10 Mart 2017 Cuma

Eşya Hukuku Ders Notları - Zilyetlik


EŞYA HUKUKU

Kişilerin bir eşya üzerindeki hakimiyetlerinin niteliklerini ve bunlar dolayısıyla diğer kişilerle olan ilişkilerini düzenleyen bir medeni hukuk dalıdır.
I. EŞYA VE TÜRLERİ:
Eşya, üzerinde bireysel hakimiyet sağlanabilecek iktisadi bir değer taşıyan şahıs dışı cismani varlıklardır. İnsan vücudu hukuken eşya kavramı dışındadır. Üzerinde bireysel hakimiyet kurulabilecek, sınırlandırılmış maddi varlıklar hukuken eşya kavramına dahildir.
A) TAŞINIR EŞYA – TAŞINMAZ EŞYA: Özüne zarar vermeksizin bir yerden başka bir yere taşınabilen eşya taşınır, taşınamayanlar ise taşınmaz eşya olarak adlandırılır. Niteliği itibariyle taşınır olan gemi, İcra-İflas Kanunu bakımından taşınmaz sayılmıştır. 
B) MİSLİ EŞYA – GAYRIMİSLİ EŞYA: Alışveriş hayatında kural olarak sayma veya tartma veya ölçme ile belirli hale gelen eşya misli eşyadır. Buna karşın, ferden tayin edilmesi gereken eşya ise, gayrı misli eşyadır. Çoğu zaman misli eşya nev’i borcuna gayrı misli eşya ise parça borcuna konu oluşturursa da tersi de mümkün olabilir. Misli eşya-gayrı misli eşya ayrımı eşyanın niteliği icabı objektif olarak yapılan bir ayrım olduğu halde nev’i borcu-parça borcu ise bir borç ilişkisinde tarafların kararlaştırdıkları edim açısından yapılan bir ayrımdır.Örnek: Para hamile yazılı kıymetli evrak şarap,kumaş misli eşyadır.Bir alışverişte alınan bir tablo,ısmarlama yapılan bir elbise gayri-misli eşyadır.
C) BASİT EŞYA-BİRLEŞİK EŞYA-EŞYA BİRLİĞİ: Hariçten hiçbir şey eklenmeksizin tek başına var olan eşyaya basit (yalın) eşya denir. Birleşik (mürekkep) eşya ise; birden çok yalın eşyanın birbirinden ayrılmaz şekilde birleşmesinden oluşarak ayrı varlık teşkil eden eşyadır. Ör. bir kitap, ampul.
                Eşya birliği ise, bağımsızlıklarını kaybetmeksizin ortak bir amaç için bir araya getirilmiş olan ve ekonomik bir bütünlük arz eden birden çok eşyadan oluşan topluluktur. Ör. bir çift ayakkabı, bir pul koleksiyonu.
D) TÜKETİME (İSTİHLAKE) TABİ OLAN VE OLMAYAN EŞYA: Kendilerinden amaca uygun yararlanma tüketim yolu ile olan eşya tüketime tabi eşya iken; bir süre kullanılmak suretiyle kendisinden yararlanılan eşya tüketime tabi olmayan eşyadır. Ör. elbise, otomobil.
                Eşyanın tüketime tabi olup olmaması esas olarak eşyanın özgülendiği amaç ile ilgilidir.
Örnek: Yiyecek maddeleri ,yakacaklar v.s tüketilen eşyadır.Mobilya.elbise,otomobil v.s tüketilemeyen eşyadır.Bir kuyumcunun satmak üzere bulundurduğu takılar tüketime tabi eşyadır.Fakat satın alan kimse için o takı o niteliği taşımaz ve tüketilemeyen eşya sayılır.
E) BÖLÜNEBİLEN VE BÖLÜNEMEYEN EŞYA: Hukuki yönden bölünebilme, eşyanın değerinde önemli bir azalma olmaksızın aynı nitelikte birden çok parçaya ayrılabilir olmasını belirtir. Ör. bir canlı hayvan bölünemez nitelik taşır.
F) ÖZEL MÜLKİYETE TABİ OLABİLEN VE OLAMAYAN EŞYA: Orta malları (parklar, meydanlar, yollar, köprüler gibi doğrudan doğruya kamunun yararlanmasına tahsis edilmiş mallar), hizmet malları (kamu hizmetlerinin görülmesini temin için tahsis edilmiş mallar) ve tabii servetler ve kaynaklar özel mülkiyet konusu olamaz.
                Kıyılar gibi tarıma elverişli olmayan arazi, kayalar, dağlar ve tepeler de devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bu tür malların hangi şartlarla özel mülkiyete konu olabileceği kanunlarla belirlenir.
                Bir malın devlete ait olması o malın mutlaka özel mülkiyet konusu olmadığı manasına gelmez.
G) SAHİPLİ EŞYA – SAHİPSİZ EŞYA: Bu ayrım, özel mülkiyete konu olabilen eşyanın fiilen üzerinde mülkiyet bulunup bulunmamasına göre yapılan bir ayrımdır. Fiilen bir mülkiyete tabi bulunan eşya sahipli eşya iken; özel mülkiyete konu olabilen fakat henüz üzerinde hiçbir mülkiyet kurulmamış eşya (av hayvanları, kır çiçekleri vs) ile önceden bir mülkiyete tabi iken malikin kendi isteği ile mülkiyetinden feragat ettiği eşya sahipsiz eşyadır.
                Sahipli eşyada mülkiyetin kazanılması kural olarak devir yolu ile olabilirken, sahipsiz eşyada mülkiyet aslen kazanma yolu ile kazanılır. 

 

II. ZİLYETLİK: Bir eşyayı fiili hakimiyet altında bulundurma anlamına gelir. Zilyetliğin iki unsuru vardır.

a) Maddi Unsur: O şey üzerinde fiili hakimiyet sahibi olabilecek durumda bulunma.Fiili hakimiyet unsurunun varlığının kabul edilebilmesi için maddi bağlantının mutlaka da sıkı olması yani eşyanın şahsın elinin altında ,yakınında bulunması şart değildir.Şahsın o eşya üzerinde fiili hakimiyet kurabilecek durumda olması yeterlidir.Örnek:Bir kişi üzerindeki elbisenin kolundaki saatin zilyedi olduğu kadar evinin önüne park ettiği arabasının kiraya verdiği evinin zilyedidir. Ancak fiili hakimiyetten söz edilebilmesi için zilyetliğin bir ölçüde devamlılık taşıması gerekmektedir.Örnek ( A) postahane  de telefon numaralarına bakmak için almış olduğu rehberin zilyeti değildir.
b) Manevi Unsur: Eşya üzerinde fiili hakimiyete sahip olma iradesi yani zilyetlik iradesinin bulunması gerekmektedir.Başka bir değişle bir eşya üzerinde fiili hakimiyet ancak bilerek ve istenerek icra edildiği takdirde zilyetlikten söz edilebilir.Zilyetlik iradesinin her eşya içinde ayrı ayrı olması da gerekli değildir.Fiili hakimiyet konusunda genel bir iradenin genel bir zilyet olma isteğinin varlığı yeterlidir.Örnek:Evinin önüne posta kutusu koyan bir kimse kutuya atılan tüm mektuplarında zilyedidir.    
Zilyetlikle mülkiyet birbiriyle karıştırılmamalıdır. Mülkiyet bir hak olduğu halde zilyetlik hukuken korunan bir durumdan ibarettir.

A) ZİLYETLİĞİN TÜRLERİ

1) Asli – Fer’i Zilyetlik: Bir şeye malik sıfatıyla sahip olanlar o şeyin asli zilyedidir. Bir şeye mülkiyet dışındaki bir hakka dayanarak sahip olanlar ise fer’i zilyet sayılırlar. Örnek:Bir kimse otomobilini kiraya verirse veya bir borcu için rehnederse bu kimse malik sıfatı ile otomobilin Asli Zilyedi kiracı veya rehnalan ise Feri zilyedidir.Örnekten de anlaşılacağı gibi asli-feri zilyetlik bir eşyaya aynı zamanda iki kişinin zilyet olması durumunda ortaya çıkmaktadır.
2) Vasıtasız - vasıtalı Zilyetlik: Eşya üzerindeki fiili hakimiyeti doğrudan kullanan kimsenin zilyetliği vasıtasız zilyetlik; eşya üzerindeki fiili hakimiyeti bir başkası aracılığı ile kullanan kimsenin zilyetliği ise vasıtalı zilyetliktir.  Örnek: (A) kiracı olarak oturduğu dairenin vasıtasız zilyetidir.Çünkü daire kendisinin fiili hakimiyeti altındadır.
Örnek(2): Otomobilini kiraya vermiş olan kimse onun üzerinde fiili hakimiyetini ancak kiracı vasıtası ile icra edebileceğine göre ‘’ vasıtalı Zilyet’’ kiracı ise sahip bulunduğu şahsi hak dolayısıyla otomobil üzerinde fiili hakimiyeti doğrudan doğruya icra ettiğinden ‘’ Vasıtasız Zilyet ‘’ dir.
3) Tek Zilyetlik – Birlikte Zilyetlik: Tek zilyetlik, bir eşya üzerinde bir tek kişinin yalnız başına zilyet olmasıdır. Tek zilyet, asli veya fer’i zilyet olabilir. Birlikte zilyetlik ise iki kısma ayrılır:
a) Ortak (müşterek) zilyetlik: Bir şeye birlikte zilyet olanlardan her birinin o şeyi diğerlerinden bağımsız olarak tek başına kullanmaya yetkili olmasıdır. Örnek :Bir apartmanda oturan (A),(B),(C) ve (D) tek bir çamaşırhaneden yararlanmaktadır.A;B;C;D her biri birbirinden bağımsız olarak çamaşırhaneden yararlanabilirler.
Örnek(2) :Bir kasanın aynı anahtarı hem (A) da hem de (B) var ise ikiside birbirinden ayrı olarak kasayı açabilirlerse burada da müşterek zilyetlikten söz edilir.
b) Elbirliği halinde (iştirak halinde) zilyetlik: Bir şeye birlikte zilyet olanların o şeyi ancak hep birlikte kullanabilmeleridir. Örnek: Bir kasanın açılabilmesi için iki anahtara ihtiyaç vardır biri (A) da biri (B) de ise ve ikisi ancak birlikte kasayı açabiliyorlarsa iştirak halinde mülkiyet var demektir.
4) Zilyet yardımcılığı: Bir eşya üzerindeki fiili hakimiyeti başkasının adına ve yararına kullanan kimsenin durumunu belirtir.Örnek:Evin hizmetçisi hiçbir zaman evdeki eşyaların veya evin zilyedi değildir.Evin malikinin tatile çıkmış olması halinde bu durum değişmez.O zilyet yardımcısıdır.Çünkü eşyaları ev sahibine hizmet etmek için elinde bulundurmaktadır.
Zilyet  ve zilyet yardımcısı arasındaki farklar
a)      Zilyet yardımcısı asıl zilyetin emir ve talimatları ile hareket eder
b)      Zilyet yardımcısı eşyayı kendisi için değil mala zilyet olan kimsenin bir hizmeti için kullanır
c)       Zilyet Yardımcısı ile zilyet arasındaki ilişki dıştan görünebilir olmalıdır.
d)      Zilyet yardımcısı eşya üzerinde ayni veya şahsi bir hakka sahip değildir.
Örnek (2) Bir mağazada tezgahtar olarak çalışan (A) Zilyet yardımcısıdır:Çünkü işverenin talimatı ile hareket etmektedir.
Zilyet ve Zilyet yardımcılığına farklı sonuçlar bağlanmıştır
a)       Zilyet yardımcısından edinilen mallarda iyi niyet ilkesi korunmaz
b)      Zilyet yardımcısı zilyetlik davası açamaz:ancak meşru müdafaa halinde kuvvet kullanarak eşyayı koruyabileceği kabul edilmektedir
c)       Zilyet yardımcısı zilyetin zilyetliğini inkar eder veya malı gasp ederse kendisi malın asli zilyedi haline gelir
Örnek (A) ‘nın firmasında çalışan (B) diğer iş yerlerine (A) ya ait eşyaları firmanın otomobili ile taşımaktadır.(B) eşyaları taşırken bundan böyle bağımsız çalışmayı düşünür ve eşyaların üzerinden firmaya ait etiketleri sökerse firmaya ait etiketleri söktüğü anda gasp  suçunu işlemiş sayılır ve malların asli zilyeti haline gelir .
Zilyetlik kural olarak ancak eşyalar üzerinde söz konusu olur, haklar üzerinde olmaz. Fakat Medeni Kanun istisnaen, taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılmasını zilyetlik olarak kabul etmiştir. 
B) ZİLYETLİĞİN KAZANILMASI
1) Aslen Kazanma: Bir eşyanın zilyetliğinin doğrudan doğruya kazanan kişinin tek taraflı fiili ile elde edilmesidir. Örnek:Bir kimse ormandan avladığı tavşan ve gölden tuttuğu balık üzerinde zilyetliği aslen kazanmış olur.Aynı şekilde bir kimse sokakta bulduğu bir çakmağı ,sahibi tarafından atılmış gazeteyi veya çaldığı bir radyoyu da aslen kazanma yolu ile zilyetliğine geçirmiş olur.
2) Devren Kazanma: Bir eşya üzerindeki zilyetliğin, zilyedin isteği ile bir başkasına devredilmesidir. Devren kazanmanın türleri şunlardır:
aa) Teslimle kazanma: Zilyetliğin teslimle hazırlar arasında kazanılması; ya eşyanın fiilen teslimi ile veya araçların teslimiyle veya zilyetlik sözleşmesi ile gerçekleşir. Hazır olmayanlar arasında zilyetliğin teslimle devri ise; teslimciye yapılan teslimle gerçekleşir.
Örnek(1) (A) ile (B) kitap satış sözleşmesi üzerine (A) kitabı (B) ye teslim ederse kitabın zilyetliği eşyanın teslimi ile (B) ye geçer

Örnek (2) (Malın iktisap edenin hakimiyet sahası içine sokulması da teslim sayılır) Satılan bir arabanı anahtarının teslimi gibi
Örnek (3) Bir kitapçı bana verilmek üzere bir kitabı arkadaşıma teslim etse bu kitabın zilyetliğini arkadaşım değil doğrudan doğruya ben kazanmış olurum.
bb) Teslimsiz kazanma: Zilyetliğin teslimsiz kazanılma yolları şunlardır:
aaa) Kısa elden teslim: Bir eşyayı o ana kadar bir sınırlı ayni veya şahsi hakka dayanarak fer’i zilyet sıfatıyla fiili hakimiyeti altında bulunduran kişinin zilyetlik türünün bir hukuki işlemle değişmesidir.
Örnek: (A) ariyet olarak (B) ye verdiği kitabı ona satmıştır.(B) daha önce feri zilyet iken satış akdi ile asli zilyet haline gelmiştir(kısa elden teslim)
 bbb) Hükmen teslim: Eşyanın vasıtalı zilyetliğini devreden kişinin özel bir sebebe dayanarak eşya üzerindeki vasıtasız zilyetliğini devam ettirmesidir.
Örnek : (A) ,(B) den satın aldığı bir takım elbisede gerekli değişikliklerin yapılması için elbiseyi (B) de bırakmış ise elbisenin zilyetliğinin hükmen teslimi söz konusudur.
ccc) Zilyetliğin havalesi: 3. bir kişinin vasıtasız zilyetliğinde bulunan bir eşyanın vasıtalı zilyetliğinin önceki zilyet tarafından zilyetlik durumunda bir değişiklik olmaksızın irade açıklamasıyla yeni zilyede devredilmesidir. Üçüncü kişi, zilyetliği devredene karşı ileri sürebileceği sebeplerle eşyayı zilyetliği yeni kazanan kişiye vermekten kaçınabilir.
ddd) Emtiayı temsil eden senetlerin devri yoluyla kazanma: Bir taşıyıcıya veya umumi mağazaya bırakılmış olan malları temsil eden kıymetli evrakın teslimi, o malların teslimi gibi sonuç doğurur. Kıymetli evrakı iyi niyetle teslim alan kimse ile emtiayı iyi niyetle teslim alan kimse arasında uyuşmazlık çıkarsa emtiayı teslim alan tercih olunur.
eee) Miras yoluyla kazanma: Mirasın açılması ile terekeye dahil bulunan bütün eşyaların zilyetliği kanundan ötürü teslime gerek olmaksızın mirasçılara geçer. Miras taksim edilene kadar mirasçılar terekeye dahil eşyalar üzerinde elbirliği halinde zilyet olurlar.

C) Zilyetliğin Kaybedilmesi: Eşya üzerinde fiili hakimiyet kullanma imkanının sürekli olarak ortadan kalkmasıdır. Bu da zilyedin iradesiyle (terk) veya iradesi dışında (çalınması, kaybedilmesi, gasbedilmesi) olur.

D) Zilyetliğin Korunması:

                Medeni kanunumuz haksız saldırı ve gasp fiillerine karşı zilyetliği iki yoldan korumaktadır.
1) Savunma Hakkı: Zilyet bütün gasp ve saldırı fiillerini kuvvet kullanarak defedebilir. Bu hakkın kullanılabilmesi için zilyedin zarara uğraması gerekmediği gibi, saldırganın kusurlu olması da şart değildir. Fakat zilyet, durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmalıdır.
2- Zilyetlik Davaları:
aa) Zilyetliğin iadesi (yeddin iadesi) davası: Zilyedinden gasp edilmiş olan zilyetliğin zilyede geri verilmesini sağlayan davadır. Davalı, o şeyi davacıdan geri almasını gerektirecek üstün bir hakka sahip olduğunu derhal ispat ederse onu geri vermekten kaçınabilir.
bb) Saldırının men’i davası: Zilyetliğe karşı girişilen haksız saldırıların durdurulmasını ve tekrarının önlenmesini sağlayan davadır. Saldırgan o eşya üzerinde bir hak iddia etse bile, zilyetliği saldırıya uğrayan ona karşı bu davayı açabilir.
                Gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayarak 2 ay ve her halde fiilin üzerinden 1 yıl geçmekle düşer.
                Zilyetlik taşınmazlar bakımından özel bir kanunla idari yoldan da korunmuştur. Buna göre zilyet, saldırıyı öğrendiği tarihten itibaren altmış gün içinde ve herhalde saldırının vukuundan itibaren bir yıl içinde vali veya kaymakama başvurmalıdır. İdari makamların bu konuda vereceği kararlar kesindir.
E) ZİLYETLİĞİN HAK KARİNESİ OLARAK KORUNMASI
                 Zilyetliğin hakkın varlığına karine oluşu yalnızca menkuller bakımındandır. Zilyetliğin menkul eşyalar bakımından en önemli işlevi mülkiyete karine oluşturmasıdır. Taşınır bir eşyanın zilyedi onun maliki sayılır (mülkiyet karinesi). Taşınıra bir sınırlı ayni hak veya kişisel hak iddiasıyla zilyet bulunan kimsenin iddia ettiği hakkın varlığı karine olarak kabul edilir (fer’i zilyetlikte karine). Ancak, zilyet bu karineyi eşyayı kendisine vermiş olan kişiye karşı ileri süremez.
Menkul davası (zilyetliğe haklılık davası): Zilyetlikten zilyedin isteği dışında çıkmış olan veya çıkış şekli ne olursa olsun zilyetliği kötü niyetle kazanılmış olan menkullerin önceki iyi niyeti zilyedine geri verilmesini sağlayan davadır. Taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında elinden çıkan zilyet o şeyi elinde bulunduran herkese karşı 5 yıl içinde taşınır (menkul) davası açabilir. Kötü niyetli zilyetlere karşı ise bu dava her zaman açılabilir. Eğer önceki zilyet, zilyetliği iyi niyetle edinmemiş ise, sonraki zilyede karşı bu davayı açamaz.

F) GERİ VERME İLE YÜKÜMLÜ OLAN ZİLYEDİN SORUMLULUĞU
1) İyi niyetli zilyedin sorumluluğu: İyi niyetli zilyet eşyaya meydana gelen zarardan (yok olmadan veya hasardan) sorumlu değildir. Herhangi bir tazminat ödemek zorunda değildir.  Bu zilyet eşyayı geri verme anında elinde bulunan kısmı ile geri vererek borcundan kurtulur. Eşya için yaptığı zorunlu ve faydalı masrafları talep edebilir ve masraflar kendisine ödeninceye kadar o şeyi alıkoyma hakkına sahiptir. Lüks masrafları ise talep edemez, fakat lüks masrafa konu olan eşya asıl şeye zarar vermeksizin sökülüp alınabiliyorsa onu ayırıp alma hakkı vardır.
                Zilyedin elde ettiği semereler (ürünler), yaptığı giderler sebebiyle doğan alacaklarından indirilir.
2- Kötü niyetli zilyedin sorumluluğu: Bu zilyet o şeye gelen zararlardan sorumludur. Eşyayı zilyetliğine geçirdiği andaki durumuyla geri vermek zorundadır. Elde ettiği veya elde etmeği ihmal ettiği semereleri de ödemekle yükümlüdür. Ancak zorunlu masrafları talep edebilir, faydalı ve lüks masrafları ise talep edemez. Kötü niyetli zilyedin alıkoyma hakkı yoktur.
                Kötü niyetli zilyet, eşyayı kime geri vereceğini bilmediği sürece ancak kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olur.
Örnek:( A) satın aldığı fotoğraf makinesinin çalıntı olduğunu öğrenmiş ancak makinenin kime ait olduğu bulamamıştır.Bu arada makine çalınmıştır (A) nın bir sorumluluğu kalmamıştır.Ancak çalınmasaydı da (A) bilerek makineyi kendi kusuru ile yere atıp kırsaydı bu durumda (A) sorumlu olurdu.
                Kötü niyetli zilyedin malı bizzat kullanma suretiyle maldan yararlanması özellikle fuzuli işgal halinde ecrimisil tazminatı ödemesi gerektiği de kabul edilmektedir.  

Eğer mala ilişkin ortaya çıkan zarar ve hasar malı talep edenin zilyetliğinde iken de doğacaksa o zaman kötü niyetli zilyet sorumlu olmaz.
Örnek: Kötü niyetli zilyet (A) nın elindeki eşya şehirde çıkan yangın nedeniyle hasar görmüştür.Aynı hasar iadeyi talep edenin elinde de olsa bu yangından aynı hasarı görecek idiyse kötü niyetli zilyet (A) nın zararı tazmin etmesi gerekmez.
III. TAPU SİCİLİ
                Taşınmazlar ile üzerindeki ayni hakların durumlarını göstermek üzere devletin sorumluluğu altında tutulan resmi bir sicildir. Tapu sicili ana siciller ve yardımcı siciller olmak üzere başlıca iki unsurdan oluşur:
Ana sicillerden en önemli olanı tapu kütüğüdür. Özel mülkiyete konu olan bütün taşınmazlar bu kütüğe kaydedilir ve taşınmazlar üzerindeki ayni haklar da bu kütüğe yapılan tescille doğar. Diğer ana siciller ise; kat mülkiyeti kütüğü, yevmiye defteri ve resmi belgelerdir (plan, mirasçılık belgesi, mahkeme ilamı, vekaletname).
Yardımcı siciller ise mal sahipleri sicili, aziller sicili, düzeltmeler sicili, kamu orta malları sicili ve diğer defterlerdir.

A) TAPU SİCİLİNE HAKİM OLAN PRENSİPLER
1) Taşınmaza sahife açılması ilkesi: İsviçre-Türk Medeni Kanunlarının düzenlediği tapu sicil sistemi ayni sistem adı verilen, her taşınmaz için kütükte ayrı sahife açılması prensibine dayanmaktadır.
2) Açıklık (aleniyet) ilkesi: Tapu sicili ilgisi olduğunu kanıtlayan herkes tarafından incelenebilen aleni bir sicildir. Hiç kimse tapu sicilinde kayıtlı olan bir hususu bilmediğini iddia edemez (kesin karine).
3) Tescil ilkesi: Taşınmazlar üzerinde ayni hakların kurulması (tesisi), değiştirilmesi (tadili) ve sona ermesi (terkini) için tapu kütüğüne tescil işleminin yapılması gerekir. 4) İlliyet (sebep-sonuç-nedensellik) ilkesi: Tapu siciline yapılan bir tescilin hukuki sonuçlar doğurabilmesi için tescilin dayandığı hukuki sebebin geçerli olması gerekir. Geçerli bir sebebe dayanmayan tescil, yolsuz tescildir. Yolsuz tescilden hakları zedelenenler tapu sicilinin düzeltilmesi davası açabilirler.
5) Tapuya güven ilkesi: Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya diğer bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.
6) Devletin kusursuz sorumluluğu ilkesi: Devlet tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan kusursuz olarak sorumludur. Devlet zararı ödedikten sonra kusurlu memuruna rücu edebilir.
B) TAPU SİCİLİNE YAPILAN İŞLEMLER:
1) Kayıt: Taşınmazların tapu kütüğünün bağımsız bir sayfasına yazılması işlemine kayıt denir. Tapu kütüğüne yalnızca taşınmazlar kaydedilir. Nelerin taşınmaz sayılacağı MK’da  sınırlı bir şekilde belirtilmiştir. Buna göre; arazi, taşınmazlar üzerindeki bağımsız ve sürekli haklar (Üst hakkı ve kaynak hakkı. Süreklilik şartının gerçekleşmesi için hakkın süresiz veya en az otuz yıl süreli olması gerekir) ve kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler taşınmaz olarak kaydedilebilir. Özel mülkiyete tabi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir ayni hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz.
2) Tescil: Bir taşınmaz üzerinde ayni hakların doğabilmesi, değiştirilebilmesi ve ortadan kaldırılabilmesi için kural olarak mutlaka tescil yapılmalıdır. Tapuya tescili gerekli ayni haklar; mülkiyet, irtifak hakları, taşınmaz yükleri ve rehin haklarıdır.
a)Tescilin şartları:
aa) Yazılı bir tescil talebinde bulunulması: Tescil talebi bir tasarruf işlemi olup, şarta bağlanamaz. Tescil talebi hak sahibi tarafından yapılabilir. Temsilcinin bu talepte bulunabilmesi için kendisine bu konuda özel bir yetkinin verilmiş olması gerekir.  Ayni hakkın tescilden önce kazanıldığı durumlarda ise tescil talebi ayni hakkı kazanmış olan kimse veya ilgili makam tarafından yapılır.
bb) Geçerli bir hukuki sebebin varlığı: Geçerli bir sebebe dayanmayan tescil yolsuz tescildir. Bu tescilden hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesi davası (tapu iptal davası) açabilir.
cc)  İstemde bulunanın tasarruf yetkisini ve hukuki sebebin geçerliliğini belgelemesi: Hukuki sebebin belgelenmesi, bu sebebin geçerliliği için gerekli şekle uyulduğunun ispatıyla olur.
                Hukuki sebebe ilişkin belgeler tamam olmasına karşın, tasarruf yetkisini belirten belgenin tamamlanması gereken durumlarda, malikin rızası veya hakimin kararıyla geçici tescil şerhi verilebilir.
b) Tescilin sonuçları (hükümleri): Kural olarak taşınmazlar üzerinde ayni hakların doğumu, değiştirilmesi ve sona ermesi ancak tescille (kurucu) mümkündür. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde , mülkiyet tescilden önce kazanılır (tescilsiz iktisap halleri). Ancak bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi için mülkiyet tescil (bildirici) edilmiş olmalıdır.
                Kurulması kanunen tescile tabi ayni haklar, tescil edilmedikçe varlık kazanamaz (tescilin menfi hükmü). Ayni haklar kural olarak sıra ve tarihlerini tescile göre alır. Tescilin etkisi, kanunen öngörülen belgeler isteme eklenmiş veya geçici tescil halinde belgelerin uygun zamanda tamamlanmış olması şartıyla yevmiye defterine yapılan kayıt tarihinden başlar.
                Tapu kütüğüne yapılan tescil gerçek hak durumunu yansıtmasa bile iyi niyetli üçüncü kişiler bakımından bu tescil hüküm ifade eder. Buna tescilin müspet (olumlu) hükmü denir. Buna göre, tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.
                 
3) Şerh: Üç grupta incelenebilir:
a) Şahsi hakların şerhi: Şahsi haklar (nispi haklar) borç ilişkisinden doğan ve ancak tarafları arasında ileri sürülebilen haklardır. Kural olarak hak sahibi şahsi hakkını 3. kişilere karşı ileri süremez. Şu haklar (kanunda sınırlı olarak belirtilmiş) ise tapuya şerh verilirse 3. kişilere karşı da ileri sürülebilir; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan inşaat hakkı, sözleşmeden doğan şüf’a (ön alım) hakkı, vefa (geri alım) hakkı, iştira (alım), kira, gayri menkul satış vaadi, ipotekte boşalan dereceden yararlanma, bağışlayana rücu, paylı taşınmazlarda yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin kararlar, paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, yasal önalım hakkından feragat sözleşmesi vs. Bu nispi haklar tapuya şerh verilince kuvvetlendirilmiş şahsi haklar adını alırlar ve 3. kişilere karşı da ileri sürülebilirler.
                Şerh anlaşmasının geçerliliği esas sözleşmenin tabi olduğu şekle uygun yapılmasına bağlıdır. Şerh kural olarak malik veya temsilcisinin yazılı bir şerh beyanında bulunması  ile yapılır. Şerh, şahsi hakkın veya şerh süresinin dolması durumunda sona erer. Şerh süresi; şüf’a, vefa ve iştira haklarında en çok 10 yıl, gayrı menkul satış vaadinde ise 5 yıldır. Süre bitiminde tapu memuru şerhi re’sen terkin eder.
b) Malikin tasarruf yetkisinin sınırlanmasına ilişkin şerh: Şu sebeplere dayanan tasarruf yetkisi kısıtlamaları, tapu kütüğüne şerh verilebilir: Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları; haciz, iflas kararı veya konkordato ile verilen süre; aile yurdu kurulması, art mirasçı atanması gibi şerh verilmesi kanunen öngörülen işlemler.
 Medeni Kanun’a göre, aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olan eş, diğer eşin rızası bulunmadan aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Aile konutunun maliki olmayan eş, tapu kütüğüne taşınmazın aile konutu olarak özgülendiği hususunda gerekli şerhin verilmesini isteyebilecektir. Ayrıca, ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektiği ölçüde, istem üzerine, hakimin tedbirin, eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini kaldırabilmesi mümkündür. Bu halde hakim re’sen tasarruf kısıtlamasının tapu kütüğüne şerh edilmesine karar verir.
                Tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir.
c) Geçici tescilin şerhi: Şu durumlarda geçici tescil şerhi verilebilir: İddia edilen bir ayni hakkın güvence altına alınması gerekiyorsa; tasarruf yetkisini belirleyen belgelerdeki noksanlıkların sonradan tamamlanmasına kanun olanak tanıyorsa.
                Geçici tescil şerhi, bütün ilgililerin razı olmasına veya hakimin karar vermesine bağlıdır. Şerhin konusu olan hak sonradan gerçekleşirse, şerh tarihinden başlayarak üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir.
4) Beyan: Taşınmazları ilgilendiren bazı hukuki ve fiili ilişkilerin herkesçe bilinmesini sağlamak amacıyla tapu kütüğünün beyanlar kısmına yapılan bir işlemdir. Beyanlar kısmına; taşınmazın eklentileri, devre mülk hakkı, kanunen kurulan daimi geçit hakkı, yapı müteahhit ve işçilerin işe başladıkları tarih, fiil ehliyetinin sınırlanmasına ilişkin kararlar yazılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder