa atanacak kayyımın, atama kararının kendisine
tebliğinden başlayarak bir yıl, her halde doğumundan başlayarak beş yıl içinde
soybağının reddi davasının açmasını öngörmektedir. Belirtmek gerekir ki, çocuğa
kayyım atanmamış veya çocuğa atanan kayyım tarafından dava açılmamış olması,
çocuğun ergin olduktan sonra dava açmasına engel teşkil etmez.
Diğer ilgililer soybağının reddi
davasını, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü
kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak
bir yıl içinde açmalıdır.
Kocanın dava hakkının dava açma
süresinin dolmasından önce düşmesi: [Baba]
çocuğu açık veya örtülü şekilde benimseyen kocanın, bu davranışına rağmen
soybağının reddi davası açması, dürüstlük kuralına aykırıdır ve hakkın kötüye
kullanılması niteliği taşır. Dolayısıyla, MK’da bu konuda bir hüküm bulunmasa
dahi, böyle bir durumda koca tarafından açılan dava, hakkın kötüye kullanılması
gerekçesiyle red edilmelidir.
Kocanın,
açık ya da örtülü davranışları çocuğu benimsediği sonucuna varılmasına yol
açar. Doktrinde, kocanın vasiyetnamesinde çocuğun kendisinden olduğunu beyan
etmesi açık benimsemeye, babalık görevlerini yerine getirmesi, boşanma
davasında çocuğun velayetini talep etmesi, çocukla yakın ilişki içine girmesi,
çocuğun ekonomik geleceği ile ilgilenmesi bu kapsamda çocuğu sigorta ettirmesi,
açtığı soybağının reddi davasından koşulsuz olarak feragat etmesi örtülü
benimsemeye örnek gösterilmektedir.
-
Soybağının reddi davası açma
süresinin uzaması: MK
m. 289/f.sonda “Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu
sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.” Hükmüne yer verilmiştir.
Hangi olguların haklı sebep teşkil ettiğini hakim tayin edecektir.
-
Soybağının reddi kararının
sonuçları: Soybağının
reddi kararı yenilik doğuran hüküm niteliğindedir. Dolayısıyla hükün
kesinleşmesiyle birlikte, çocuk ile koca arasında soybağını geçmişe etkili
olarak, çocuğun doğumu tarihinden itibaren ortadan kaldırır. Çocuğun anası ile
olan soybağını ise etkilemez.
Soybağının
reddi kararı ile birlikte, çocuk ile koca arasındaki soybağı geçmişe etkili
olarak ortadan kalktığı için, kocanın çocuğa karşı soybağının bulunmasından
kaynaklanan bakım ve eğitim giderlerini karşılama ile nafaka yükümlülükleri
sona erdiği gibi, çocuğa karşı daha önce yerine getirilmiş ed,mlerin iadesi
sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde anneden ve çocuk ile soybağının
kurulması halinde gerçek babadan talep edilebilir. Çocuğa karşı böyle bir
talebin yöneltilmesine BK m. 63/f.1 engel teşkil eder.
b. Evliliğin
Çocuğun Doğumundan Sonra Gerçekleşmiş Olması
i.
Evlenmenin çocuğun soybağına etkisi
MK
m. 292 hükmüne göre, “Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle
evlenmesi halinde kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin
hükümlere tabi olur. Anılan hüküm çerçevesinde evlilik, çocucuğun doğumundan
sonra gerçekleştiğinde de çocuk ile babası arasında soybağının kurulması
sonucunu doğurur. Eğer çocuğun bir başka erkekle soybağı varsa, evlenmenin
çocuğun soybağı üzerinde etkili olabilmesi, ancak varolan soybağının ortadan
kaldırılması halinde mümkündür.
ii.
Bildirim yapılması
MK
m. 293, evlenen kişilerin, evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını,
evlenme sırasında veya evlenmeden sonra, yerleşim yerlerindeki veya evlenmenin
yapıldığı yerdeki nüfus memuruna bildirmelerini öngörmektedir. MK m. 293/f.1
bildirim yükümlülüğünü “eşler” için öngördüğüne göre, bildirimin ana ve baba
tarafından birlikte yapılması gerekir.
iii.
Sonradan evle ile soybağının
kurulmasına itiraz:
aa. İtirazın
niteliği
MK
m. 294/f.1 hükmüne göre, “Ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet
savcısı sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz edebilirler.
Kanun, soybağının reddi davasına benzer şekilde, çocuk ile baba arasında soybağının
kurulmasından etkilenen ilgililere bu bağın çözülmesi için iptal davası açarak
itiraz etme hakkı tanımıştır.
MK
m. 294/f.1,c,2 ilgililerin itirazınınn sadece bir olguya dayanmasını
öngörmektedir. Buna itiraz eden, kocanın baba olmadığını ispat edecektir.
bb. Davacılar
İptal
davası açabilecek kişiler sınırlı sayıdadır. MK m. 294/f.1 iptal davası açma
hakkını, ana ve babanın yasal mirasçılarına, çocuğa ve cumhuriyet savcısına
tanımaktadır. Çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmiş olması
halinde çocuğun altsoyu da iptal davası açma hakkına sahiptir.
Çocuğun
altsoyunun, iptal davası açma hakkına sahip olması, ancak çocuğun iptal davası
açma süresi dolmadan ölmesi veya ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmesi
halinde söz konusu olmalıdır.
Soybağı
ilişkisinin doğru olması kamu düzenini yakından ilgilendirdiği için, MK m. 294
hükmü, Cumhuriyet savcısına da iptal davası açma hakkını tanımıştır.
cc. Davalılar
İptal
davasının ana veya babanın yasal mirasçıları ya da Cumhuriyet savcısı tarafından
açılması halinde, davalı tarafın ana, baba olduğunu iddia eden erkek ve
çocuktan oluştuğunu kabul etmek uygun olur. Davalı olarak her üçünün de gösterilmesi gerekir. Davanın
çocuk veya çocuğun altsoyu tarafından açılması halinde, davalılar ana ve baba
olduğunu iddia eden erkektir.
dd. İtiraz
sebebinin (kocanın baba olmadığının) ispatlanması:
İptal
davasında “itiraz eden, kocanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür.”
ee. Dava
açma süresi
Ana
veya babanın yasal mirasçıları veya cumhuriyet savcısı tarafından açılan dava,
çocuğun sonradan soybağının kurulmasını sağlayan evliliğin gerçekleştiğini ve
kocanın baba olmadığını öğrendikleri tarihten başlayarak 1 yıl ve her halde
evlenmenin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl geçmeden açıklanmalıdır.
Çocuğun
dava hakkı, çocuğun ergin olmaması halinde ergin olmasından başlayarak 1 yıl
içinde açılmalıdır. Davacının, süresi içinde dava açamaması halinde geçikmeyi
haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından itibaren bir ay için dava
açılması mümkündür.
a. Tanıma
Tanıma,
evlilik dışı çocuğun babasının, kanunda öngörülen şekil şartlarına uygun olarak
yapıldığında çocuk ile babası arasında soybağının kurulmasını sağlayan tek
taraflı irade beyanını ifade eder. Tanıma beyanı, bu yönüyle yenilik doğuran
işlem niteliği taşır. Geçerli olarak yapılan tanıma beyanı, geçmişe etkili
olarak, doğum anından itibaren çocuk ile babası arasında soybağının kurulmasını
sağlar.
Tanıma
beyanı, kanunun öngördüğü şekil şartlarına uyularak yapılmamışsa, bu beyan,
babanın ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna ve çocuğun bu cinsel ilişkiden
meydana geldiğine ilişkin basit bir ikarı niteliği taşır, çocuk ile baba
arasında soybağının kurulmasını sağlamaz.
i.
Geçerlilik şartları:
Ehliyet: Tanıma, kişiye sıkı surette bağlı
hak niteliği taşıdığı için, baba tarafından bizzat yapılmaldır. Yasal ya da
iradi temsilci tanıma beyanında bulunamaz.
Şekil: Tanımanın şekline ilişkin olarak MK
m. 295/f.1’de “Tanıma, babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu
ya da resmi senette veya vesiyetnamesinde yapacağı beyanla olur” hükmü yer
almaktadır. Bu hüküm çerçevesinde, tanıma beyanı nüfus memuruna veya mahkemeye
yazılı olarak yapılabileceği gibi, resmi senet düzenlemesi tarzında da
gerçekleştirilebilecektir. Tanımanın, vasiyetname düzenlenerek yapılması da
mümkündür.
Tanıma
beyanının vasiyetname ile gerçekleştirilmesi halinde, tanıyanın vasiyetname
ehliyetine sahip olması gerekir. Vasiyetname ile yapılan tanıma, tanıyanın
ölümünde hüküm doğurur ve diğer tanıma şekillerinden farklı olarak tanıyanın
sağlığında tanıyan tarafından serbestçe geri alınabilir.
Çocuğun bir başka erkek ile
soybağının bulunmaması: Tanımanın
gerçekleşebilmesi, çocuğun bir başka erkek ile soybağının bulunmamasına
bağlıdır. Çocuk ile birden fazla erkek arasında soybağının bulunması mümkün
olmayacağı için, çocuk, evlilik, tanıma veya babalık hükmü ile bir başka erkeğe
soybağı ile bağlı ise, çocuğun bu kişi ile olan soybağı, soybağının reddi veya
tanımanın iptali davası ile ortadan kaldırılmadıkça, çocuğun tanınması geçerli
olmaz, diğer bir ifadeyle, çocuk ile tanıyan arasında soybağı kurulamaz.
ii.
Tanımanın gerçekleştirilebileceği
zaman
Tanıma,
çocuk yaşadığı sürece gerçekleştirilebileceği gibi, çocuğun ölümünden sonra
tanınması da mümkündür. Hatta, çocuğun ana rahmine düşmesinden sonra, fakat
doğumundan önce de tanınabileceği kabul edilmektedir. Çocuğun doğumdan önce
tanınması halinde, tanımanın geçerliliği çocuğun sağ doğmasına ve doğum anında
bir başka erkekle soybağının bulunmmasına bağlıdır.
iii.
Tanımanın geçersizliği:
Tanımanın kesin hükümsüzlüğü: Tanımanın geçerlilik şartlarının
eksikliği tanımanın kesin hükümsüzlüğü sonucunu doğurur. Bu kapsamdan, tanıma
beyanının kanunun öngördüğü şekle uyulmadan gerçekleştirilmesi, tanıyanın ayırt
etme gücüne sahip olmaması, yasal temsilcinin rızasının bulunmaması, çocuğun
bir başka erkekle soybağının bulunması hallerinde tanıma kesin hükümsüzdür.
Tanımanın irade sakatlığı sebebi
ile iptali: MK m.
297/f.1 hükmüne göre, “tanıyan, yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle
tanımanın iptalini talep edebilir”. İptal davası anaya ve çocuğa karşı
açılacaktır.
Tanımanın ilgili kişiler tarafından
açılacak iptal davası ile geçersiz hale getirilmesi: MK m. 298/f.1 hükmü, ana, çocuk ve çocuğun ölümü halinde
altsoyuna, cumhuriyet savcısına, hazineye ve diğer ilgililere de tanımanın
iptalini dava etmek hakkını tanımaktadır. Dava, tanıyana, tanıyan ölmüşse
mirasçılarına karşı açılacaktır.
İptal davası açma hakkına sahip
olan kişiler:
Tanımanın iptalini dava etme hakkı ilk planda, tanımanın hukuki statülerini
doğrudan etkilediği ana ve çocuğa tanınmıştır. Ana ve çocuğa tanınan hak,
birbirinden bağımsızdır. Çocuğun ölümü halinde, altsoyu tanımanın iptalini dava
edebilecektir. Çocuk hayatta iken tanınmışsa, çocuğun ölümü halinde altsoyunun
tanımanın iptalini talep edebilmesi, çocuğun iptal davası açma süresi geçmeden
ölmesi ve tanımanın iptali dava etme hakkının kullanacağının ispatlanması
halinde söz konusu olur. Eğer çocuk, hak düşürücü süre içinde dava açmamışsa ya
da hak düşürücü süre geçmemekle beraber çocuğun açık veya örtülü davranışları
iptal davası açmayacağı iradesini ortaya koymuşsa, çocuğun altsoyu tanımanın
iptali davası açamaz.
Cumhuriyet
savcısına dava hakkı tanınması, çocuğun soybağının belirlenmesinin kamu düzeni
ile ilgili olmasında ve bu yolla gerçeğe aykırı tanımaların önlenmesinde
görülür. Cumhuriyet savcısı dışında ayrıca Hazineye de dava hakkı tanınması,
tanıma yoluyla kurulan soybağının, gerçeğe aykırı olması halinde, Hazinenin
miras menfaatinin etkilenmesinin engellenmesiyle açıklanabilir.
MK
m. 298/f.1 hükmü, anılan bu kişilerin dışında diğer ilgililere de tanımanın
iptali davası açma hakkı tanımaktadır. Tanımanın iptalinde maddi veya manevi
menfaati bulunan diğer kişiler de tanımanın iptalini dava edebilirler. Bu
kapsamda, miras menfaati etkilenmese dahi, tanıyanın çocukla aynı soyadı
taşımak zorunda kalan hısımları, ananın hısımları hatta tanıma beyanında
bulunmamış gerçek baba da tanımanın iptalini dava edebilir.
İspat yükü: Tanımanın iptali davasının başarılı
olabilmesi, davacının, tanıyanın baba olmadığını ispatlamasına bağlıdır. Kural,
tanıyanın baba olmadığının ispatlanması ise de, MK m. 299/f.2 hükmünde, ispat
yükü, davanın ana ve çocuk tarafından açılmış olması ile diğer ilgililer
tarafından açılmış olması halleri için farklı şekilde dağıtılmıştır.
Tanımanın
iptali davası ana ve çocuk dışındaki diğer ilgililer tarafından açılmışsa,
davacı, tanıyanın baba olmadığını ispat edecektir. Tanıyanın, baba olmadığının
ispatlanması, tanıyan ile ananın cinsel ilişkilerinin bulunmadığının, çocuğun
tanıyanın cinsel ilişkisinin ürünü olmadığının ispatlanması ile
gerçekleştirilebilir. Tıbbi yöntemlerden yararlanılması da mümkündür.
Tanımanın
iptali davasının ana ve çocuk tarafından açıldığı hallerde ise, MK m. 299/f.2
hükmü, davacının ispat yükünü hafifletmiştir. Bu hükme göre, “Ana veya çocuk
tarafından tanıyanın baba olmadığı iddiasıyla açılan iptal davasında ispat
yükü, tanıyanın, gebe kalma döneminde ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna ilişkin
inandırıcı kanıtları göstermesinden sonra doğar.
MK
m. 299/f.2 hükmüne, kanunun, ana ve çocuk tarafından açılan iptal davasında,
davacının tanıyanın ana ile cinsel ilişkide bulunmadığı iddiasında bulunmasını
yeterli gördüğü anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, ancak davalı tanıyanın kendi
üzerine düşün ispat yükümlülüğünü yerine getirmesinden, diğer bir ifadeyle,
gebe kalma döneminde ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna ilişkin inandırıcı
kanıtları göstermesinden sonra, davacı tanıyanın baba olmadığını ispat etmek
yükümlülüğü altına girecektir.
Hak düşürücü süreler: Tanıyanın dava hakkı, iptal
sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten
itibaren bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
İlgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası
olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın
üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Çocuğun
dava hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşer. MK m.
300/f.son, gecikmeyi haklı kılan sebeplerin bulunması halinde, sebebin ortadan
kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açabilmesine olanak tanımaktadır.
c. Babalık
Hükmü
Çocuk
ile babası arasında soybağının kurulması, ana ile evlilik ve tanıma dışında,
ana veya çocuk tarafından açılan babalık davası sonucunda verilecek babalık
hükmü ile de gerçekleşebilir. Babalık davasının çocuk ile baba arasında
soybağının kurabilmesi için çocuğun bir başka erkek ile soybağının bulunmaması
gerekir. Çocuğun, herhangi bir yolla bir başka erkek ile soybağı kurulmuş ise,
bu soybağı ortadan kaldırılmadıkça babalık davası açılamaz.
i.
Babalık davasının tarafları
Davacı taraf: MK m. 301/f.1 hükmü, babalık davası
açma hakkını ana ve çocuğa tanımıştır. Ana ve çocuğun dava hakları birbirinden bağımsızdır.
Ana ve çocuğun dava haklarının bağımsız oluşu, ana veya çocuğun açtığı davanın
kaybedilmiş olmasının veya bunlardan birinin davadan feragatinin, diğerlerinin
dava hakkını etkilememesinde de görülür.
Ananın
ölümü, kişi sıkı surette bağlı hak niteliğindeki babalık davası açma hakkının
sona ermesine yol açar. Dava hakkının ananın mirasçılarına intikali söz konusu
olmaz.
Babalık
davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa
kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar edilir.
Davalı taraf: Babalık davası, baba olduğu iddia
edilen erkeğe, onun ölümü halinde mirasçılarına karşı açılır. Babalık davasının
kişiye sıkı surette bağlı hak niteliği taşıması sebebiyle, davalı erkek ayırt
etme gücüne sahip küçük veya kısıtlı olsa dahi davayı bizzat yürütebilir.
ii.
Babalığın ispatı
Babalık karinesi: Babalık davasında davacı tarafın,
şüphesiz ki, kan muayenesi ya da genetik incelemeler yoluyla doğrudan doğruya
davalının baba olduğunu ispatlama yoluna başvurabilmesi mümkündür. Bununla beraber,
bu imkana sahip olmayan veya bu yola başvurmak istemeyen davacılar için MK m.
302 hükmü, babalığın ispatını sağlamak amacıyla “babalık karinesi” olarak
adlandırılan düzenlemeyi getirmiştir. MK m. 302/f.1 hükmüne göre, “Davalının,
çocuğun doğumundan önceki 3002üncü gün ile 180inci gün arasında ana ile cinsel
ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılır.”
Davacının
babalık karinesinden yararlanabilmesi için, çocuğun anasının “kritik dönem”,
“gebe kalma süresi”, “ihtibal devresi” olarak adlandırılan dönemde davalı ile
cinsel ilişkide bulunduğunun ispatlanması gerekir. Söz konusu kritik dönem,
kadının doğum yaptığı günden geriye doğru hesaplanacak 300 gün ile 180 gün
arasındaki süreyi ifade eder. Süre hesaplanırken, kadının doğum yaptığı gün
hesaba katılmaz, ancak doğumdan önceki 180inci gün dikkate alınır. Bu sebeple,
kritik dönemi ifade eden süre, 121 günden oluşur.
iii.
Babalık karinesinin çürütülmesi
MK,
babalık karinesinin çürütülmesi hususunda iki imkan tanımaktadır. Davalı,
çocuğun babası olmasının olanaksızlığını veya bir üçüncü kişinin baba olma
olasılığının kendisinkinden daha fazla olduğunu ispatlayarak babalık karinesini
çürütebilir.
Davalının çocuğun babası olmasının
olanaksızlığının ispatı:
Babalık karinesinin bu yolla çürütülmesi için davalının ispatlaması gereken,
çocuğun kendisinden olmadığı, diğer bir ifade ile, kendi cinsel ilişkisi ile
çocuğun doğumu arasında illiyet bağının bulunmadığıdır.
Babalık
karinesinin, davalının baba olmasının imkansızlığının ispat edilerek
çürütülmesinden farklı olarak, üçüncü kişinin baba olma olasılığının davalıya
nazaran daha fazla olduğunun ispatlanarak çürütülmesi halinde, davacı, doğrudan
doğruya davalının baba olduğunu ispatlayarak babalık davasını kazanma imkanına
sahiptir.
iv.
Babalık davasının süresi
Babalık
davasının çocuğun doğumundan önce de açılabileceği öngörmüş, öte yandan çocuğun
doğumundan sonra açılacak babalık davasını bir yıllık hak düşürücü süreye
bağlamıştır.
Ananın
açacağı babalık davası için bir yıllık hak düşürücü süre, doğumdan itibaren başlayacaktır.
Çocuğun açacağı babalık davası için bir yıllık hak düşürücü süre, çocuğa
doğumdan sonra kayyım atanmışsa, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım
atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlayacaktır.
MK
m. 304/f.4 gecikeyi haklı kılan sebeplerin bulunması halinde, bir yıllık hak
düşürücü süre geçmiş olsa dahi, babalık davasının sebebin ortadan kalkmasından
itibaren bir ay içinde açılmasına olanak tanımaktadır. Çocuğun, babanın kim
olduğunu bilmemesi haklı sebebe örnek olarak gösterilebilir.
v. Babalık davasının sonucu ve
ananın mali hakları
Babalık
davası sonucunda verilen karar, baba ile çocuk arasında soybağının kurulmasını
sağlar. MK m. 304 hükmüne göre, ananın, babalık davası ile veya ayrı olarak
isteyebileceği giderler şunlardır: “1. Doğum giderleri, 2. Doğumdan önceki ve
sonraki altışar haftalık geçim giderleri, 3. Gebelik ve doğumun gerektirdiği
diğer giderler.”
MK
m. 304/f.2 hükmü, hakime anılan giderlerin, çocuk ölü doğmuş olsa bile
karşılanmasına karar verebilmesi olanağını vermektedir. Ancak, üçüncü kişiler
veya sosyal güvenlik kuruluşlarınca anaya yapılan ödemeler, hakkaniyet
ölçüsünden tazminattan indirilecektir.
Belirtelim
ki, davalınınn anılan giderleri tazmin etmeye mahkum edilebilmesi için ödeme
gücüne sahip olması gerekli değildir.
Doğum giderleri: Doğum giderleri kapsamında, doğrudan doğum
sebebiyle yapılan harcamaların tazmini talep edilebilir.
Doğumdan önceki ve sonraki altışar
haftalık geçim giderleri:
Bu kapsamda talep edilebilecek tazminat, ananın yaşamını sürdürmesi için
gerekli ihtiyaçlara ilişkin giderlerini kapsar. MK m. 304/b.2 uyarınca, ancak
doğumdan önceki ce sonraki altışar haftalık geçim giderlerinin tazmini talep
edilebilecektir. Bununla beraber, kanunun öngördüğü sürenin en az süre
olduğundan hareket edilerek, ananın, sağlığnı kazanması için gerekli olduğunu
ispat etmesi halinde kanunda belirtilen altı haftalık süreyi aşan geçim
giderlerini talep edebileceği de kabul edilmektedir.
Gebelik ve doğumun gerektirdiği
diğer giderler:
Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler kapsamında, doğum ve geçim
gideri kapsamında tazmini talep edilemeyen giderlerin tazmini talep edilebilir.
Ananın,
MK m. 304’de yer alan talepleri, giderlerin yapıldığı anda muaccel [Peşin, hemen ödenmesi gereken.]
olur ve kural olarak babaya yapılan ihtarla, ihtar yapılmamışsa en geç dava
tarihinden itibaren söz konusu taleplere temerrüt faizi işler. Ananın ölümü
halinde, MK m. 304’den kaynaklanan tazminat talebi, mirasçılarına geçer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder